MakalelerPusula

Değer nedir?

Değer kelimesi sık sık karşımıza çıkıyor: Onun değeri, bunun değeri vb. Günlük yaşamda bir şeye biçilen fiyat, herhangi bir şeye ya da kişiye atfedilen önem, itina, özen, herhangi bir şey ya da kişinin başka bir kişi için kapsadığı yerin büyüklüğü vb. anlamında değer kullanılıyor. “Bu madalyon çok değerli”, “şu kadar fiyatı var”, “bu kişi benim hayatımın çok önemli anlarında yanımdaydı, benim için bundan dolayı çok değerli” vb. cümleleri çoğaltmak mümkün. Ancak “değer” kavramını salt bu çerçeve içinde ele alırsak önemli pek çok şeyi atlamış ve salt biçimsel ve nicelik olarak tanımlamış oluruz. Bundan olayı “değer” kavramını genel hatları ile tanımlamamız ve bu çerçevede ele almamızda fayda var. Her şeyden önce “değer” niceliksel bir anlam taşıdığı gibi –asıl önemlisi- niteliksel bir anlam taşır. Ancak ele alışta “değer”in niceliksel özellikleri olay ve olguların seyri doğrultusunda “nitel” bir değerlendirmeye tabi tutulabilir ve böyle bir yükseltme zorunlu ve kaçınılmaz olabilir.

Değer’i hangi başlık ve alt başlıklarda ele almamız gerektiğini somutlamamız gerekir. Bu başlıkları; 1- İşçi sınıfı ve geniş halk kitleleri açısından 2- Özgür Gelecek okurları açısından 3- Devrimci dost güçler açısından “değer” olarak sıralayabiliriz. İlk iki başlık elbette sınıf mücadelesi bağlamında birbirlerini koşullayan, geliştiren, süreklileştiren, birbirleriyle organik bağları olan ana başlıklardır. Bu başlıkları yaşadığımız coğrafya için özelleştirmemiz gerekirken enternasyonalist bakış ve yaklaşım doğrultusunda ve tabii ki enternasyonal olmanın gerektirdiği zorunluluktan dolayı da tüm dünya için genelleştirmemiz gerekiyor.

Yukarıda belirttiğimiz üç başlığa a- ekonomik b- politik c- ideolojik d- yapısal alt başlıklarına ayırarak ele almamız değer tanımlamamızı daha niteliksel bir hale getirecektir. Bu alt başlıklar ile bağıntılı yaptığımız değer tanımı, dolaysız bir şekilde kültür ile kurduğumuz ilişkiyi de belirli noktalarda belirleyecektir. Kültürün daha doğrusu kültürü tanımlama biçim ve anlayışımızın niteliksel ipuçlarını bu alt başlıklardaki yaklaşımımız ortaya koyacaktır. Değer ekonomik olarak ele alındığında “bir şeyde donmuş emek-zaman” olarak ifade edilir. Bu donmuş emek-zaman da, şeyin kullanım değerini ifade eder. Bu şey ister kişilerin maddi bir ihtiyacını isterse manevi bir ihtiyacını karşılasın, hiç fark etmez. O şeyi kullananın ihtiyacını karşılaması önemli olandır. Bir bilgisayar, ekmek, saç tokası ya da Meryem Ana ikonası, hiç fark etmez. Bunların kullanıcılarının herhangi bir ihtiyacını karşılayıp karşılamadığı önemlidir ve bu bağlamda bir değer ifade ederler. Burada değeri salt ekonomik olarak tanımlamamıza karşın Özgür Gelecek okurlarının ortak bir eşyasına, kolektif bir varlığına bakış açıları kullanımda ihtiyacı karşılamasının ötesinde nasıl “var edildikleri” ile ilgilidir.

Genel bir siyaset tanımlaması yaptığımızda; günlük yaşamda karşımıza çıkan sorunları çözüş biçimine ya da olay ve olguları ele alış tarzımıza politika/siyaset diyebiliriz. Politika yapış biçimimiz belli bir sistematik, tutarlılık, süreklilik içerisinde olmalıdır. Bir ana eksen ve bu ana eksen etrafında belirlenen ilkeler çerçevesinde olay ve olgulara çözüm yol ve yöntemleri geliştirilir. Ana eksen; programatik görüşler ya da program olmalıdır. Aynı nedenlerin sonuçları aynı, aynı sonuçların nedenleri aynı olmak zorunda değildir. Bundan dolayı da politik çözümleme yaparken karşımıza çıkan olay ve olguları ele alış biçimimiz olay ve olguların zaman, mekan, neden, sonuç ve oluş biçimleriyle; kendi içsel ve dışsal bağıntılarını göz önünde bulundurmak gerekir. Farklılıkları, benzerlikleri tespit ederek ilkeler çerçevesinde ve geçmişin rehberliğinde diyalektik materyalist yöntemle analiz ve sentezimizi gerçekleştiririz. 72’den bugüne kadar karşılaşılan olay ve olgulara karşı yaklaşım ve olay ve olguları çözüş biçimi politik düzeyde yaratılan “değer”i ifade eder. Gelenek olarak ifade edilen ve geçmişten bugüne kadar olumsuzlukları atıp, olumlulukları geliştirme pratiği, çabası, iddiası (değer) politik olarak yürünmek istenen istikametin, varılmak istenen hedefin yol göstericilerindendir.

Şu anda iki sınıf, iki ideoloji var. Bu sınıflardan biri proletarya diğeri ise burjuvazidir. İki ideolojiden biri proletaryanın ideolojisi diğeri de burjuvazinin ideolojisi. Her davranış ya da düşünüş iki sınıftan, iki ideolojiden birine aittir. Proleter ideolojiye sahip olduğunu söyleyenler (ki sahip olanlar MLM’lerdir) proletaryanın tarih sahnesine çıktığı andan itibaren kendi karşıtı olan burjuvaziye karşı yarattığı, koruduğu, geliştirdiği her türlü mevzinin sahiplenicisi, sürdürücüsü ve geliştiricileridirler. Birlik, mücadele, dayanışma ve çeşitli çarpışmalardan elde edilen zafer ve hatta yenilgiler (Paris Komünü vb.) bile kazanımı, yarattığı ve büyüttüğü niteliklerdir. Ve biz tüm bunlara “değer” diyoruz.

Tarih sınıf mücadeleleri tarihidir. Toplumlar ezen-ezilen, sömüren-sömürülen şeklinde karşıtlarına ayrıştığı andan itibaren mücadele başlamış; köle-efendi, patrisyen-pleb, proletarya-burjuvazi vb. şekilde devam etmiş ve etmektedir. Ve bu mücadeleler sürecinde ezilenler, sömürülenler, köleler, yoksul geniş halk kitleleri ve elbette proletarya tarihsel süreç içerisinde “değer” dediğimiz daha sonraki nesillere mücadelelerinde rehber edinecekleri, geliştirecekleri köşe taşı bırakırlar/bırakmışlardır. Bu köşe taşları, bugün proleteryanın ideolojisini rehber edinen MLM’lerin mücadelelerinde başarıya ulaşmak için takip ettikleri, referans noktası olarak aldıkları unsurlardır, vasıflardır, niteliklerdir.

72’den bugüne proletaryanın ve de yoksul emekçi halk kitlelerinin mücadele tarihinde elde ettikleri “değer”lerin temsilcileri ve geliştiricileri MLM’lerdir. Spartaküs’ten, Paris Komünü’nden, Petersburg proletaryasından, Çin’in yoksul emekçi halklarından vb. devralınan değerler; Pir Sultan’ın, Nesimi’nin, Maraş-Çorum’un yoksul emekçi halkının direnişinde, 15-16 Haziran direnişindeki işçilerin, Mamak-Metris-Diyarbakır-Ümraniye ve daha birçok zindanda MLM’ler tarafından yaratılan, Munzurlarda, Karadeniz’de ve şehirlerin gecekondu mahallelerinde yaratılan değerlerle harmanlanır ve var olan mücadelede rehber olma görevlerini sürdürürler. Burada Mahirlerin, Denizlerin idam edilmemesi için gerçekleştirdikleri çabayı ve İbrahim’in Sinan Cemgil’in ihbarcısı M. Mordeniz’e karşı ortaya koyduğu tavrı unutmamak ve “değer”in nasıl yaratıldıklarını hatırlamak gerekir. Garip Şahin bir ezgisinde “Hatırla ve öğren ondan” diyor. Kan, gözyaşı, acı, alınteri ve binbir emekle üretilen/yaratılan bu nitelikler özenle korunmalıdır.

Girişte belirttiğimiz değerin niceliksel anlamının niteliksel bir yükselmeye kavuşması, burada ve ideolojik ele alışla ilgili kısımda kendisini gösterir. Bir toplu iğne ya da bir bilgisayarın nasıl var edildiğini ve mücadelenin hizmetine nasıl sunulduğunu kavradığımızda herhangi bir eşya (toplu iğne mesela) salt niceliksel olarak, ekonomik olarak ele alınmaktan çıkar ve niteliksel bir duruma yükselir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu