Güncel siyaset oldukça hızlı gelişir. Bazen öyle olaylar gerçekleşir ki, tam da meselenin özüne dokunan türden, ama arada kaynar gider. Algıda seçicilik hesabından bu olaylar ilgililerinin, konuya duyarlıların dikkatini çeker sadece.
Gökçeada Rum Okulu’nun açılış törenini muhtemel ki pek az kişin dikkatini çekmiş olmalı. Kısa bir hatırlatma niyetin bir iki cümle aktaralım. Rum Okulu’nun önünde M. Kemal büstü, herkesin dikkatini çekecek bir noktada da “Ne Mutlu Türküm Diyene” yazısı ve değişmez ritüel İstiklal Marşı’yla birlikte Türk bayrağının göndere çekilmesiyle okul açıldı, ders başladı.
Açılan okul bir azınlık okulu. Öğrencileri Rum kökenli TC vatandaşı. Şimdilik dört öğrencisi var. Okulun normal koşullarda Rumların sembolü olan, onları ifade eden ve onlara hitap eden unsurları taşıması gerekirken, tam tersi, Türk ulusunu temsil eden, onunla özdeşleşmiş sembolleri taşıyor.
Düşünün ki bir Rum, Ermeni, Çerkez, Laz, Musevi ya da Kürt çocuğu kapısında “Ne Mutlu Türküm Diyene!” yazan bir azınlık okuluna gidiyor. Bu tabloyu AKP hükümeti en demokratik, en özgürlükçü ve azınlıklara haklarını tanıma olarak değerlendiriyor. Kuşkusuz demokratiklik ve özgürlük; Türk kimliğinin altında kendi kültürel değerlerini dahi Türk ulusu sembolleriyle yaşamaksa, bunu da azınlıklara dayatmaksa bu doğru ancak ve ancak ırkçı ve şovenist zihniyetin doğrusu olabilir ancak.
Tekçi zihniyet, Türk ırkçılığı ve şovenizmde anlamını buldu. TC devletinin kuruluş temelinin kendisi oldu. Diğer ulus ve azınlıkların yaşam hakkı ancak, Türk ulusal kimliğini tanımak olarak belirlendi. Türk ulus devletinin kuruluş sürecinde bile geçerli değildi. Sürgün, mübadele, katliam ve soykırımla ulus- devlet inşa edildi.
Tüm bunlardan kurtulan ve Türkiye’de yaşayan diğer ulus ve azınlıklara dayatılan yaşam apayrı bir insanlık dramı. Varlık Vergisi, 6-7 Eylül olayları en bilinen ırkçı saldırılar. 1920- 1930 1950 ve 1960’larda Vatandaş Türkiye Konuş kampanyalarında, Kürtler, Ermeniler, Rumlar ve diğer azınlıklar anadillerini sokakta dahi konuşamaz hale getirildi. Konuşanlara para cezası kesildi. Lozan Anlaşması’yla kısmi ve binbir zorlukla eğitim hakkı elde eden Ermeni, Rum ve Museviler dışında diğer azınlıklar (Lazlar, Süryaniler gibi) azınlık olarak bile görülmedi. Tüm hakları gaspedildi.
Bugün de durum çok farklı değil. AKP her yerde tekçi zihniyeti diri tutuyor. “İleri Demokrasi” mahiyetine toplumun ulusal, azınlık ve dini farlılıklarına dair atılan adımlar görüntüyü dahi kurtarmıyor. Tarih Vakfı tarafından hazırlanan “Geçmişten Günümüze Azınlık Okulları: Sorunlar Çözümler Raporu” herşeyi ifade ediyor. 1894’lerde 6477 azınlık okulu bulunurken bugün sadece 23 okul bulunuyor. Bu okulların 16’sı Ermeni, 6’sı Rum ve 1’i Musevilere ait. Fakat müfredat bu okullarda eğitim verecek öğretmen yetiştirecek düzenleme yok. Azınlık okullara gidecek çocuğun hem TC vatandaşı olması gerekiyor. Hem de annesinin azınlık olduğunu kanıtlaması gerekiyor. Kısacası okul var ama eğitim yapabilecek hiçbir olanak tanınmıyor. Aksine düşman, ajan, casus yuvaları olarak görülüyor.
Gökçeada Rum okulunun açılış töreni TC devletinin azınlık hakları konusunda İttihatçı zihniyetin açık ifadesidir. Azınlık hakları, hiçbir ulusun ırkçı şoven etkisi altında bırakılmadan azınlıkların dil, din, eğitim gibi kültürel haklarının tanınmadır. Dün sürgün, katliam ve soykırımla inkâr ve imha edilen azınlıklar bugün “demokratikleşme” adına inkâr, asimile ediliyor, Türkleştirilmeye çalışılıyor.
Fikir neyse zikir de ona uyduruluyor. Söz konusu dört tane Rum çocuğu olsa bile. (Bir okur)