Günümüzde eğitim sistemi, insanı değersizleştiren; öğrenme aşamasında tamamen kişiyi kendi olguları, düşünceleri ve istekleri dışına çıkaran bir konumdadır. Sınav sistemi sebebiyle öğrencilerin önlerine koydukları hedefler bu yüzden kendi kişisel gelişimi, hayallerinden hareketle değil, “daha çok para getiren” meslek tercihlerinden
oluşmaktadır. Kapitalizmin kendine yeni, olgun ve dinamik köleler yetiştirmek istemesi de eğitim sistemi ile doğrudan bağlantılıdır. Kalinin eğitim için şunları söylemiştir “Marks eğitimden zihinsel, bedensel ve poli-teknik eğitimi anlamaktadır.
Eğitim eğitici tarafından edinilen niteliklerin, eğitilene aşılanması için onun psikolojisine yapılan belli amaca yönelik ve sistematik etkidir.” Var olan eğitim sistemi eğitici değil, ezberletici konumundadır. Öğrenciler eğitim süresi içerisinde sadece yeterli notları alabilmek ya da sadece o anki durumu kurtarma güdüsüyle bir mücadele verir. Bunun kişiye kattığı herhangi bir faydası olmamasının yanında bu eğitim süresi içerisinde de “tarih dersleri” adı altında ırkçı-şoven ve egemenlerin kendi yazdığı tarih öğretilmek istenmektedir. Nitekim bu genel anlamıyla kendini kurtarabilen öğrenciler dışında başarılı(!) bir politikadır.
Eğitim sistemi anti-objektiftir; çoğu zaman ideoloji ile eğitimci arasındaki bağ nedeniyle subjektifleşir. Öğrencilerin seviyelerini, zeka derecelerini ise bu süre boyunca ayırdıkları dönemlerde oluşturulan ve bilimsel bir yönü olmayan sınavlar ile belirlenir. Eğer “zekanızda” bir sorun yok ise bu sınav sisteminden onların tabiri ile “başarılı” olarak çıkarsınız. Üniversiteye geçiş sınavı olan, şimdiki adıyla “YGS-LYS”, bilimsel hiçbir boyutu olmayan, öğrencileri psikolojik ve fiziksel anlamda tamamen yıpratan bir süreçtir. Yazının başında da bahsedildiği gibi öğrenciler kişisel gelişimleri ya da hayalleri doğrultusunda hareket etmez, kapitalist çarkın içinde bir yer edinebilmek ve paranın gölgesinde güneşlenmek için mücadele ederler.
Eğitim süresince öğrencilerin özel yeteneklerini anlayabilecekleri bir yapı yoktur. Özel yetenek kişi keşfetmedikçe ortaya çıkmaz. Kişinin özel yeteneğini keşfetmesine hazır bir ortam olmayınca da keşfedilmez. Eğitim sistemi ve kapitalist çark, tam olarak bu doğrultuda ilerleyip öğrencilerin istekleri doğrultusunda hareket etmesini değil, kendi çizgilerinde hareket etmelerini istemektedir. Yine eğitim süresi boyunca ödenen aidat, aylık, kayıt masrafı, ek kitap ücretleri ile öğrencinin eğitim hayatı zorunlu paralı eğitime çevrilir. Bu örneği somutlaştırıp dershane parasını ödeyemediği için intihar eden gençleri gösterebiliriz.
Bu sorunların başına daha “anadilde” eğitim istemini bile getirmeden birçok pürüz ile karşılaşıyoruz. Kapitalizm eğitim sistemimizin can damarını oluşturuyor. Peki, öğrenci çok para getiren bölümlerde okuduğunda gerçekten bilimsel ve parasız bir eğitim hakkına mı sahip oluyor? Elbette hayır. Her gün, her sene açılan adını bile telaffuz edemediğimiz bu bölümler öğrencinin öğrendiği bilgilerin hiçbirini pratiğe dönüştüremiyor.
Su ürünleri bölümünün bulunduğu okulda laboratuar bulunmaması gibi örnekler karşımızda duruyor. Yine eğitim sistemi devlet okullarını kazanmayı yüksek puanlar ile imkansız hale getirip öğrenciyi özel üniversiteye gizlice sevk ediyor. Üniversiteyi kazanamadığı için intihar eden öğrenciler ise durumun bir başka vahameti. Bu örnekler çoğaltılabilir.
Eğitim sistemi genel olarak ezbere dayalı, bıktırıcı ve pratikten uzaktır. Eğitim süreci öğrenme dürtüsünü geliştirmeli, haz ve merak uyandırmalı, pratik ile beslenmeli ve objektif olmalıdır. Russel eğitim sistemi için şunları söylüyor “Bilgi edinmede duygusal zorlama mümkün olduğunca olmamalıdır. Duygusal zorlamalar zararlı yorgunluğun ana nedenidir.
Zihinsel yorgunluk, her gün uykuda giderilir. Oysa duygusal yorgunluk yeterli uykuyu engeller ya da kötü düşlere yol açar. Yararlı bir amaca hizmet etmeyen eğitime yer verilmemelidir. Bütün yüksek öğrenim sorulara doğru cevap vermek açısından değil araştırma ruhu ve yöntemlerini öğretmek amacıyla verilmelidir.” Eğitim sistemi aynı zamanda korkunç bir yoğunluk ve duygusal zorlama ile öğrencilerin düşünmesine, mücadele etmesine izin vermiyor. Yani öğrenci eğitim hayatı boyunca sadece anı kurtarıp sorumlu olduğu dersleri geçmek için uğraşıyor. Bunun yanında farklı seviyedeki tüm öğrencilere aynı seviyedelermiş gibi eğitim verilmesi de eğitim sisteminin başka bir çatlağıdır.
Einstein bu durumu şöyle özetliyor “Aslında herkes dâhidir. Ama siz kalkıp bir balığı ağaca tırmanma yeteneğine göre yargılarsanız, tüm hayatını aptal olduğuna inanarak geçirecektir” Son olarak yineliyoruz ki eğitim sistemi; eşit, bilimsel, parasız ve anadilde olmalıdır. Hiçbirimiz bir şirketin müşterisi değil, öğrenciyiz. Bilmeye, öğrenmeye, araştırmaya hevesli bireyleriz. (Bir YDG’li)