Makaleler

Değiştikçe değiştireceğiz

Değişmek; Marx’ın deyimiyle burjuva aydınlarının yaptığının dışına –yorumlama- çıkmak, değiştirme eylemi için harekete geçmektir.

Devrimci saflarda yer almak başlı başına burjuva aydın kimliğinin dışına çıkmak isteyişimizin göstergesidir. Yorumlamanın dışında, değiştirmek için mücadeleye izin vermektir.

Değişim, algısal ve ussal bilgilerimizin toplamıdır da. Lenin “Hayat beynin oluşmasını sağlar. İnsan beyninde doğa yansır. İnsan bu yansımaların doğruluğunu (saygınlığını) teknikte ve kendi pratiğine uygulama ve denetleme yoluyla, nesnel hakikate ulaşır”

Sadece, tek tek bireylerin pratiklerinin toplamı değildir değişim için gerekli olan bilgi. İnsanlık tarihinin, sınıf mücadelesinin, bilimsel araştırmaların, insan zihninde harmanlanarak kendi yaşamına uygulanmasıdır da.

Yine Lenin’in de belirttiği gibi bilginin denetlenme zorunluluğu vardır. Bugün ailede, okulda, işyerinde, sokakta burjuva-feodal sistemin empoze ettiği ideoloji, kültür ve bakış açısı toplumda hâkimdir. Devrimci bireyler de bu toplumdan yalıtık değildir. Böylesi toplumsal koşullar içinde yaşayıp, yetişip, etkilerine maruz kalarak örgütlü yaşama adım atarlar. Dolayısıyla devrimcileşmek, adım adım kendimizdeki eski –burjuva feodal ideoloji-ye karşı yeniyi –proleter ideolojiyi- ona göre yeniden biçimlendirme çabasıdır. Burjuva ideolojisinin bizdeki yansımalarına, etkilerine karşı vermiş olduğumuz mücadele başlı başına devrimci bir eylemdir. Kendi zihnimizdeki burjuvaziyi alt ettiğimiz oranda proletarya zafer kazanır, mücadelemiz bir adım ileriye taşınır. “Ben” den “biz”e evirildiğimiz oranda değişim de yakalanır. Örgütlü ortamlarda militanlar “ben”den (burjuvaziden) kurtulduğu oranda bizleşir. Bizleştiğimiz oranda devrimci düşünceleri özümser, yaşama geçirmekte zorluk yaşamayız.

Kimi zaman değiştiğimizi düşünerek burjuva ideolojisine karşı verdiğimiz mücadeleyi gevşetiriz, gevşeme gösterdiğimiz oranda burjuva ideoloji yeniden gelişme olanağı kazanmış olur. Sürekli uyanık, örgütlü bulunduğumuz alanlarda burjuva ideolojisine, kültürüne geçit vermeyiz. Proleter ideolojinin devrimcilerde ete kemiğe bürünmesi, değişimin dış görünüşte değil özünde olmasıdır. Öz; insanın zihinsel, bedensel, toplumsal olarak edinmiş olduğu bilgilerin kişiliğinde yansımasıdır. Devrimci kişiliğin özümüzle bütünleşmesi, burjuva ideolojinin zihnimizdeki etkilerinin temizlenmesiyle mümkündür.

Devrimci kişiliği oturmamış, kendisinin değiştiğini düşünerek sürekli çevresine akıl verenler ya da sürekli olumsuzlukları öne çıkartıp yakınanlar kendilerini bütünün parçasından koparttıkları için değiştirmeyi de başkalarının omuzlarına yıkmaya çalışırlar.

Oysa devrimci düşünüş biçiminin temeli, söylem ve eylem birliğine dayanır. Halkımız “Aynası iştir kişinin lafına bakılmaz” deyimini tam da teori pratik uyumuna dikkat çekmek için kullanmıştır. Söylediklerimizle savunduklarımız arasındaki uçurumda sürüklenip gitmek yerine proletaryanın sarp yamaçlarına tırmanarak özü, sözü bir devrimciler olabilmeliyiz.

 

‘Mış’ gibi yaşamak

Değişmek, ‘mış’ gibi yaşamaya meydan okumaktır. Söz ve eylem birliğini bütünleştirip ona göre yaşamaktır.

Söz ve eylem birliğinden kastımız yüzde yüz uyum değildir. Mümkün olduğu oranda yaşama, ana uygulanabilmesidir ki aynı hatalar, zaaflar tekrar tekrar yaşanmasın, yaşanılan hatalardan dersler çıkararak pratiğimiz daha ileri bir noktaya sıçrayabilsin.

Değişim, gelişim pratiğimizi bir adım daha ileriye taşıyan faaliyet süreçlerinde görevlerimizi yerine getirirkenki tutumlarımız ve yaşamımızın bütünüdür. Verilen görev ve sorumluluklar esnasında çıkan eksiklikler, hatalar, burjuva feodal düşünüşün etkileri olarak görülmelidir. Burjuva ideoloji, zaten devrimcilerin örgütlü olduğu, kolektif iradenin işletildiği ortamlarda bir bütün hâkim olamaz! Olmamalıdır da. Ancak etki düzeyinde yansımaları görülebilir. Çünkü örgütlü çalışma tarzında alttan üste komiteler aracılığıyla denetim sağlanır. Disiplinle görevler yerine getirilirken, demokrasi aracılığıyla canlı tartışma ortamlarında değerlendirmeler yapılır. Bu nedenle, idealizm elini kolunu sallayarak dolanamaz örgütlü ortamlarda. Kolektif örgütlülüğün, yaşamın olduğu yerde, parti, kadro ve militanlar da değişir, gelişir.

Eğer biz militanlar, kadrolar örgütün çalışma tarzına uymaz, bir defaya mahsus” illegalite kurallarını askıya alırsak; o boşluğu burjuvazi,  düşman doldurur. Yoldaşlarımızın güvenliği tehlikeye girer. İş işten geçtikten sonra, kan can bedeli yaratılan değerler zarar gördükten, yoldaşlarımız şehit düştükten sonra istediğimiz kadar “Böyle olmasını istemezdim” ile başlayan açıklamaların pratik yaşamda hükmü olmayacaktır. Her bir militanın kendi değişimine emek vermesi; sadece kendisinin değil, bütünün değişimini etkilediğinden dolayı çok önemlidir. Değiştikçe Parti de gelişecek, kitleleri değiştirecek, kitlelerle buluştuğumuz oranda devrime doğru yürüyüşümüz hızlanacaktır.

Militanların, kadroların değişimi, kitlelerin örgütlenmesi ve savaştırılmasıdır. Bugün kitleleri yeterli oranda örgütleyememişsek, kendimizi de yeterli düzeyde örgütleyememişsiz, proleter ideolojiyle donanmamışız demektir.

Değişime canlılığını veren şey pratikte bütünleşmiş olmasıdır. Ve hiçbir pratik tek düze bir seyir izleyerek gelişmez, değişimde de tek düze bir seyir izlemez. Belirli bir zaman dilimi, süreci kapsar ve emek ister. Değişim ve gelişimde dün kavgaya omuz veren savaşçı için ideolojik mücadele ne kadar önemliyse yıların kadrosu içinde aynı şey geçerlidir. Bir an olsun ideolojik mücadeleden taviz verildiğinde orada burjuvazi yeşerir.

Değişim, kol saati gibi bileğimize taktığımız nesne değildir. Saatin içinde ki akrep ve yelkovandır. Durmadan ileriye doğru akan hayatın kendisidir.

Değişime canlılığı veren yaşamın içindeki duruşumuz, söylediklerimiz ve yaptıklarımız arsındaki uyumdur. Teori ve pratiğin birliği yine pratikle sınanarak bir üst seviye çıkartılabilir. Bu döngünün dinamosu eleştiri ve öz eleştiri mekanizmalarıdır. Yoldaşlarımızın olumlu ve olumsuz yönlerimizde dair değerlendirmeleri kendimizi tanıma, değiştirme konusunda kılavuzumuz olmalıdır.

Değişim konusunda bizden önce yürüdüğümüz yolda yürümüş, ölümsüzler kervanına katılan şehitlerimiz ise kutup yıldızımız olmalıdır. Şehitlerimizin her biri yaşadıkları zorluklarla mücadele ederek değişimin manifestosudur aynı zamanda. Onların, kendi dönüşümlerine vermiş oldukları çaba, görevler karşısında fedakâr, cesur duruşları kendi değişimimizde ışık tutmalıdır bizlere.

Değişmek içi yıkmak; burjuva feodal sistemi iyi tanımak, kendimizde ve toplumdaki etkilerini çözümleyerek yeniden inşa etmek; ülkemizde ezilen emekçi halkların sorunları konusunda politik araştırmalara zaman yaratarak, bilgimizi pratiğimizle buluşturmaktır.

Gerçek anlamda değişimde, mücadelenin bilgisi ve deneyimi kendine sentezleyen, kavganın militanları sayesinde devrimle buluşacaktır.

*Felsefe Defteri-Lenin

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu