Resmin duvarda düşlerin namlularımızda asılı Haziran ayı, mücadelenin en çok yükseldiği, en çok bedel ödediğimiz, düşmana en çok bedel ödettiğimiz zamanlardan biri. 17’leri Haziran’da uğurladık güneşe, Ozan Dermanları Yurdal ve Mazlum yoldaşları Haziran’da verdik toprağa, dağların kara kızı Çiğdem’imizi de yine bir Haziran ayında taşıdık kadın özgürlük mücadelemizin en güzel köşesine.
Sadece birlikte basın açıklamasına, yürüyüşe gittiğim ya da bir cafede oturup çay içtiğim değil; birlikte pusuya, operasyona gittiğim; aynı mevzide düşmanı beklediğim; birlikte uyuduğum; kadınların öncüleşmesi için birlikte mücadele ettiğim Yoldaşım Cemre düşmüştü bu sefer de Haziran ayında toprağa.
“Vedalaşmayalım, gitti sanırlar bizi!” O gün vedalaşmamıştık seninle, sarılmamıştık birbirimize. Çünkü bağırsam duyabileceğin bir mesafedeydi uzaklığımız. Yoldaş için kaygılanmanın ne demek olduğunu esas o gece anlamıştım. Yoldaşlardan haber beklemek, “iyiyiz bir sıkıntı yok” denildiğinde rahatlamak ve tekrar yoldaşı sağlıklı görmek… Tıpkı Vartinik Destanı’nda söylendiği gibi “Yaralarım göz göz olmuş yoldaş gözleyi gözleyi”. Bu sefer olmadı. Cemre’yi göremedim bu sefer. Halkların özgürlüğü, kadınların kurtuluşu için ödediğimiz bedeldi bu.
Cemre Yoldaş’la birlikte daha sıkı sarıldım yoldaşlarıma; daha sıkı sarıldım silaha, mücadeleye. “İnsan insana 50 kalibrelik doçka mermisi atar mı?” demiştin hamlede, ben hayvanların öldürülmesinden bahsederken. Tabii ki atmaz, bunun için insanlık savaşı dedik, yürüttüğümüz savaşın adına. İnsan insan olduğunu unuttu bin yıllardır. Zaten insanın insanlaşması için değil midir mücadelemiz? İnsan insanlaştıkça özgürleşmeyecek mi? 600 yıl kadar önce yaşamış bir sufi: “İnsanlar üzerinde değil; yüreklerde hegemonya kurmak önemlidir” demiş. Tıpkı senin ve tüm devrim ve komünizm şehitlerinin yaptığı gibi Cemre Yoldaş. Seni hep güzel anlarla hatırlıyorum ve hatırlayacağım. Beni spora katmak için yapmış olduğun ikna çalışmaları; yanyana uyuyup, yıldızları seyrettiğimizde yoldaşın yaptığı esprilere karşılık gelen kahkahalarımız; yörük kadınlarına özgü konuşma ve davranışların; mücadeleye verdiğin dikkat, önem ve titizlik… En güzeli de barbarlığa, faşizme ve tüm gericiliğe karşı en güzel cevap olan gülüşün… İşte seninle birlikte daha da büyüyor mücadelemiz. Korkutuyor düşmanı içten, samimi gülüşün.
Barbar DAİŞ çeteleri daha çok korkuyor özgürlük savaşçısı kadınlardan. Bizler burada, senin bıraktığın yerden savaşmaya devam ederken; seninle birlikte özgürleşiyor Minbiç ve Rojava topraklarındaki kadınlar. Her baharda havaya, suya ve toprağa düşen ilk Cemre’nin verdiği güzellik, heyecan ve umutsun sen. Şafak sökerken parıldayan zöhre yıldızı; “İlle de bahar” diyenlerin dilinde özgürlük türküsüsün. Ve yoldaşların bu türküyü hiç yorulmadan söylemeye devam edecekler.
Rojava’dan bir TİKKO kadın savaşçısı
Kaynak: www.yenidemokratkadin.net