Bukidnon’da bir yerlerde – Jane konuları kafasında toparlarken Eylül’ün son günlerinin havasını içine çekti. “Bu aralar sıkça yağmur yağıyor”, diye düşündü, kaygı alnında belirdi. “Ortamı yeniden düzenlememiz gerekecek ki yağmur, eğitim tartışmalarını kesintiye uğratmasın”.
Röportaj için bir araya geldiğimizde, güne özel çamurun dışında, ona odaklanmış, öğrenmeye aç öğrencilerinin bakışları önünde sıradan bir gün olduğunu söyleyiverdi.
Ama bugün, geçmişte olduğu gibi, öğrencileri artık defterleri ve kalemleriyle küçük çocuklar değil, yoldaşlar, kızıl savaşçılar ve köylüler; tüfekleri ve Marksizm-Leninizm-Maoizm’i kavrayışlarını keskinleştirmeye olan gayretleriyle. Bukidnon’da bir köylü topluluğu civarında Yeni Halk Ordusu biriminin ‘Temel Parti Kursu’nun son günüydü.
Jane, 2020 senesinin ortasında, Covid-19 salgınının zirvesinde Yeni Halk Ordusu’na katıldı; kendi gibi profesyonel öğretmenlerin çoğu Duterte hükümetinin kararlarını gözden geçirmesini ve halk sağlığı krizini çözmesini beklemekteyken.
O sıra dışı olan yolu seçmişti, biliyordu ki bu yol onun okul sınıfının sınırları dışında insanlara hizmet etme konusundaki çelik iradesinden geçiyordu. Bir M16 tüfeği ve kocaman sırt çantası şimdi onun müfredat defterlerinin ve omuz çantasının yerini almıştı. Her zamanki malzemelerinden çok uzak olduğunu gözlemlediğimizi söylediğimizde; “Evet, ama bu işler böyle”, diye gamzeli bir gülümsemeyle cevapladı.
Jane, kesintiye uğradı
Jane’in kendisi orta köylü bir aileden geliyordu ve ailesi zor durumda olmasına rağmen onu burslu olarak üniversiteye göndermeyi idare edebilmişlerdi. Üniversite hayatını sürdürebilmek için Davao de Oro’da yerel bir pastanede geceleri çalıştı, tutumlu bir şekilde yaşamaya gayret gösterdi ve her sömestr sonunu bir şekilde görebildi.
Mezun olduğunda iş teklifleri çok azdı, bu yüzden bir barangay (köy) okulunda gönüllü öğretmenlik pozisyonu açıldığında (aylık yalnızca 4000 peso maaşla ve başka hiçbir destek olmadan) mesleğini uygulama şansını yakaladı: “Bu altı yıl boyunca benim hayatım olmuştu”.
Ancak ülkenin korkunç eğitim durumunun gerçekleri ve köylülüğün sıkıntıları sürekli bir kesinti yaratıyordu. Köylü ve küçük ölçekli bir madenci topluluğunda öğretmenliğin ilk birkaç ayını acısıyla tatlısıyla anlattı; öğrencilerin ve velilerin onu sıcak bir şekilde karşılamasına rağmen, okulda neredeyse hiç kitap, tesis veya öğretim materyali yoktu.
Öğrencileriyle aynı toplulukta yaşıyor olmak onu sadece öğretmenleri olmaktan çıkartmış neredeyse ebeveynleri olmasını sağlamıştı. “Onlarla gülüyordum, ağlıyordum, hayat öykülerini paylaşıyordum, iyi ya da kötü” dedi düşünceyle. Kendisi de bir ebeveyn olarak, belki de çocukların çiftliklerde, madenlerde veya tarlalarda çalışmanın yorgunluğundan dolayı, kalem veya silgi tutarken öğrencilerinin parmaklarının nasıl titrediğini gördüğünde canı yanıyordu.
Öğrencileri genç yaşlarına rağmen ailelerinin günlük ihtiyaçlarını karşılamak için onlara yardım eden ücretsiz işçilerdi.
Köylü hayatının ne kadar çetin olduğunu biliyordu. Toprağı sürmenin ne kadar zor olduğunu biliyordu. Mısır ve pirinci yetiştirmek için dört aydan biraz fazla zaman aralıksız çalışma gerekirdi.
Bir yıl sonra muz, bir yıl sonra şeker kamışı, beş ila yedi yıl sonra hindistancevizi. Yine de harcanan zaman ve dökülen ter miktarı, toprağı işleyenlerin hasattan sonra aldıklarıyla asla aynı değildi.
Üstüne asalak toprak sahiplerinin, tefecilerin ve aracıların elinde maruz kaldıkları sürekli sömürüyü de eklemek gerekir.
Jane, öğretmenlik yaptığı köylü ve madenci topluluğunda yaşanan en kötü kesintinin Filipinler Silahlı Kuvvetleri tarafından uygulanan askeri operasyonlarla gerçekleştiğini söylüyor; sürekli hava bombardımanları, savaş operasyonları ve ‘topluluk hizmeti programları’. “Ailelerin sürekli psikolojik savaşa maruz kalmaları ve onları YHO savaşçıları veya sempatizanları olarak teslim olmaya baskılayan sözde barış zirvelerine katılmaya zorlanmaları beni gerçekten öfkelendiriyordu”, diye anımsadığını ekliyor.
Köylü liderlerin ve eylemcilerin kasabalarında öldürüldüğü haberleri gecelerini uykusuz geçirmesine neden oluyordu.
Pandemi vurduğunda, Jane altı yıllık hayatını kestirip attı. “Kızıl savaşçı olmaya karar verdim” dedi öz iradesinin kesinliğiyle.
Halka Hizmet 2.0
“Hala kendimi hukbo (asker) olarak görmeye alışamadım. Zamanın yarısında bu gözümden kaçıyor” diye açıklıyor. “Kızıl savaşçı olduğumu fark ettiren şeyler, genellikle küçük şeyler”.
Nasıl yani?
“Köylülerin ne kadar katı olsalar da bize on kilo pirinç veya tavuklarından birkaçını vermeleri gibi. Biz tıbbi hizmetler yaptığımızda yüzlerindeki gülümseme onlara dünyalar ifade ediyormuş gibi geliyor. Ya da bizi sıcak bir şekilde evlerine davet ettiklerinde, bize kahve, haşlanmış tatlı patates ikram edip dertlerini anlattıklarında. Küçük şeyler. Kitlelerin size olan sevgisi; bir Kızıl savaşçı olduğunuzu anlamanızı sağlayan şey budur.”
Kızıl Ordu’da Jane, artık sadece bir öğretmen değil, kitlelerin öğrencisi olduğunu söylüyor. “Burada eğitim asla tek taraflı değildir, öğrenme asla durağan değildir. Dahası, dünyayı değiştirmek için öğrenmek aktif bir süreçtir. Anahtarın, halk savaşı tarafından şekillendirilmeye alçakgönüllülükle kendini bırakmak olduğunu görüyorum.”
Bir öğretmen olarak geçmiş yaşamının derinlere kök salmış yanılgılarını ve alışkanlıklarını unutmak zorunda kaldığını itiraf ediyor. Tüm cevapları bilen birinin cevabı.
“Gerçekliğin sarsıntısı – kitleler ve devrim hakkında öğrenecek çok şeyiniz var. Bir keresinde kitle faaliyeti yürüten bir ekiple birlikteydim ve bir yıllık bile örgün eğitim almamış ama bana yarı-feodal sömürüyü mümkün olan en kapsamlı şekilde öğreten bir çiftçiyle sohbet ettik. Sayfalarca not doldurdum!”, diye bize anlatıyor.
Jane ayrıca YHO birimindeki eğitmenler havuzunun bir parçasıdır ve burada okuma yazma ve aritmetik programını aktif olarak yönetmektedir. “Lumad (Güney Mindanao halkının yerli gruplarından biri) ve köylü askerlerin bir kısmı okuma yazma bilmediği için bir bakıma hâlâ öğretmenlik mesleğimi icra ediyorum. Ama bunun daha ödüllendirici olduğunu söyleyebilirim çünkü onlara sadece ABC’lerini ve 123’lerini öğretmiyorum, aynı zamanda kitlelere daha iyi hizmetkarlar olmalarına yardım ediyorum.”
Jane, önümüzdeki yıllarda Kızıl Ordu’nun ve kitlelerin öğretmeni ve öğrencisi olmayı umuyor. Teoriden pratiğe; tekrar tekrar öğretiyor ve öğreniyor. Sadece devrim hakkında konuşmayı değil, onu sürdürmeyi de istiyor. “Eleştiri ve özeleştiri yoluyla kendini yeniden şekillendirme, fazlasıyla sabır ve zorluklara, fedakarlıklara rağmen sağlıklı bir dozda devrimci iyimserlik gerekir”.
Kas Jane’ye (Öğretmen hanım değil) nasıl katılacak bir YHO birimi bulabildiğini sorduk. Şakayla, yoksa bir telefon hattı gibi bir şey mi vardı? “Eh, kırsal alanlardayken, hemen etraftalar. Tüm odaklanmış askeri operasyonlara rağmen, kızıl savaşçılar hala toplulukları ziyaret edebiliyor ve örgütlenebiliyor. Balığı havuzun dışında tutamazsın, biliyorsun.”
Kaynak: Pasa Bilis!, 13 Ekim, 2021- ‘Not Ma’am, but Kas’ adlı yazının orijinali: https://cpp.ph/2021/10/13/not-maam-but-kas/
Pasa Bilis! Güney Mindanao’daki Filipinler Ulusal Demokratik Cephesi Yürütme Kurulu tarafından üç ayda bir yayınlanan bir gazetedir.