İstanbul: Tohum Kültür Merkezi; bu ismi ne zaman duysak içimizde bir şeyler canlanır. Ve ne zaman birileriyle sohbet etsek bir şekilde Tohum Kültür Merkezi’nde yaşanmışlıklara değinilmeden geçilmez. Bu öyle bir tohum ki zamanında birçok insanın yüreğine serpilmiş ve şimdi onun ismiyle yapılan gecede binleri etrafında toparlayacak kadar etki yaratmış. Sadece Tohum Kültür Merkezi’nin açılma fikri bile onlarca insanı biraraya topladı. Sanatçıların bile bire bir bu süreçte yer alması ve “Umudu Tohumca Büyütüyoruz” şiarıyla örgütlenen etkinliğe bir şekilde katkı sunuyor olmaları Tohum Kültür Merkezi’nin geçmişte yarattığı değerin ve bugüne bıraktı mirasın göstergesi.
11 Kasım tarihinde “Umudu Tohumca Büyütüyoruz” şiarıyla düzenlenen etkinlikte sahne alacak ve aynı zamanda etkinliğin sunumunu yapacak olan Pınar Aydınlar ile kısa bir röportaj gerçekleştirdik.
– 11 Kasım’da “Umudu Tohumca Büyütüyoruz” şiarıyla düzenlenen etkinlik ve devamında Tohum Kültür Merkezi’nin yeniden açılma fikri hakkında ne düşünüyorsunuz?
– Biliyorsunuz Tohum Kültür Merkezi kültür-sanat alanında pek çok önemli etkinliğe imza atmıştır. Uzun bir zamandan sonra Tohum Kültür Merkezi açılacak ve tohumu umutla büyüteceğiz. Umudu tohumca büyütüp yarınlara gerçekten doğru devrimci sanat anlayışı içinde, kültürel-müzikal çalışmalara yeni ürünler sunmayı hedefliyoruz.
Çünkü bizim Tohum Kültür Merkezi’ne çok ihtiyacımız var. Bugün bu kadar çok saldırının yapıldığı, sanatı ve sanatçıyı çevreleyerek özgürlüğünü belli alana sığdırmaya çalışan AKP politikaları ve devamı işbirlikçileri bizi dört bir yandan sarmışken kültürümüzü, değerlerimizi hapsetme çabasındayken biz de inatla Tohum Kültür Merkezi’ni sahiplenmeliyiz.
– Siz aynı zamanda bu etkinliğin basın komisyonundasınız. Genel olarak sanatçıların yaklaşımları nasıl?
– Aslında kime gidilse Tohum Kültür Merkezi’nin adını duyduğu andan itibaren çok sevinerek karşıladı. Agirê Jiyan, Arzu, Bajar, Emre Saltık ve İlkay Akkaya gibi pek çok isim bir kere de olsa Tohum Kültür Merkezi’ne bir ziyaret etmiş ve oradaki etkinliklerin ne kadar olumlu olduğunun bilincindeler. Onun için Tohum Kültür Merkezi’nin açılma fikrine hep beraber çok heyecanlandık. Tabii ki mesele aslında neyi, ne için yaptığımızla ilgili, neyi hedeflediğimizle ilgili.
Bizler bugün kuşatılmış sanat anlayışına karşı devrimci sanatı ve devrimci sanatçı anlayışını yarınlara doğru taşımak için Tohum Kültür Merkezi’ni sahiplenmemiz gerektiğine inanıyoruz. Ve bu bilinçle hareket ediyoruz. Tabii kolay da değil bu, çünkü çok büyük bir etkinlik hedefimiz. 20 binden fazla insan gibi bir hedefimiz var.
Pek çok arkadaşımızla hep beraber taşın altına elimizi koyuyoruz ama diyorum ki ben bu kadar kuşatılmışlık içinde, kuşatma altına alınmış özgürlük anlayışı içinde; biz o kuşatmayı kırıp o sınırı aşıp, doğru müzikal yapılarla ve müzik anlayışı ile siyasetin yaşamın her alanında olması gerekliliği ile ürünlerimizi sunmak için Tohum Kültür Merkezi’ni büyüteceğiz.
– Sanatçıların bu durumu çok olumlu karşıladığını söylediniz. Bunu neye dayandırıyorsunuz? Tohum Kültür Merkezi’nin sanat cephesinde yarattığı değerlerin bunda bir etkisi olduğunu söyleyebilir miyiz?
– Tabii ki, sonuçta Tohum Kültür Merkezi yeni açılacak bir kurum değil. Geçmişi olan bir kurum. Tohum Kültür Merkezi halkın yeriydi. Orada hep beraber türkülerimizi, müzikal çalışmaları, tiyatral çalışmaları ve pek çok ürünü bir arada kolektif bir şekilde yapılandırmaya çalıştığımız bir merkezdi.
Bunun devamında bugün sanatçılarımız neden olumlu bakıyor; çünkü en çok ihtiyaç bugün özgürlüklere duyuluyor. Özgürce bir mücadele alanında müziğimizi, sanatımızı yapabilmemiz önemli. Bugün söylediğimiz türküler, tarihsel gerçeklikler politikacıları korkuturken, hapishanelerle terbiye edilmeye çalışılırken sanat ve sanatçılar tabii ki bir değil bin defa inadına umudu tohumca büyütmek isteyecek.
– Sizce alternatif bir kültür sanat merkezi nasıl olmalı?
– Özgür anlayışları barındırmalı. Devrim ve devrimci yapıya paralel şekilde hareket etmeli. Sonuçta her tarih ve her dönem kendi devrimci anlayışını yaratır. Bugün yaşadığımız ülke koşulları, ülkedeki sosyal, ekonomi, politik sorunlar, katliamlar, kıyımlar, işçi katliamları; bunların hepsi bizim sanatımıza sanatçıya ve sanat anlayışına geliştirdiğimiz bakışta bir yoldur.
Bizler sonuçta halkın gerçekliğinden beslenen insanlarız. Bizim en büyük dayanağımız halk. Çünkü biliriz ki en büyük karar ve dayanak halktır. Onun için bu bir halk mücadelesidir. Ben Tohum Kültür Merkezi’nin açılmasının çok faydalı olacağına inanıyorum. Yeter ki kenetlenelim ve birbirimize bağlı bir şekilde mücadelemize devam edelim.
– Buradan gazetemiz okurlarına söylemek istediğiniz bir şey var mı?
– Hiç düşünmeyin, çıkın gelin. Orada biz bizeyiz, dostlarımız ve dost sanatçılarımız olacak. Madem uzun bir aradan sonra bizler ağaçlarımızı köklerinden besleyerek umutla büyütecek ve yarınlara ışık tutacağız, bu yoz sistem içinde dimdik durmak için hep beraber tohumun gecesinde olalım 11 Kasım’da.