Hindistan Komünist Partisi(Maoist) [CPI (Maoist)] gerillalarıyla 3 Nisan 2021 Cumartesi günü Orta Hindistan’ın Chhattisgarh eyaletinde Jagargunda Karakolu’nun altına düşen Jonaguda Köyü’nde meydana gelen pusuda 23 civarında paramiliter personel öldürüldü. Halk Kurtuluş Gerilla Ordusu’ndan (PLGA) bir kadın gerillanın öldüğüne dair haberler var. Bildirildiğine göre bir hükümet askeri isyancılar tarafından esir alınırken, bu pusuda 32 kişi yaralandı. Bu son Chhattisgarh Maoist saldırısı, Hindistan’da devam eden iç savaşı kamusal gündemin ön sırasına yeniden yerleştirdi.
2 Nisan Cuma gecesi, Merkezi Yedek Polis Gücü (CRPF), Kararlı Eylem için Komando Taburu (CoBRA), Bölge Yedek Muhafız (DRG) ve Özel Görev Gücü’ne (STF) ait yaklaşık 2.000 paramiliter asker operasyona çıktı. Operasyon, PLGA Komutanı Hidma’nın bulunduğuna dair bir ihbar üzerine beş yerden -Bijapur’da Tarrem, Usoor ve Pamed ve Sukma’da Minpa ve Narsapuram- ortak gerçekleştirildi. Hidma’nın başında 2.5m Rs’lik bir para ödülü var ve onun komutasında PLGA tarafından güçleri pusuya çekmek için tuzak kurduğu iddia ediliyor.
CRPF, CoBRA, DRG ve STF askerleri baskından dönüşlerinde ağır ateş altına girdi ve çatışma Cumartesi sabahına kadar sürdü. Bu pusu, PLGA’nın faaliyet alanı olan yoğun ormanlarda değil, paramiliter kampın çok yakınında gerçekleşti. Chhattisgarh Maoist saldırısı, sırasıyla Batı Bengal ve Assam’da bulunan Birlik İçişleri Bakanı Amit Shah ve eyaletin Başbakanı Bhupendra Baghel’in aralıksız seçim kampanyasını kesintiye uğrattı.
Ana akım basın, yakın zamandaki Chhattisgarh Maoist saldırısının objektif yaklaşmak yerine, hükümetin megafonu olmak için çatışmanın içine atladı ve çatışmayı yirmi yıllık iç savaştan ve daha geniş bir perspektiften izole ederek hükümetin jingoistik (şovenist –ÇN) anlatısını güçlendiriyor. Reklam verenlerinin ve kurumsal sponsorlarının çıkarlarını korumak için çoğu medya kuruluşu, bu çatışmayı aşırı sol bir örgütün “akılsız” şiddeti olarak resmetti. Bariz nedenlerden ötürü, sorumluluğunu hükümete yüklemediler ve bu da çatışmayı yıllardır devam ettiriyor.
HKP (Maoist) ve ona bağlı PLGA, büyük madencilik şirketlerinin kabile halkını tahliye etme su, ormanlar ve toprağın –altında zengin mineraller bulunan- kontrolünü (Böylece büyük madencilik şirketleri dünyayı sömürerek kâr elde edebilir) ele geçirme çabasının ardından devlete karşı uzun süreli silahlı mücadelede başlattı. Son yirmi yılda, Hindistan devleti, “kalkınma” bayrağı altında, Hindistan’ın mineral bakımından zengin doğu ve orta ormanlarla kaplı bölgelerinin yerli halkına karşı bir savaş yürüttü. Chhattisgarh’daki Maocu isyan, hükümetin gösterdiği böylesine pervasız şirket yanlısı kölelik tarafından tetiklendi ve şimdiye kadar hükümet, çıkmaza diyalog yoluyla çözüm getirme niyetinde değildi.
Çatışmada birkaç kadın ve erkeği kaybettikten sonra bile HKP (Maoist), kabile halkının büyük madencilik şirketlerinin çevreye zarar vermesine karşı öfkesini kullanarak hükümetin saldırılarına ve baskısına karşı koyabildi. Atmanirbhar Bharat programı kapsamında, Birlik Maliye Bakanı Nirmala Sitharaman kömür ve mineral madenciliği yapan şirketler için engelleri ortadan kaldırdı. Çatışmayı yoğunlaştıran ve bölgedeki HKP (Maoist)’e oksijen sağlayan, kabile halkının hayatlarının ve geçim kaynaklarının yok edilmesi ve onları topraklarından tahliye edilmesi yoluyla yapılan bu “gelişme”dir.
Hükümet, orman arazisi edinimiyle ilgili yasaları gevşetmiştir ve Başbakan Narendra Modi’nin Bharatiya Janata Partisi’nin (BJP) en büyük sponsorlarından biri olan Gautam Adani ve tüm çevre kurallarını geçersiz kılan Hansdeo Arand’da 55.000 dönümlük bozulmamış ormanlık alana sahiptir. Adani, Essar, Tata, Vedanta vb. gibi büyük şirketler, hükümetin bedelsiz yağmalamalarına izin verdiği madenlere ve ormanlık alanlara bakıyorlar.
Birkaç kişinin, yani satın alma gücüne sahip Hint halkının %10’unun “gelişme” kisvesi altında, milyonlarca yerli halkın imhası hiç çekinmeden sürdürülse de, bu tür şiddet basında nadiren yer buluyor. 2011 yılında yapılan bir araştırmaya göre, “Bağımsızlık”ın ilk 50 yılında “kalkınma” adına 50 milyon kişi ülke içinde yerinden edildi. Hükümetin verileri, yerlerinden edilenlerin %40’ının kabile insanları olduğunu söylüyor.
Biswaranjan Mohanty’ye göre, “kalkınma” adı altında yapılan büyük ölçekli projeler her zaman zenginlerin zenginleşmesine yardımcı olurken, fakirler bedelini ödedi. Mohanty şöyle yazıyor: “Hindistan’ın kalkınma modelinde, büyük projelerin neden olduğu yer değiştirme, aslında kaynakların toplumun daha zayıf kesimlerinden daha ayrıcalıklı kesimlere aktarılmasına neden oldu. Özellikle mega barajlar kalkınma kurbanları yaratır -esas olarak kalkınmanın kazanımlarını asla paylaşmayan kabileler-. Geliştirme projesi ne kadar büyükse, onun üzerindeki merkezi kontrolün o kadar büyük olduğu söylenebilir. Bu merkezileşme, büyük toprak sahipleri, zengin çiftçiler, mühendisler, bürokratlar ve politikacılar lehine bir önyargıya sahiptir.”
Son zamanlarda kınanmış, ağzı tıkanmış ve kaynaklardan yoksun olan ve şirket önderliğindeki “kalkınma” hokkabazının onları (kabileleri), hayatlarını, geçim kaynaklarını ve bugüne kadar zarar görmekten korudukları çevreyi mahvetmekten alıkoyacak ve seslerini duyurabilecek tek siyasi gücü, Chhattisgarh Maocularının paramiliter birliklere yönelik saldırısının nedeni olan büyük kapitalistlere ve devlete karşı silahları dikkate alıyorlar. Şiddetin kısır döngüsü Hindistan’ın karnında hiç azalmadan devam ederken, Yeni Delhi ve Mumbai orta sınıfları ve seçkinler tepeden tabaklarına damlayacak “kalkınma” kırıntılarını arzuluyorlar.
Modi’nin BJP’si altında, hükümet aygıtları özür dilemeden şirketlerin amacını ilerletiyor ve anlamlı bir diyalog yoluyla barışı tesis etmek için hiçbir görünür girişimde bulunulmuyor. Daha önce, HKP (Maoist) bir diyalog başlatmak için heves gösterdiğinde, hükümet ya teslim olmasını istedi ve Cherukuri Rajkumar (diğer adıyla Azad) gibi liderlerini öldürdü ya da Hint hapishanelerinde insanlık dışı bir şekilde tutulan 20.000 masum kabile insanını serbest bırakma taleplerini reddetti. Hükümetin katıksız kibri, binlerce askeri bir ölüm tuzağına zorluyor ve onlara ait olmayan bir savaşta onları öldürüyor.
Yoksul ve alt-orta gelirli gruplardan binlerce genç, geçimini sağlamak için paramiliter güçlere katılıyor. Kabile halkına karşı savaşlarında şirketler tarafından piyon olarak kullanılıyorlar. Askerler arasında artan hayal kırıklığı, kuvvetlerden erken emekli olmayı ve hatta intihara yol açan akıl sağlığı sorunlarını tetikledi. Son yıllarda çatışmalardan çok daha fazla asker intihar etti veya kazalar nedeniyle öldü. Ancak hükümetin askerlere karşı ilgisizliği, refahı ve doğal kaynakları ele geçirip büyük şirketlere devretme konusundaki çaresizliği kan banyosunun devam etmesine izin veriyor.
Chhattisgarh Maoist saldırısı ve ardından 23 askerin ölümü, endişe verici bir durumu ortaya çıkardı. İsyancıları diyaloğa sokmak ve demokrasinin eşit paydaşları olan kabile halkının ve diğer marjinal insanların yaşamlarının ve geçim kaynaklarının korunmasını sağlamak hükümetin sorumluluğundadır. Hükümet, sınırın her iki tarafındaki çok sayıda fakir insanı öldürecek olan birkaç zenginin çıkarları için çatışmayı sürdürerek maçoizmini göstermekten ziyade barış için hareket etmelidir. Gerçekten barışa ihtiyaç vardır çünkü bir mezarlık parçası hiç kimse için iyi değildir.