Dev sarsıldı. Dünyanın fabrikası ve ikinci büyük ekonomik gücü olan Çin, küresel krizin yıkıcı sonuçlarını yaşamaya başladı. Kapitalizmin yüksek entegrasyon düzeyi ve enterkonnette özelliği, Çin’de yaşanan sarsıntının bir kasırga etkisi yaratmasına yol açıyor.
İlk sarsıcı gelişme Temmuz ayında Çin borsalarının yüzde 30 değer kaybetmesiyle başladı. Bir anda 3.4 trilyon Dolar yok oldu. Ardından Ağustos ayı içinde Yuan’ın 3 defa develüe edilmesi geldi. Ekonomik büyüme oranlarında görülen yavaşlama Çin’i, hızla küresel ekonomik tartışmaların merkezine oturttu.
Kriz kapitalizmin doğasındadır
2000 yılının başlarından beri yüzde 10 gibi süper bir büyüme gösteren Çin ekonomisi, 2011 yılına kadar bu özelliğini korudu. 2012 yılında büyüme oranı % 7’ye düştü. Daha sonraki yıllarda da düşme devam etti. 2013’te % 7,75, 2014’te % 7,36, 2015’te % 6,8’ken; 2016’da ise % 6,3 olması bekleniyor.
Dünyanın atölyesi olan Çin, ihracata dayalı büyüme stratejiyle hızla olağanüstü gelişme trendi gösterdi.Emperyal bir güç olarak ekonomik ve nüfuz alanlarını yaydı.
Çin, kapitalizmin genelleşmiş krizinin yıkıcı etkilerinden ilk yıllarda korunsa da özellikle 2012 yılı bir moment oldu.
Çin’de sermaye birikiminin yavaşlaması kendini en net ekonomik büyüme oranında gösterdi. Ayrıca hızlı finanslaşma süreci Çin’de kriz dinamiklerini açığa çıkardı. Yapısal krizin merkez ülkelerde ve gelişmekte olan ülkelerde yarattığı tahribat, küresel bir ihracat merkezi olan Çin’i bloke etti. Çin’de kapitalist üretim tarzının daha fazla kar elde etme güdüsünün bir yansıması ya da küresel krizin en karakteristik semptomu olan “aşırı üretim/ eksik tüketim” sorunu ortaya çıktı. Yani Çin ekonomisi, Maksist kriz teorisini temel mimarisini oluşturan “kar oranlarında düşme eğilimiyle” karşı karşıya kaldı.
Çin borsası
Böylesi bir süreç mali genişlemenin önünü açtı. Spekülatif sermaye hareketleri hızla büyüdü. Ekonomide yavaşlama süreciyle, borçlanma oranındaki aşırı yükselme arasında bir paralellik yaşandı. Çin borsası mali sermayenin spekülasyona yönelmesinin merkezi olarak işlev gördü. Şanghay ve Şenzen borsaları küresel finans hareketlerinin en önemli merkezleri oldu. Emlak piyasalarında spekülasyon eğilimi güçlendi. 2007 yılında Çin’in toplam borcu GSMH’ın % 158’ini oluştururken, 2014 yılında bu oran % 228’e yani 28 trilyon dolara ulaştı.
2015’in ilk altı ayında Çin borsaları, yüzde 60 yükseliş gösterdi. Ardında spekülatif balonun patlamasıyla yüzde 30 oranında değer kaybetti. Bu durum küresel düzeyde finansal bir deprem etkisine yol açtı. Borsa krizi Çin’de 92.5 milyon bireysel yatırımcının zarara uğramasına yol açtı. 3,4 trilyon dolar sanki buharlaşıp yok oldu.
Çin’de devalüasyon
Ağustos ayı içinde Çin Merkez Bankası, üç devalüasyon gerçekleştirdi. Çin’in ekonomik büyüme trendinde görülen yavaşlama ve ihracatta düşüş (2015 Temmuz ayındaki ihracat, 2014 yılı Temmuz ayına göre yüzde 8.3 oranında azaldı) ve FED’in faiz artırma kararı (Eylül ayında yapılacağı açıklanmasına rağmen yapılmadı, artırımın Aralık ayında gerçekleşeceği tahmin ediliyor) Çin’in devalüasyon yapmasına neden oldu. Böylece Çin ihracata dayalı büyümede ısrar ettiğini gösterdi. Dolar karşısında Yuan’ın rekabet gücü arttı.
Ayrıca Çin yaptığı devalüasyonla, Yuan’ın uluslararası dolaşımda yer bulmasını ve serbest bir şekilde dövize çevrilebilir para (konvertibl) haline gelmesini amaçladı. Bu hamlelerin büyümeye olumlu etkiler yapacağı hesaplanıyor.Bir yanıyla da Çin, kur savaşlarına uygun pozisyon aldı ve kur savaşlarını tetikleyeci bir hamle yaptı.
Çin’deki ekonomik yavaşlama, borsada spekülatif balonun patlaması, kur savaşları ve içine girilen kriz süreci, küresel düzeyde sarsıcı sonuçlar yaratması kaçınılmazdır.
Bu moment başka bir boyutta küresel krizin yeni bir fazını işaretliyor.
Kapitalizmin yapısal/ genelleşmiş krizi yayılıyor ve derinleşiyor
2016 yılı Çin açısından problemli bir olacağa benziyor. 2016’da Çin’in yaşayacağı sert ekonomik salınımlar, olası yeni finansal türbülanslar, yeni ve yıkıcı borsa balonlarının patlaması ve muhtemel emlak krizi sadece Çin’de değil, küresel düzeyde de altüst edici etkiler yaratabilir.
“Kelebek etkisinin” ya da Chain Reaction- zincirleme reaksiyonun bütün şiddetiyle hissedildiği yüksek bir konjonktürün içinde olduğumuz unutulmamalıdır.
Volkan Yaraşır