İstanbul: 33 haftadır Galatasaray Meydanı’na çıkması keyfi bir şekilde yasaklanan Cumartesi Anneleri bu hafta da İnsan Hakları Derneği önünde yapıldı. İHD’nin bulunduğu sokak açıklama öncesi ve açıklama sırasında polis ablukası altına alındı.
Yoğun polis baskısı altında gerçekleşen eylemde ilk olarak İHD adına Sebla Arcan tarafından basın açıklaması okundu. Açıklamada ilk olarak ‘insan haklarının’ temel yükümlülüklerinin devlet tarafından sistematik bir şekilde ihlal edildiği belirtilerek “Temel hak ve özgürlükleri kendi varlığına tehdit olarak algılayan bir yönetim ve kurumlaşmanın yarattığı hukuksuzluk iklimi adeta Türkiye’yi esir almış durumdadır” denildi.
Cumartesi Anneleri hukuksuzluğa karşı adalet çağrısıdır
TC devletinin antidemokratik uygulamalarının Cumartesi Eylemine karşı yarattığı iklimde eleştirilerek “33 haftadır bizlere Galatasaray’ı kapatan hukuksuzluğa karşı adalet çağrısıdır” denildi.
Daha sonra açıklamada şahsında toplanılan sosyalist işçi Talat Türkoğlu’nun kaybedilme süreci paylaşıldı. 23 yıl önce gözaltında kaybedilen Türkoğlu’nun devlet tarafından asla kabul edilmediği ve Türkoğlu için başlatılan hukuki süreçlerinde her seferinde devlet yargısına takıldığı anlatıldı. Son olarak devam eden süreçte Anayasa Mahkemesi’ne çağrı yapılarak “23 yıldır cezasız bırakılan Talat Türkoğlu dosyasında maddi gerçeği açığa çıkartacak, sorumluların cezalandırılmasını sağlayacak etkinlikte bir yargılama yürütülebilmesi için Anayasa Mahkemesi’ni göreve çağırıyoruz” denilerek açıklama sonlandırıldı.
Ardahan’dan Edirne’ye aynı acının fotoğrafı
Basın açıklamasının ardından kayıp yakını Mikail Kırbayır seslendi. Kırbayır ‘Ardahan’dan Edirne’ye kadar yaşatılan zulümlerin fotoğrafı yan yanadır” diyerek Ardahan’da gözaltında kaybedilen abisi Cemil Kırbayır ile Edirne’de kaybedilen Talat Türkoğlu’nun aynı sistem tarafından kaybedildiklerini belirtti.
Mikail Kırbayır’ın ardından Türkoğlu ailesinin avukatı Gülüzar Tuncel seslendi. Tuncel Talat Türkoğlu’nun 90’larda Kürdistan’da yürütülen kirli savaş politikası döneminde kaybedildiğini belirterek “Bu politikaların sonucu olarak köy yakmaların, yargısız infazların, faili meçhul cinayetlerin ve gözaltında kaybetmelerin yaygın ve sistematik bir şekilde uygulandığı bir dönemdi” dedi. Bu politikanın 95 ve 96’dan itibaren batıda da uygulanmaya başlandığını belirten Tuncel “Hasan Ocak gibi, Talat Türkoğlu gibi devrimciler aynı kontragerilla ekipleri tarafından işkence yapılarak katledildiler” dedi. Talat Türkoğlu’nun devrimci kimliğinden dolayı takibe alındığını ve işkenceyle katledildiğini vurguladı. Talat Türkoğlu’nun dosyasında birçok itirafçının itirafı olduğunu ve Talat Türkoğlu’yla ilgili birçok delil bulunduğunu belirten Tuncel buna karşın bu delilerin dava dosyasına konulmadığını ve diğer birçok dosya gibi zaman aşımından kapatılmaya çalışıldığını söyledi. Son olarak dosyanın Anayasa Mahkemesi’nde bulunduğunu söyleyen Tuncel “Anayasa Mahkemesi’nde geçen 2 yılın ardından sadece dosya işleme konulmuş. Yani bize 2 yılda bir kağıt parçasından başka bir şey vermediler” diyerek açıklamasını sonlandırdı.
Tuncel’in ardından Türkoğlu ailesi adına yazılan mektup okunarak açıklama sonlandırıldı
Talat Türkoğlu kimdir?
Sosyalist kimliğiyle bilinen 45 yaşındaki Talat Türkoğlu İstanbul Avcılar'da yaşıyordu. Daha önce 4 kez gözaltına alınan Talat; yoğun işkence gördü ve yıllarca cezaevinde kaldı. Polis takibinde olan Talat Türkoğlu, 29 Mart 1996 tarihinde annesini ziyaret etmek için otobüsle İstanbul’dan Edirne’ye gitti. İstanbul’dan Edirne’deki evin kapısına kadar sivil polisler tarafından takip edildiğini eve vardığında kardeşlerine söyledi. Annesi ve kardeşleriyle birkaç gün geçirdikten sonra 1 Nisan 1996 tarihinde İstanbul’daki evine dönmek üzere yola çıktı ve kendisinden bir daha haber alınamadı. Türkoğlu Ailesi, İnsan Hakları Derneği ve Af Örgütü, 53. Hükümetin tüm ilgili kurumlarına başvurularda bulundu. Soru önergeleriyle konu Meclis'e taşındı. Ancak tüm girişimler sonuçsuz kaldı. Resmi makamlar Talat Türkoğlu’nun gözaltına alınmadığını ve nerede olduğunun bilinmediğini söyledi. Galatasaray’daki 47. buluşmamızda ‘Talat Türkoğlu’nu sağ aldınız, sağ istiyoruz’ diyerek Türkoğlu Ailesiyle ilk kez bir araya geldik.
1997 yılında Talat Türkoğlu’nun eşkâl, kullandığı saat, giysi, ayakkabı, cüzdan bilgilerini ayrıntıları ile veren JİTEM mensubu Kasım Açık; Talat Türkoğlu’nun Edirne yakınlarında bulunan Çadırkent’te polisler, askerler ve itirafçılardan oluşan bir ekip tarafından sorgulandığını itiraf etti. Talat Türkoğlu’nun işkence ile öldürülerek cesedinin Meriç Nehri’ne atıldığını söyledi. Olay yerinin krokisini çizdi. Olaya katılanların isimlerini verdi. Tüm bunları detaylı bir biçimde yazılı ve imzalı olarak beyan etti.
Kasım Açık’ın ifadesi üzerine Türkoğlu Ailesinin ek bir soruşturma yapılması için savcılığa yaptığı başvuruda etkin soruşturma yürütülmeyerek kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildi. Yapılan tüm başvurularda iç hukuktan sonuç alınamadı. 1 Kasım 1998 tarihinde dava AİHM’e taşındı. AİHM, 17 Mart 2005 tarihli kararı ile Talat Türkoğlu’nun kaybolmasına ilişkin şartlara yönelik yeterli ve etkili bir soruşturma yapmadığından ötürü Türkiye’yi mahkûm etti.(Başvuru No: 34506/97)
AİHM’in Türkiye’yi mahkûm etmesinin ardından avukat Gülizar Tuncer, Edirne Savcılığı’na dilekçe ile başvurarak AİHM’in verdiği mahkûmiyet kararı gereği, soruşturmanın derinleştirilerek sürdürülmesi talebinde bulundu. 14 Nisan 2016 tarihinde Edirne Savcılığı, evrensel hukuka aykırı bir biçimde zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle, kovuşturmaya yer olmadığı kararını verdi ( Karar No:2016/ 2129). Bu karar üzerine Edirne Sulh Ceza Hakimliği’ne itiraz başvurusu yapıldıysa da, 26 Temmuz 2016 tarihinde yapılan itiraz reddedildi. (2016/3751D.İş)
Aile adına davayı takip eden İHD avukatı Gülizar Tuncer, 18 Ağustos 2016 tarihinde Anayasa
Mahkemesi’ne başvurdu. Talat Türkoğlu’nun gözaltında kaybedilmesinden bu yana 14 hükümet değişti. Bu hükümetlerin hiçbiri ne Talat’a ne de diğer kayıplarımıza ulaşabileceğimiz hukuki ve siyasi bir irade göstermedi.