2016 yılının yaş çay alımı ve işleme sezonu 2 Mayıs’ta Çaykur Genel Müdürü İmdat Sütçüoğlu’nun açıklamasıyla başladı. Açıklamanın yapılmasıyla beraber her sene olduğu gibi bu sene de üreticinin sömürülmesiyle geçecek bir çay sezonunun sinyalleri verilmiş oldu. Daha önceki senelerde fındıkta gördüğümüz, ürünün tüccarın eline düşürülmesi ve fiyatların büyük oranda tüccar tarafından belirlenmesi gibi üreticiyi sömürü odaklı politikaların bir yansıması da çayda karşımıza çıktı.
Ülkemizde ve dünyada neo-liberal politikalarla beraber, yaygınlaşan özelleştirmenin bir ayağını da yaş çay üreticileri üzerindeki sömürü oluşturuyor. Bu sene yapılan açıklamada, üreticilere çayını satmaları için verilen randevu günü dışında, yapılan satışlara kısıtlama getirildi. Mesela 1 ton çay üreten bir üreticinin 250 kilo olarak, haftada bir kez satmak koşuluyla, çayını 4 haftada satması gerekiyor. İlk randevusunda çayını getirmeyen kişi o sene sadece 750 kilo çay satabilecek, geri kalan 250 kilo ise elinde kalacak. Bu sayede de üretici özel sektöre mahkum edilecek. Üreticinin herhangi bir durumda karşısına çıkabilecek bir aksilik çay satışını gerçekleştirmesini engelleyebiliyor. Diğer yandan da çay fiyatını protesto etmek amaçlı çay satmamanın önüne geçilmeye çalışılıyor.
Sömürü bahanesi: “Depolar dolu”
Çay üzerindeki bir başka sömürü bahanesi de, yıllardır uygulanan yanlış politikalar ve pazarlama yüzünden çay depolarının dolu olduğu iddiası.
Depolarının dolu olduğunu bahane eden Çaykur, bu sebeple ürünün sadece yarısına yakınının alınacağını ilan etti. Böylece çay üreticileri özel sektörün “insafına” bırakıldı. Çay üreticilerinin özel sektöre muhtaç edilmesinin bir başka “ilginç” yanı ise Çaykur Genel Müdürü İmdat Sütçüoğlu’nun çay fabrikalarına sahip olması. Bu şekilde bir yandan kendi cebini dolduran Çaykur yönetimi diğer yandan da devlete karşı görevini yerine getirmiş oldu.
Bu politikanın bir başka ayağını ise yıllardır Çaykur’un özelleştirilmesi üzerine yürütülen tartışma oluşturuyor. Çaykur’un yaptığı politikalarla özel sektöre mahkum edilen üreticiye böylece tek çözüm yolunun Çaykur’un özelleştirilmesiymiş gibi gösterilmeye çalışılıyor.
Tüm bu sömürü politikalarına karşı, üreticinin örgütsüz olmasından güç alan Çaykur yönetimi, istediği gibi at koşturacağını sanıyor. Lakin daha önceki yıllarda çay üreticileri tarafından yapılan yol kapatma eylemleri, çayın satılmaması gibi tepkiler ortaya konmuştu. Çay üreticisinin önünde tek çözüm yolu olarak direnmek durmaktadır.
Çay üreticileri için kurulan Çay Yaş Üreticileri Sendikası (Çay-Sen) bu konuya dair yaptığı açıklamalarla özelleştirmelere karşı tepkisini gösterdi. Sendika yaptığı açıklamada geçmiş yıllardan bu yana yaş çay üreticilerinin sorunlarını ve çözüm önerilerini sürekli kamuoyu ile paylaştıklarını, sorular ve çözüm endeksli eylemler ve mitingler organize ederek, tepkilerini ortaya koyduklarını, ancak devletin önlerine çıkardığı engel ve kısıtlamalarla örgütlenmelerinde sıkıntılar yaşandığını belirtti.
Çay üreticisinin tepkisini ifade edip, kazanım sağlayacakları tek yöntem olarak eylem ve mitinglere yönelmesi önemlidir.