Makaleler

Bir davaya uğruna ölecek kadar inananlar bir fabrikayı da örgütleyebilir -1

Birçoğumuz sınıf mücadelesine uğruna ölecek kadar inanırız ya da inandığımızı söyleriz; bu uğurda gerekirse birçok fedakârlıklarda bulunup bedel ödeme cesaretini gözü kapalı kabul eder mücadeleye atılırız.

Bu da sınıf mücadelesine inanan insanlar için herhangi bir sorun yoktur. Oldukça doğal ve sıradan bir tutumdur. Bunu eminiz tüm yoldaşlar görmektedir. Bilindiği gibi mücadelenin birçok ana ekseni vardır. Çünkü sınıf mücadelesi adı üstünde bir sınıfın başka bir sınıfa karşı oluşturduğu ya da oluşturmak istediği koskoca bir alternatif yaşam biçimi sunmaktadır. Bu yaşam biçimleri ne kadar çeşitliyse mücadele alanları da o kadar çeşitlilik arz eder. İşçi sınıfının dünyasını hayata geçirmek için işçi sınıfı örgütlülüğünü oturtmak tartışmasız en temel örgütleme alanıdır. Hepimizin bildiği gibi işçi sınıfına ulaşacağımız esas yerler fabrikalardır. Fabrikalar hem emek sömürüsünün güçlü olduğu hem de sınıf çelişkilerinin daha belirgin bir hal aldığı yerlerdir. Ayrıca önemsenmesi gereken bir başka yön ise emek kardeşliğinin somut olarak yaşandığı ilk sırada yer alan yaşam alanlarıdır. Her türlü etnik ve inançsal farklılıkların bir arada olduğu ve ortak sömürene karşı ister istemez aynı saflarda yer aldığı işçilerin yaşam alanlarıdır.

Yukarıda saydığımız temel nedenlerden kaynaklı sınıf örgütlenmesinde, fabrikalar bizim bozkırı tutuşturacağımız esas alanlardan bir tanesidir. Peki, örgütlü mücadeleyi savunanlar, sınıfın iktidarına inananlar, bu uğurda davasına ölümü göze alacak kadar inananlar olarak kaç fabrikanın örgütlenmesinde parmak izimiz var? Kaç fabrikanın örneğin sendikal anlamda örgütlenmesinde bizzat fiili olarak faaliyetimiz var? Bu konuda emek veren yoldaşlarımız mutlak var, bunu biliyoruz; ama esas olan çoğumuzun bu konuda nasıl bir yerde durduğumuzu daha doğrusu ne kadar eksik bir yerde olduğumuzu sınıf içerisinde, fabrikalardaki örgütlü gücümüzden bariz bir şekilde görüyoruz. Birçok yoldaşımız bulunduğu semtte harıl harıl gazete dağıtımına çıkarken, eylemlerde düşmanla en önde çarpışırken, koşulları ve zamanı yettiğince nerede bir eylem var orada görünürken, gel gelelim aynı yoldaş 5 yıldır çalıştığı iş yerinde yüzlerce işçi çalışırken her ne hikmet ise fabrikada bir tek işçiyle sendikal örgütlenme çalışması olmadığı gibi aklının ucundan bile geçirmediğini pratiklerimizden maalesef ki görüyoruz. Yapılan etkinlik ve çalışmaları değersiz görmek değil kastımız elbette bunlar, anlamlı ve değerlidir ve sınıfa, örgütlülüğe mutlaka değerler katar. Lakin sınıfın köklerinin oluştuğu fabrikalara kök salmadan, bir elimiz şalterlerde olmadan, nefesimizi fabrikaların içinde veya etrafında hissettirmeden kabul etmek gerekir ki bu yol bizi zafere taşımayacaktır. İlerletecek ama hedefe ulaştırmayacaktır. Yaşatacak ama büyütmeyecektir. İnsan bedenini sınıf mücadelesine benzetecek olursak fabrikalarda örgütlü değil isek kalbi çalışan ama beyni iflas etmek üzere olan bir bedene benzetebiliriz durumu.

Kalbi ve aklı eşgüdümlü çalışan bir sınıf devrimcisi, bu feda ruhunu esas olarak fabrika örgütlenmelerine ayırmalıdır. Bu yüksek feda ruhu düşman karşısında taş atarken fabrikalarda işçilere “haklarımızı öğrenelim, sendikalarda örgütlenelim” bildirisi verebilmelidir. Ayrıca emekçi mahallelerde ev ev gezip seçim çalışmalarında HDP’yi anlattığı kadar fabrika fabrika gezip emek sömürüsünü ve bunun karşısında örgütlenerek duracağının çalışmasını da yürütmelidir; gerici iktidarlardan hesap sorma yöntemlerini çeşitlendirirken fabrikalara nasıl girebiliriz sorusuna yaratıcı yanıtlar bulabilmelidir.

AKP iktidarının mevcudiyetinin devamı için yürüttüğü kirli savaş konsepti hızla devam ediyor.  Bu dönemde bu kirli savaş politikaları AKP eliyle yürütülüyor olabilir ama biz biliyoruz ki bu egemenlerin savaş konseptidir ve ne ilk ne de sondur. Bu haksız savaşı durduracak tek güç işçi sınıfının örgütlü gücüdür. Şimdi o örgütlü gücü yaratma sürecinde daha da hızlı, dikkatli, özverili, uğraşan, didinen, yaratıcı bir faaliyete ihtiyacımız var ve fabrikalarda örgütlenmeye daha da fazla gereksinim duyduğumuz apaçık ortadadır.

Unutmayalım her türlü gericiliğe karşı en güçlü ve tek silah sınıfın örgütlü gücüdür. Fabrikalardan yükselen sesimiz ve dalgalanan bayrağımız yoksa gücümüz yok demektir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu