İstanbul: Cumartesi Anneleri 774’üncü hafta eylemi, 25 yıl önce Ankara’da gözaltına alındıktan sonra işkence edilmiş cansız bedeni Kırıkkale’de bulunan Ayşenur Şimşek’in katillerinin bulunması talebiyle yapıldı.
Galatasaray Meydanı’ndaki eylem yasakları nedeniyle İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi önünde yoğun polis ablukası altında bir araya gelen Cumartesi Anneleri, kaybedilen yakınlarının fotoğrafları ile birlikte birer kırmızı karanfil de taşıdı.
Eylemde ilk olarak basın açıklaması okundu. Kayıp yakınlarından Besna Tosun tarafından okunan açıklamada geçtiğimiz hafta İçişleri Bakanlığı’nın Cumartesi Anneleri 700’üncü hafta eylemine yönelik polis saldırısına değinerek, bakanlığın ‘izin almadılar’ açıklamasının ‘keyfi’ olduğunu dile getirerek şöyle yanıt verdi:
“Hiçbir hukuki dayanağı olmayan gerekçeleriniz, hukuksuzluğun ve keyfiliğin normalleştirilmesi çabasıdır. Demokratik bir tepki ve ifade açıklaması niteliğinde olan basın açıklamaları izne ya da bildirime tabi bir faaliyet değildir. Anayasa Ida( Md.34/1) ve 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’nda ( 3. Madde) önceden izin almadan herkesin barışçıl toplantı ve gösteri düzenleme hakkına sahip olduğu net bir şekilde ifade edilmiştir”
Cumartesi Anneleri’nin engellenmesinin tek amacının toplumu baskı altına almak olduğunu belirten Tosun, buna karşın Annelerin korkmayacağını vurgulayarak açıklamasını şöyle devam ettirdi:
“Kayıp yakınları ve hak savunucuları olarak bir kez daha altını çiziyoruz; susmayacağız! Minimum demokrasi standartlarının bile sağlanmadığı bu baskı ortamında hak ve özgürlüklerimize sahip çıkacağız. Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz!”
Tosun bu hafta katillerinin cezasızlıkla korunduğu Ayşenur Şimşek için bir araya geldiklerini belirtti. 25 yıl önce Ankara’da gözaltında alındıktan 3 buçuk ay sonra işkence edilmiş cansız bedeni Kırıkkale’de bulunan Ayşenur Şimşek için etkin bir soruşturma yürütülmediğini vurgulayan Tosun, açıklamasını şöyle sonlandırdı:
“25 yıldır Ayşenur Şimşek dosyasında maddi gerçeği açığa çıkarmayı ve ceza adaletini sağlamayı mümkün kılacak etkinlikte bir soruşturma yürütülmedi. Savcıları göreve çağırıyoruz. Gözaltında kaybetme süresiz biçimde soruşturmaya açık bir suçtur. Hemen şimdi Ayşenur Şimşek dosyasında etkin bir soruşturma başlatın”
“Aslında yok edilmeye çalışılan devrimci iradeydi”
Tosun’un ardından Ayşenur Şimşek’in ablası Fatma Şimşek seslendi. Şimşek kardeşinin Sağlık Emekçileri Sendikası’nın ilk örgütlenme aşamasında yer aldığını ve tüm baskılara karşın görevini sürdürdüğünü söyledi. Bu mücadelesinin de karanlık odakları rahatsız ettiğini belirterek şunları söyledi:
“1994 yılının sonlarına doğru Ayşe’nin evde olmadığı bir gün polisler eve baskın yaptılar. Sonrasında babamı karakola çağırıp ‘Kızınız gelip teslim olsun, yoksa onun için hiç iyi olmayacak’ tehdidinde bulundular”
Bu tehdidin ardından kardeşinden 3 buçuk ay haber alamadığını söyleyen Şimşek, tesadüfen gördüğü bir haber üzerine gitmeleri sonucunda kardeşinin cansız bedenini bulduklarını söyledi:
“Tesadüfen gördüğümüz bir gazete haberinin üzerine gitmemiz sonucunda Ayşe’nin halk düşmanı katiller tarafından katledilip Kızılırmak kenarına bırakıldığını ve kimsesizler mezarlığına defnedilmiş olduğunu öğrendik.”
Kardeşinin tüm bilgilerinin devletin elinde olduğunu ve o dönemde yüzlerce insanın ‘yok edildiğinin’ altını çizen Şimşek, kardeşinin de aynı şekilde ‘yok edildiğini’ vurguladı. Şimşek aslında yok edilmesi istenenin devrimci irade olduğunu ancak kardeşinin yoldaşlarının bu iradeyi sürdürdüğünü de belirterek şunları ifade etti:
“Kurdukları tiyatro mahkemelerde hile ve yalanlarla kendilerini akladıklarını zannederken, Ayşe’nin attığı aydınlık tohumlar tüm ışığıyla büyüyor, gelişiyor ve dimdik karşılarında durmaya devam ediyor. Onlar yok oluncaya kadar da devam edecek.”
“1995 yılı adeta yakınlarımızı sokaktan topladığımız yıllardı”
Şimşek’in ardından kayıp yakınlarından Hasan Ocak’ın abisi Hüseyin Ocak konuştu. Ocak, 1995 yılını ’95 yılı adeta yakınlarımızı sokaktan topladığımız yıllardı’ diye hatırlatarak, Ocak ayında Ayşenur Şimşek’in kaybedilmesiyle başlayan ve kardeşinin kaybedilmesiyle devam eden birçok şey yaşadıklarını vurguladı:
“Biz Hasan kampanyasını başlatırken, Ayşenur Şimşek’in ailesi de o dönemde basın açıklaması yapmıştı ‘Kızımız kayıp, arıyoruz’ diyerek. O dönemde tüm gözaltında kayıplarda olduğu gibi her yere başvurarak Ayşenur’un akıbetinin açıklanmasını istemişlerdi. Biz Hasan’ın kampanyasını yürütürken onlar da Ayşenur’un bulunması için kampanya yürütüyorlardı”
Ocak 10 Nisan 1995 günü kardeşi için açlık grevine başladıklarını ve aynı tarihlerde de Ayşenur Şimşek’in arkadaşlarının da yanlarına gelerek beraber açlık grevi yaptıklarını vurguladı. Ocak, Şimşek’in emniyet ve morgda parmak izinin bulunduğunu ama o dönemde işlem yapılmadığını da sözlerine ekledi:
“Bu bize gösteriyor ki, bu devleti yönetenler bu devleti korku imparatorluğu haline getirmeye çalışıyor. Hepimiz biliyoruz ki bu ülkede uygulanmaya çalışılıyor. Ama biz ülkede demokrasi ve insan haklarının uygulanmasını istiyoruz, barış içinde yaşanmasını istiyoruz.”
Ocak son olarak “Ayşenur’u ve tüm kayıpları unutmuyoruz, Galatasaray Meydanı’nı istiyoruz” diyerek açıklamasını sonlandırdı.
Ne olmuştu?
27 yaşındaki Eczacı Ayşenur Şimşek Ankara’ da yaşıyordu. 90’lı yıllarda sağlık emekçilerinin örgütlenmesi çalışmalarının içinde yer aldı. Sağlık -Sen Ankara Şubesi Kurucu Başkanı oldu. Bu çalışmaları yürüttüğü sırada iki kez gözaltına alındı ve ağır işkence gördü.
Ailesini defalarca telefonla arayan kişiler “Bu işleri bırakmazsa sonu kötü olur” diyerek tehditlerde bulundu. Hakkında yakalama kararı çıkartılan Ayşenur’un babası iki defa karakola çağırılarak ” kızın gelip teslim olsun yoksa onun için hiç iyi olmayacak” diye tehdit ediidi. Ailesi son olarak 24 Ocak 1995 tarihinde Ayşenur’la görüştü ve o tarihten sonra kendisinden bir daha haber alınamadı.
Bunun üzerine emniyete, savcılığa ve İçişleri Bakanlığı’na başvuran aileye. ” Gözaltına alınmamıştır” denildi. Tüm yasal girişimleri sonuçsuz kalan aile, 21 Mart 1995 tarihinde yaptıkları basın açıklaması ile arama kampanyası başlattı. Kampanya devam ederken 11 Nisan 1995 tarihli Milliyet Gazetesi’nde Kırıkkale’de bulunan bir kadın cesedi haberi yayımlandı. Bu haber üzerine Kırıkkale Savcılığı’na başvuran aile, 12 Nisan 1995 tarihinde kızlarının bedenine Kırıkkale Kimsesizler Mezarlığı’nda ulaştı.
Otopsi raporuna göre 28 Ocak 1995 tarihinde öldürülen Ayşenur Şimşek’in bedeninde işkence izleri vardı. Kafasından ve göğsünden ateşli silahla yakın mesafeden vurularak öldürülmüş ve 29 Ocak 1995 tarihinde Kırıkkale yolu kenarında bulunmuştu.
Daha önce gözaltına alındığı için emniyette parmak izi bulunmasına rağmen Ayşenur’un cansız bedeni üç hafta boyunca morgda bekletildikten sonra “kimliği meçhul kişi” olarak gizlice Kırıkkale Kimsesizler Mezarlığı’na defnedilmişti.
25 yıldır Ayşenur Şimşek dosyasında maddi gerçeği açığa çıkarmayı ve ceza adaletini sağlamayı mümkün kılacak etkinlikte bir soruşturma yürütülmedi.