Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Kobanê davasının bugün görülen duruşmasında esasa ilişkin savunmasını tamamladı.
Sincan Hapishanesinde görülen duruşmaya tutsak siyasetçilerden Sebahat Tuncel, Günay Kubilay, Ali Ürküt, Nazmi Gür, Bülent Parmaksız duruşma salonunda hazır bulunurken, diğer rehin siyasetçiler duruşmaya SEGBİS ile bağlandı. Duruşmayı avukatların ve siyasetçilerin de aralarında yer aldığı çok sayıda kişi izledi.
Demirtaş, hakkında hazırlanan fezlekelere ve verilen ifadelere ilişkin konuştu. Hakkında hazırlanan 13 nolu fezlekenin Öcalan’la ilgili Kürtçe bir konuşması hakkında olduğunu söyleyen Demirtaş, hiçbir fezlekede somut yaklaşım olmadığının altını çizdi. PKK lideri Abdullah Öcalan’a “sayın” ve “Kürt halk önderi” hitabının nasıl suçluyu övmek olduğunu tartışmaya açan Demirtaş, “Bir kişinin halk tarafından önder olarak kabul edilip edilmediği siyasi eleştiri ve tartışma konusudur ama yargı konusu olamaz” vurgusu yaptı.
Öcalan’ı milyonlarca kişinin halk önderi seçtiğinin altını çizen Demirtaş, kimseye Öcalan’ı halk önderi olarak kabul etmesi dayatmasında bulunmadıklarını belirtti. Kime sayın diyeceklerine kendilerinin karar vereceğini belirti. “Bizim kararımız net; Öcalan bizim için önemlidir, bu konuda devlet de karar versin” diyen Demirtaş, Kürdistan ve Kürt dediği 46 konuşmasından yargılandığını aktardı. Soma katliamına ilişkin çok sert konuştuğunu ancak içinde Kürt geçmediği için yargılama konusu yapılmadığına dikkat çekti.
Diyarbakır Hapishanesinde “Teslimiyet ihanede, direniş zafere götürür” mesajı vererek 21 Mart 1982’de eylem gerçekleştiren PKK’nin önder kadrolarından Mazlum Doğan’ı hatırlatan Demirtaş, Mazlum Doğan’ın Newroz ile anıldığını çünkü dönemin Çağdaş Kawa olarak nitelendirildiğini belirtti. Mazlum Doğan ile ilgili kurduğu bir ifadeden savcının rahatsızolduğunu söyleyen Demirtaş, “Mazlum Doğan’ın işkenceye karşı direnmenin saygıdeğer sembolü olduğunu söylemem suçsa, bunun tersini savunmak da işkenceyi savunmaktır, Esat Oktay’ı savunmaktır” dedi.
Demirtaş; Tayyip Erdoğan, Devlet Bahçeli, Meral Akşener, Ümit Özdağ ve milliyetçi cephenin siyasi liderlerine bir canlı yayında buluşma ve eşit koşullarda fikir tartışması yapma çağrısında bulundu.
Türkiye için asla görüşülmeyecekler listesinin başında sadece Kürtler’in olduğunun altını çizen Demirtaş, Kürtlere “terörist” denmesine tepki gösterdi. Demirtaş, “Kürdistan coğrafyadır var, orayı kabul et. Sınırlarını çizmeye de gerek yok. Tarih boyunca Kürdistan’ın sınırları çizilmemiş coğrafya olarak var. Bunun inkar edilmemesini istiyoruz. Kürtlerin nüfusunun çoğu Kürdistan coğrafyasının dışında yaşıyor. Birlikte yaşamaya mecburuz. Bu mecburiyetten kaynaklı bunu gönüllülüğe dönüştürelim, mecburiyetten çıksın. Bunun yolu da bizim dilimizden ve kimliğimizden vazgeçmemiz değil. Devlet politikalarından vazgeçmelidir” ifadelerini kullandı.
Demirtaş, “Modernite şiddet barındırır. Siyaset baştan aşağı buyurgandır. Bu siyasette şiddet vardır ve siyasetin sultası altındaki toplum tedirgin, güvensiz ve kaygılıdır. Siyasetin şiddetten arınması için mutlaka demokratikleşmesi gerekir. Türk ve Kürt ilişkilerinde şiddete yönelten travma nedir, günlerdir bunu anlatıyorum. Şiddet karşılıklı bir travmaya dönüşüyor. Bu travmayı gidermeden şiddeti kınayıp yerine oturan siyasetçi ikiyüzlüdür, siyasi dolandırıcıdır. Bu travmayı gidermiyorsunuz, kınıyorsunuz, yerinize oturuyorsunuz. Hepimiz tanık olduk; Meclis’te şiddeti kınayan milletvekilleri, iki dakika sonra kuliste eleştirdiği milletvekiliyle kakara kikiri gülüyor.
İnsanlarımız ölüyor ve bunu ortadan kaldırmanın sorumluluğu siyasetçidedir. Bu şiddet ortadan kalkmadan durum bu mahkeme salonunda yaşanıyor. Bizim suçumuz ne? Bu şiddetin ve travmanın ortadan kalkması için yaptıklarımız terörizm olarak nitelendiriliyor. Fanon ve diğerlerinden yaptığım alıntılar bu açıdan önemlidir. Yaptığım konuşmaları dikkate alırsanız bu travmayı iyileştirmeye yönelik öneriler içerdiğini görürsünüz. Öncelikli görevimiz sakin sabırlı bir şekilde anlatmaktır.”
Özgür düşüncenin sorunların çözümü için önemli olduğunu belirten Demirtaş, mevcut eğitim müfredatıyla hiçbir sorunun çözülemeyeceği gibi Kürt sorununun da çözülemeyeceğinin altını çizdi.
Sosyal medya fenomenlerinin gördüğü ilgiye de dikkat çeken Demirtaş, “Alenen insanların aklıyla alay eden, çalıp çırptığı servetiyle hava atan, tek bir kitap okumayan kimi sosyal medya fenomenlerinin 10 milyon kadar takipçisi var. Bu bir ölçü değil ama bunu sorgulamayan siyaseti bizim sorgulamamız lazım. Nasıl oluyor o kişi bir kanaat öncüsü haline geliyor da hayatını barış ve demokrasi mücadelesine adamış insanlar kanaat önderi olamıyor” dedi ve şöyle devam etti:
“Bir zamanlar direnişin ve onurun kenti olan pek çok kentimizde çocuk yaşta insanların fuhuşa ve uyuşturucuya sürüklenmesi halkın değil bu aşağılık politikalar karşısında duramayan politikacıların suçu ve sorumluluğudur. Kafasını kuma gömerek siyaset yapmanın sonucu işte bu trajik sondur. Şimdi artık öze dönmek, insanlığa dönmek, erdemli ve onurlu yaşama dönmek için canla başla çalışma zamanıdır. Onurlu bir yaşam için yola çıkanların toplumu bu ahlaki çöküşten çıkarmanın yolunu bulmak gibi bir tarihsel sorumluğu vardır.
Kimlik, dil ve ulusal haklarımızı kazanmak tek başına bizi onurlu insan yapmaz. Ulusal haklarımız elbette vazgeçilmezimdir ve bir gün mutlaka sahip olacağız. Bunlarla birlikte eş zamanlı olarak anlamlı, erdemli, onurlu yaşam mücadelesini de sürdürmek zorundayız. Aksi takdirde ödediğimiz tüm bedeller günü gelir kapitalist modernite ve onun cafcaflı kültüründe savrulup küle döner. Bu davada bu anlayışı savunmaya gayret ettik. Çünkü davanın iddianamesinin gizli hedefi insani değerlere saldırmaktır. Biz de bu nedenle insani olanı savunuyoruz. Sadece kimliği ve diliyle değil onuru ve erdemiyle kamil insanı ve büyük insanlığı savunduk.
Dilerim bu küçük hücrelerden gönderdiğimiz mektuplar özellikle gençlerimize ve çocuklarımıza ulaşır. Türk Kürt gençlerimiz eşitçe, onurluca ve barış içinde bir arada yaşamayı başarırlar. Biz yüzyıldır bunu başaramadık. Ne tam ayrılabildik ne tam kavuşabildik. Bunda bizim suçumuz çok azdır. Egemenlerin bağnazlığının, ırkçılığının ve kibirliliğinin bedelini ödedik. Yeni nesiller bu hataları tekrarlamaz umarım. Türk gençleri kendi devletlerinin yanlış politikalarını sorgulayıp hakikatle yüzleşerek çözüme katkı sunarlar diye umuyorum. Kürt gençleri de kendi dillerini, tarihini, kültürlerini daha çok sahiplenip daha çok okurlar, daha çok kalem tutarlar ve kesintili ilerleyen Kürt aydınlanmasını tamamlar diye umuyorum.”
Kürt sorunun çözümüne ilişkin önerilerini de dile getiren Demirtaş, beyanlarını şöyle tamamladı:
🔹”Muhataplarıyla müzakere edilerek silahlı mücadeleye son verilmesi sağlanmalıdır. Bu konuda yasal düzenleme yapılarak hızlı, etkili ve kalıcı sonuç alınmalıdır.
🔹Demokratik siyasetin önündeki tüm yasal ve idari engeller kaldırılmalı; gösteri, grev, yürüyüş, miting, örgütlenme ve ifade hürriyeti evrensel standartlarla uyumlu hale getirilmelidir.
🔹Kürt sorununun nihai çözüm yeri TBMM’dir. Bu yönüyle de tüm siyasi partiler çözümün tarafıdır. Esas hedef yeni, özgürlükçü, sivil bir anayasa ile sadece Kürt sorununun değil tüm toplumsal sorunların çözümü olmalıdır.
🔹Kürtlerin bir halk olarak kabulü, anadilini tüm toplumsal alanlarda özgürce kullanması; tarihini, kültürünü koruyup geliştirmesi; kendi kimliğiyle örgütlenmesi; kendini yönetme hakkının tanınması hususlarının anayasal güvenceye alınması.
🔹Geçmişte yaşanan acıların, işlenen suçların araştırılıp hakikatle yüzleşmenin sağlanması.
🔹Resmi ideoloji ve resmi tarih dayatmasından vazgeçilerek bilimsel, objektif tarih ve demokratik cumhuriyet modeliyle devletin reorganizasyona tabi tutulması. Eleştirel pedagojik, bilimsel eğitime geçilmesi.
🔹Kürt sorununun sonucu olarak ortaya çıkmış ceza davalarının düşürülmesi, TMK’nın kaldırılması, tüm siyasi tutsakların serbest bırakılması.
Söz konusu hususların dışarıda tartışıldığını ve tartışılacağını kaydeden Demirtaş, “Bütün bunların tartışılmasına imkan sağlanırsa Türkiye’deki her sorunun, Kürt sorununun siyasi yöntemlerle, barışçıl yöntemlerle çözümü sağlanmış olabilir. Bu davanın buna vesile olmasını diliyorum. Kürt sorununun çözüm yoluna girmesi bütün Türkiye’ye nefes aldıracaktır. 84 milyon insanın cebinden, sofrasından eksilenler savaşa, kana ve gözyaşına değil yatırıma ve kalkınmaya harcanacaktır. Türkiye Cumhuriyeti Kürtleri yanına almakla bölgesel barış misyonunu güçlendirecektir. Suriye, Irak ve İran’da yaşayan milyonlarca Kürt başta olmak üzere tüm Kürtler Türkiye’nin demokrasinin ve ekonomisinin güçlenmesini sağlayacaktır. Türkiye’de her şeyden önemlisi ölümler yaşanmayacak, gençlerin cenazesi anaların babaların yüreğini dağlamayacaktır. Kamplaşma kutuplaşma gündemden düşecek, daha huzurlu bir Türkiye’de beraber yaşamak herkes için onurlu erdemli bir hayata dönüşecektir” dedi.
Demirtaş ödedikleri bedelleri hatırlattı ve şöyle devam etti: “Bizim ödediğimiz bedeller barışa vesile olsun, biz canımızdan bile vazgeçeriz. İnşallah herkes tüm bu yaşananlardan doğru dersler çıkarır, müzakereye ve masaya döner. Halkımıza söz verdiğimiz barışı sağlamış oluruz. Bitirirken bizimle bu dava sürecinde fedakarca yürekten dayanışma gösteren herkese ayrı ayrı teşekkür etmek istiyorum. Cezaevlerinde bulunan bütün siyasi tutsaklar bizimle gerçekten büyük dayanışma gösterdiler”