Manşet

Çözülmek İstenmeyen Sorun: “İşsizlik”

Yaşadığımız coğrafyada bitmek bilemeyen, bir türlü çözüm üretil(e)meyen tartışmalardan bir tanesi işsizlik. Osmanlının devamcısı olan Türkiye Cumhuriyeti, kurulduğu günden beri bir sürü hükümet değişmiş, ülkede faşist cunta hükümetleri, 2’li-3’lü koalisyon dönemleri, tek başına iktidar olan hükümetleri gelmiş geçmiştir. Hakim sınıfların farklı klikleri, farklı fikirde, farklı politikalarla hükümete gelmiştir.

Değişen bunca hükümetin yanı sıra değişmeyen tek şey işsizliğin kendisi olmuştur, demek sanırız idealizme kaçmış olmayacaktır. Değişim tabi ki de olmuştur; işsizlik oranları arttıkça artmış, dönem dönem bu artış devamlı olmuş ya da yavaşlamıştır.

Bunca hükümetin değiştiği, politik atmosferin her dakika değişip yeni bir şekil aldığı bir coğrafyada işsizlik sorunu diye tabir edilen sorunun bir türlü halledil(e)mediği görülmüştür.

12 yıllık AKP hükümetinin son dönemlerini yaşadığı günümüz Türkiye’sinde de bahsi geçen sorun artarak devam etmiştir. Her geçen gün bir yenisi daha eklenen üniversitelere kayıt yaptıran milyonlarca kişi, mezun olduktan sonra işsiz kalmaktadır. Meslek yüksek okullarından, meslek liselerinden mezun olan işsiz işçiler de ya işsiz kalmakta ya da çok kötü koşullarda çalışmak zorunda bırakılmıştır.

AKP hükümeti döneminde, TÜİK verilerine baktığımızda, işsizlik Türkiye genelinde yüzde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2015 yılı Mart döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 322 bin kişi artarak 3 milyon 69 bin kişi oldu. İşsizlik oranı ise 0,9 puanlık artış ile %10,6 seviyesinde gerçekleşti. Aynı dönemde; tarım dışı işsizlik oranı 1 puanlık artış ile %12,6 olarak tahmin edildi. 15-24 yaş grubunu içeren genç işsizlik oranı 1,9 puanlık artış ile %18,6 olurken,15-64 yaş grubunda bu oran 0,9 puanlık artış ile %10,8 olarak gerçekleşti.

Çözülmesi adına pek çok sendika ve demokrasi gücünün çok sayıda öneri sunduğu ancak bir türlü çözül(e)meyen ve her seçim döneminde sistem partilerinin, politik kozu olarak kullanılan işsizlik sorunu, bakıldığında bir sorun olarak yansıtılan, aslında var olan sistemin, en temel dayanaklarından bir tanesidir.

Yabancı sermayeye bağımlı olan bir ülkede işsizlik hâkim sınıflar için aslında bulunmaz bir nimet. Sömürüye dayalı bir sistemde işsizlik, aslında ucuz iş gücünü de beraberinde getirmektedir. Binlerce işsizin yaşadığı bir ülkede hâkim sınıflar, işçi alımlarında, işsiz işçilerin yaşadıkları koşullara hakim olduklarından ve çalışma zorunluluklarından kaynaklı en düşük ücretle çalıştırmaktadır. Sadece yaşamını idame ettirebilecekleri oranda hesap yaparak o oranda çalışmaya zorlamaktadır. Hali hazırda yaşamlarını idame ettirmek zorunda olan milyonlarca işsizden seçim yapmak daha kolay olacaktır. Bir fabrikaya 10 kişi iş başvurusu için geldiğinde, patron işçilerden en ucuz şekilde çalışacak olanı seçmektedir, daha az ve nitelikli işçi başvurduğunda doğal olarak patronun elindeki kozlar zayıflayacaktır.

Milyonlarca kişinin işsiz olması aslında hâkim sınıfları tarafından istenilen bir şey olmaktadır.

Bu bağlamda, egemenler fabrikalarda ve diğer iş merkezlerinde çalışan işçilerin çalışma koşullarıyla uğraşmazken, işçi çıkarmalarda bir o kadar kolaylaşmaktadır. Zaten çalışmak için kapıda bekleyen çok sayıda işsizin varlığı, hâkim sınıfların sorun yaşamadan işçileri rahat bir şekilde işten çıkarmasına olanak sunmaktadır.

Yıllardır tartışılan işsizlik sorunu çokta çözülmek istenmemektedir. Yaşadığımız sistem var oldukça işsizlikte var olacaktır, işsizlik aslında sistemin yarattığı bir olgudur ve bu sömürü sistemi devam ettikçe işsizlik de devam edecektir.

Son dönemde yatırım oranlarına baktığımız zaman 5 milyar dolarlık bir düşüşle karşı karşıyayız ve bizim gibi yabancı sermayeye göbekten bağımlı bir ekonomik yapı için bu krizin göstergesi. Gelen krizler işçi sınıfını doğrudan vurmaya ve işsizliğin artışına neden olacaktır.

Demokratik halk devrimi gerçekleşmeden diğer tüm sorunların çözülmeyeceği gibi işsizlikte hiç bir şekilde çözülmeyecektir.

(Bir Partizan)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu