Avukat Eren Keskin’in açıklamalarına göre Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze Karşı Hukuki Yardım Projesi’ne son 16 yılda başvuruda bulunanların sayısı 384’e yükseldi. 384 kadından 84’ü tecavüze uğradı. Bu kadınlardan 3’ü, tecavüzün ardından intihar etti. Bu kadınlardan da biri işkencenin uzun vadeli etkisi sonucu Aralık 1999 tarihinde yaşamını yitirdi.
Verilere göre mağdurların 337’si ise 18-67 yaş arasında, 47’si çocuk. Bu mağdurlardan14 yaşındaki bir kız çocuğu tecavüze uğradıktan sonra akrabaları tarafından ‘namus temizleme’ gerekçesiyle öldürüldü, bir kadın iş yerinde tecavüze uğradı; ailesi, hakkında ölüm kararı çıkardı.
Ayrıca bu veriler cinsel işkencenin dün olduğu gibi bugün de devam ettiğini kanıtlıyor. Gezi direnişine katıldıkları için gözaltına alınan ve çıplak arama işkencesine maruz kalan kadınların, yaşadıkları işkenceyi açıkladığını hatırlatan Av. Keskin, “Bu nedenle, sanki dün işkence bitmiş de, bugün artmış gibi görünüyor. Hayır, işkence, cinsel işkence hiçbir zaman bitmedi. Kürdistan’daki gözaltıların birçoğunda soyularak arama yıllardır devam ediyor” dedi.
Kadına yönelik cinsel işkence suçunu işleyenlerin arasında devlet polis ve askeri başı çekiyor. 279 polis, 100 jandarma, 20 özel tim, 17 korucu, 49 infaz koruma memuru, başvurularda kadınlara cinsel şiddet uygulamakla suçlanıyor.
İşkenceye ödüller sürüyor
16 yılda işkence suçunun cezalandırılması açısından tabloda olumlu bir değişiklik yok. Toplam 164 dava dosyası bulunuyor. Bunlardan 27’si AİHM’de sonuçlanırken, 14’ü devam ediyor. Türkiye’deki ceza mahkemelerinde ise 38 dava sürüyor. Yargıtay’da bulunan dosya sayısı 12. Savcılıkta da 66 dosya var. Bugüne kadar 222 dosya kapatılırken, sadece bir fail -asker- görevinden alındı.
Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze Karşı Hukuki Yardım Bürosu avukatlarından Eren Keskin, cinsel işkencenin devam ettiğinin altını çizdi.
Gezi direnişine katıldıkları için gözaltına alınan kadınlara “çıplak arama işkencesi”nin dayatıldığını hatırlatan Avukat Keskin, şöyle konuştu: “15 yıl önce soyularak arama insanlara işkence gibi gelmiyordu. Çünkü o zamanlar tecavüz gibi çok ağır işkence yöntemleri vardı. Ama hak arama bilinci gelişti. Gezi olaylarına katılanların hepsi bilinçli insanlar. Bir insanın soyularak aranmasının, vücudunun ellenmesini bir işkence, taciz yöntemi olduğunu biliyorlar ve bunu açıklıyorlar. Bu nedenle, sanki dün işkence bitmiş de, bugün artmış gibi görünüyor. İşkence, cinsel işkence hiçbir zaman bitmedi ama Kürdistan’daki gözaltıların birçoğunda soyularak arama yıllardır devam ediyor. Ya da ufak kentlerde yaşanıyor. Ancak bunlar basına yansımadığı ya da kadınlar açıklamadığı için görülmüyor.”
Son yıllarda büroya tecavüz başvurusunun gelmediğini anlatan Avukat Eren Keskin, “Tecavüzün şimdilik bittiğini söyleyebilirim. Çünkü, bu konu hemen gündeme geliyor, hızla tepki oluşabiliyor. Bu nedenle şimdilik bu yönteme başvurmuyorlar” dedi.
Polis şefi Sedat Selim Ay gibi geçmiş suç dosyası kabarık birinin İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne Emniyet Müdür Yardımcısı olarak getirilmesinin de cinsel işkencenin artışında etkisi olabileceğini söyleyen Avukat Keskin, “Ancak, İstanbul emniyetindeki işkence sadece bu atamayla ilgili değil. Çünkü, işkenceci zihniyet değişmiş değil. ‘Dün yoktu, bugün yeniden başladı’ demek yanlış. Dün de vardı, bugün de var. Zaman zaman artış ya da azalış gösterebiliyor ancak zihniyet değişmiyor” diye konuştu.
Kaynak: www.yenidemokratkadin.net