Katliamların, faili devletlerin adreslerinden olan Amed 28 Ekim günü bir devlet katline daha şahit oldu. Amed Baro Başkanı Tahir Elçi, devletin Sur’a dönük saldırıları sırasında zarar verdiği Dört Ayaklı Minare için “İnsanlığın mirasıyım. Mirasıma dokunma” yazılı dövizlerle yapılan eylemde açıklama yaptı ve açıklamanın ardından yaratılan provokatif çatışma ortamı içerisinde başından, tek kurşunla vurularak katledildi. Dört Ayaklı Minare’nin dibinde boylu boyunca yatan Elçi’nin cenazesi ilk andan itibaren devletin katilliğini, Hrant’ı, Ape Musa’yı, Kürt meselesine dokunmanın hala ne denli yakıcı olduğunu tek tek hatırlattı.
Yaratılan provokasyonla Elçi “çatışmanın ortasında” kalmış ve “kim vurduya gitmiş” görüntüsü verilmeye çalışıldı. Cumhurbaşkanından başbakanına dilenen “başsağlığı” mesajları ikiyüzlülüğün mide bulandırıcı etkisini yarattıysa da AKP’de bu “iyi insan” pozları uzun sürmedi. Aynı gün AKP’li milletvekilleri Tahir Elçi’nin resimleri ile mecliste yemin eden HDP’li milletvekillerine adeta kin kustu. Hatta AKP Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can “Bizim orada bir laf vardır. ‘Çalma el kapısını, çalarlar kapını’ ” diyerek tehditlerini sürdürdü.
Her ne kadar gazetemiz yayına hazırlanırken devletin tetikçiliğini üstlenen medya PKK’nin bu cinayeti işlediğini ve en “iyimser” haliyle “çatışma ortasında” kaldığını kanıtlamaya çalışsa da bunun bir devlet planı olduğu açıktır. Tahir Elçi’nin CNN Türk’te Ahmet Hakan’ın Tarafsız Bölge programının 15 Ekim günü konuğu olduğunda “PKK, terör örgütü değildir” ifadelerini kullanmasından bu yana hedefe oturtulduğu herkesin malumudur. Keza geçtiğimiz haftalarda bu sözü üzerine tutuklanmış, ancak yoğun tepkiler üzerine serbest bırakılmak zorunda kalınmıştı.
Demek ki öfke o zamandan…
Tutuklamayıp katletme planı ta o zamandan…
Tahir Elçi’nin kardeşi Ahmet Elçi’nin kardeşinin öldürülmesine ilişkin söylediği şu sözler tam da devletin gerçekliğini ifade ediyordu: “Kardeşim devlet ve AKP hükümeti tarafından hedef gösterildi. Bizzat devletin savcısı ve AKP hükümetinin Bakanları tarafından hedef haline getirilen kardeşim bugün de devlet tarafından katledildi. Devlette oyun çoktur, biz bu oyunları Cumhuriyet tarihi boyunca biliyoruz. Kardeşim, barış istediği için, muhalif olduğu için katledildi. Devlet sıkıştığı zaman aydınlara, muhaliflere yönelik katliamlar yapıyor, bugün de AKP hükümeti aynı şeyi yapıyor. Kardeşim, çatışmanın ortasında kalmadı, kardeşim doğrudan hedef seçilerek katledildi. Net olan tek şey, kardeşimin devlet tarafından katledildiğidir.”
“Biz bu kurşun sesini nerde olsa tanırız”
Ahmet Kaya’nın Diyarbakır Türküsü’nde geçtiği gibi “Biz bu kurşun sesini nerde olsa tanırız”! Bu kurşun sesi; devrimcilerin, demokratların, yurtseverlerin her daim başının üzerinde uçuşan kurşunun sesidir. Bu kurşun sesi; TC devletinin “kırmızıçizgilerine” yani Kürt meselesine, Ermeniler başta olmak üzere bu coğrafyanın soykırıma, katliama uğrayan tüm kesimlerine, TC devleti ve AKP’nin tüm “ileri demokrasi” maskesi ve masallarına rağmen gerçek faşist yüzüne dokunan herkese bir tehdittir.
Ve bu kurşun sesi aynı zamanda bir mesajdır; bu ülkede derdi-tasası halkın mücadelesi içinde erimek, bu mücadeleyi örgütlemek; işçi ve emekçilerin, kadınların ve LGBTİ’lerin, Kürtlerin, Alevilerin vd. yanında olanların sıkı sıkıya kenetlenmesi ve faşizme karşı aynı safta yer alması mesajıdır.
Biz bu mesajı aldık!