Halkın Haklarını Savunmak İçin Devrimci Cephe: Dünyanın bütün proleterleri ve ezilen halkları, birleşin!
Kitlesel protestolar tüm ülkede patlak verdi ve eski düzeni sarsıp paniklemesine neden olarak eşzamanlı bir şekilde yüz binlerce insanın büyük şehirlerin merkezlerini ele geçirmesiyle birlikte her yere yayıldı. Devrimci durumdaki gelişmelerin yeni bir aşaması bu protesto ve isyanda görüldü! Büyük fırtınalar yaklaşıyor.
Bardağı taşıran son damla, otobüs fiyatlarına yapılan zamma karşı Sao Paulo ve Rio de Janeiro’da gerçekleştirilen adalet ve barış gösterilerine yönelik vahşi baskı oldu. Öfke tüm ülkeye yayıldı ve on yıllardır politik demagoglar tarafından boğulan ve hükümetin Brezilya’nın büyük ilerleme ve gelişme kaydettiğine yönelik yalan propagandasıyla engellenen halkın öfkesi serbest kaldı. Televizyonlar, radyo ve gazeteler Başkan Dilma’nın tam istihdamı sağladığı, yeni bir orta sınıf yarattığı, dünyanın en büyük ekonomilerini çökerten küresel krize karşı sağlam bir ekonomi ile ülkenin gelişimini sağladığı yönünde popülaritesinin borazanlığını yaparken, bir tsunami gibi ortaya çıkan kabarış patlak verdi aniden. (…)
Her şey, beyin yıkamalarla daha az uyuşturulabilen gençlikten başladı. Gençliğin polise karşı ayağa kalkması, resmi yalanların duvarlarını yıktı; sömürü, eşitsizlik, zenginlerin politik ayrıcalıkları, yolsuzluk yapan yetkililer, çürüme, suç, güvencesizlik, kamu sağlığı, eğitimi ve seyahatinin keyfiliği, yöneticilerin sermaye ve yabancı ajanlara olan bağımlılığı (FIFA’ya hizmet etmek için alınan son “olağanüstü hal” kararında olduğu gibi), yoksul gecekondularda kitle katliamları ve toprak için mücadele eden yerli köylülerin ve yerli halkın katledilmesi vb. tüm konulardaki memnuniyetsizliğin bastırılmasını kırmaya yönelik olarak bir halk ayaklanmasına dönüştü.
Bu halk patlaması, insanların günlük yaşamı içinde karşılaştığı tüm sömürü, istismar ve polis şiddetine yönelik hoşnutsuzluğunun yüzeye çıkmasına neden oldu. Düşük ücretlerin yanı sıra, ulusal bütçe kamu sağlık hizmeti, eğitim ve gerçek bir çöplük olan toplu taşıma harcamalarında bankalar ve zenginlerin lehine hazırlanırken, işçiler üzerinde aşırı vergi diktatörlüğü uygulanmakta(…) Bu infial ve ayaklanma, sömürü sistemine ve onun eski devletine, kurumlarına, çürümüş, ahlaksız, yalancı, utanmaz, rüşvetçi ve ihanetçi yöneticilerine karşıdır.
(…) Birçok yalana karşı koyduk, ve her seferinde halka karşı daha büyük şiddet uygulandı. Bugünlerde neler gördük? Otobüs ücretlerinin yükseltilmesini protesto etmek gibi en temel hakları savunmak için yaptığımız halk gösterileri acımasızca bastırıldı. Polis aygıtı, artık halka coplarla, gaz bombaları ve biber gazıyla yetinmemekte, öldürmek için vurmaktadır. Polis bugüne kadar bu kadar çok insanı şehirlerde ve kırsal kesimlerde öldürmemişti. Yoksul gençliğin öldürülmesi bir rutine dönüşmüş durumda. Halk öfkeli protestolarını yükseltmekte ve halkın öfkesi tüm ülkede patlamaktadır.
Mücadele yeni başlamadı: son saldırılardan önce de, halk hiçbir zaman mücadeleyi durdurmadı
Hükümetin resmi ve burjuva medyanın gayri-resmi propagandası ülkede her şeyin mükemmel gittiğini söylemekteler. Ekonomi sağlam, tam istihdam mevcut, yoksulluk neredeyse ortadan kalktı, ve yakında nüfusun çoğunluğu orta sınıfa dâhil olacakmış. Fakat tüm bu propagandanın altında ülkenin acı gerçekleri vardır ve halkın durumu tamamen farklıdır. Gerçekler inatçıdır. Gıda, ilaç ve diğer temel ihtiyaçların fiyatlarındaki yükseliş hiç durmadı, enflasyon halkın ekonomisini aşındırmakta ve saçma faiz oranları dünyanın en yüksek düzeyinde bulunmaktadır. İşsizlik milyonları -özellikle de gençleri- bunaltmakta, sahte “toprak reformu” ile hükümet kırsal kesimde yaşayan halkı bir başka şekilde daha kandırmaktadır. (…)
Sistematik ve planlı bir şekilde yaşama geçirilen kriminalize etme kampanyası, tutuklama, öldürülme ile karşı karşıya olan işçiler, emekçiler, öğretmenler, öğrenciler ve köylüler, aynı zamanda hükümetin atadığı kendi çürümüş sendikalarının yönelimiyle de karşı karşıya kalarak hiçbir zaman mücadeleye ara vermemiş ve grevlerini, toprak işgallerini tüm ülkeye yaymışlardır.
Ülkenin her yerinde hapishanelerden askeri rejimin işkencelerinin çığlıkları yükselmekte. Tüm ülkedeki öğrenciler greve gitti ve hükümetin REUNI/PROUNI adlı karanlık planlarına bir son vermesi talebiyle ve ücretsiz halk eğitimini savunmak için rektörlükleri işgal etti. İşçiler, öğretmenler ve kamu emekçileri ücretleri ve daha iyi çalışma koşulları için grevler yapmakta. Hükümetin Büyümeyi Hızlandırma Programı doğrultusunda gerçekleştirilen büyük inşaatlarda; (Madeira Nehri üzerindeki) Jirau ve Santo Antônio (Amazon’un kollarından Xingu nehri üzerindeki) Belo Monte Hidroelektrik Santralleri; (Brezilya’nın en kuzeyindeki) Suape Limanında işçilerin isyanı yükseldi, çalışmayı durdurdular, evleri ateşe vererek karşı karşıya oldukları kölece çalışma koşullarını protesto ettiler.
(…) Halkın çıkarlarını savunmayı öncelleyen sokak gösterileri, bir kez daha hükümeti büyük ve savaşçı bir güce zorlamaktadır. Saldırgan yetkililer ve medya, ilk protestoları (halkın mücadelesine karşı, onu kırmak için, yıllardır yaptıkları gibi) itibarsızlaştırmaya ve kriminalize etmeye çalışmış, protestoların büyümesiyle birlikte, şimdi özgürlük ve demokrasi şampiyonları gibi barışçıl gösterileri savunmaya, ikiyüzlü bir tatlı dillilikle “radikallerin sadece küçük bir azınlık vandal” olduğunu söylemeye başlamıştır. Bu şekilde protestocuları korkutmaya ve gözdağı vermeye çalışmaktadırlar. Bu pratiğin her zaman arkasında olan Globo TV ile kamuoyunu manipüle etmeye, halkın öfkesinden duydukları korku içinde, protestoları ehlileştirmeye çalışıyorlar.
Halk, evet, hükümet binalarına ve (çürümenin yuvası olan) meclise, (halkın ve ulusun asalakları olan) bankalara, yani düşmanlarına saldırmakta ve katliamcı polislerin saldırılarına karşı güçlü bir şekilde karşı koymaktadır. Vurguncuların yağmalama olayları ve basının gösterdiği suçlar, bizim tam da yıkmak istediğimiz halk karşıtı sistemlerinin yarattığı acı gerçekliğin bir parçasıdır. Vandalizm, halkı hastane kuyruklarında, aç bırakarak ya da katil polislerince öldürenlerin, ulusal hazineyi aralıksız bir şekilde talan edenlerin, yoksulların çocuklarına okullarda bir öğlen yemeği dahi vermeyenlerin, ülkenin ulusal kaynaklarını-zenginliklerini ellerinde tutanların, ülkenin bağımsızlığını ve onurunu emperyalist yağmacılara ve hatta FIFA gibi “spor” mafyalarına satanlarındır.
(…) Bu, köylülerin, işçilerin, öğrencilerin, işçilerin, entelektüellerin, yerlilerin ve küçük esnafın, küçük üreticinin mücadelesidir; bizler çoğunluğuz ve milyonlarız!
– Ücretlerde yaşam giderlerini karşılayacak bir artış,
– Güvenlik ve kamu hizmetlerinin sağlanması,
– Öğrenciler için ücretsiz toplu taşıma,
– Yeterli sağlık ve eğitim hizmeti,
– Kadına yönelik şiddetin yasaklanması, eşit haklar sağlanması ve kürtaj yasağının kaldırılması,
– Askeri Rejimin suçlarının, işkencelerin, öldürmelerin ve zorla kaybettirmelerin (sivil ve askeri) azmettirici ve faillerinin cezalandırılması.
– Tarım ticareti plantasyonlarında, Büyümeyi Hızlandırma Programı dahilindeki inşaatlarda ve tüm ülke çapında aşağılayıcı ve kölece çalışmaya son verilmesi,
– Quilomba’da kalan yerli halk ve toplulukların yaşadıkları toprakların tanınması ve sınırlarının derhal çizilmesi,
– Arazilerin onları işgal eden ve işleyenlere verilmesi,
– Maden işletmelerinin, ulusal kaynakların yağmalanmasının ve çevrenin bozulmasının durdurulması,
– Kamu kaynaklarının bankalara ve ulus ötesi şirketlere verilmesinin durdurulması.
Tüm bu taleplere karşın, belirtmeliyiz ki, bizim esas talebimiz İktidardıra.
Halkın Haklarını Savunmak İçin
Devrimci Cephe, Brezilya