18. yüzyılda, hayatını kaybetmiş bir annenin karnında hala canlı olan bebeği vaftiz etmek için kullanılan bu teknik, o dönemlerde oldukça yaygındı.
Macar Doğal Tarih Müzesi’nde antropolog ve üst düzey yönetici olarak çalışan Ildikó Szikossy: “Sezaryen ameliyatı sadece doğumda hayatını kaybeden kadınlara uygulanıyordu. Gerçeği söylemek gerekirse, hastalar o zamanlarda cerrahi operasyonda hayatta kalamıyordu.” diyor.
“Aslında vaftiz töreninden kısa süre sonra bebek de hayatını kaybediyordu.”
Szikossy ve arkadaşları, Budapeşte Ulusal Doğal Tarih Müzesi’nde muhafaza edilen 265 mumyayı inceledi. Mumyaların birinde, göbek deliğinden symphisis pubis’e (kalça kemiğinin simetrik iki parçasını ortada birleştiren anatomik yapı) uzanan yaklaşık 15 cm boyutunda keskin kenarlı bir kesiye dair izler buldular.
Mumyalar, Tuna Nehri’nin doğu kıyısında yer alan, başkentin kuzeyinde ve başkente 35 km uzaklıkta olan Vac şehrinde bulundu. 1994-1995 yıllarında Dominiken bir kilisedeki unutulmuş mezarlıkta mumyalar birer birer gün yüzüne çıkarıldı.
Szikossy: “Tabutlar oldukça güzel dekore edilmiş ve her bir tabuta kişinin adı, yaşı ve ölüm tarihi yazılmış.” diyor.
Szikossy, bulgularını Almanya Hildesheim’da gerçekleştirilen Uluslararası Karşılaştırmalı Mumya Çalışmaları Konferansı’nda sundu. Sizkossy ve arkadaşları, mumyalanarak gömülen genç kadın ve bebeğinin sezaryenin 18. yüzyılda yaygın bir şekilde yapıldığını gösteren günümüzdeki tek kanıt olduğu ifade etti.
“16. yüzyılın sonlarına doğru bir anne doğum yaparken öldüyse, öldükten sonra müdaheleyi zorunlu kılan yasal düzenlemeler zaten yapılmıştı.” diyor Szikossy.
“Dahası kilise, eğer bebek hayattaysa bebeğin ruhunu kurtarmak için anne karnından alınması konusunda baskı yapıyordu. Ölüm kaydı tabutun üzerine Latince yazılan ve bizlere ayrıntılı bilgi sağlayan genç kadın Terézia Borsodi’ydi.”
9 Aralık 1794 tarihinde, o zamanki posta müdürü John Weiskopf’un eşi olan Borsodi’nin 26 yaşındayken “sezaryenle canlı doğan ve hayattayken vaftiz edilen” oğluyla birlikte doğum sırasında hayatını kaybettiği yazıyor.
Genç kadın hakkında kaydedilmiş bilgilere ek olarak araştırmacılar, sezaryen yapılırken Borsodi’nin hayatta olmadığına dair başka fiziksel bir kanıt buldular.
“Dikişlerin özensiz yapılması sezaryen yapılırken annenin zaten hayatta olmadığını gösteren yeterli bir kanıt olarak görülebilir.” diyor Szikossy.
Araştırmacılar bebeğin erkek olduğunu ve yaklaşık 38-39 haftalık doğduğunu saptadılar.
Szikossy: “Bebek miadında doğmuştu. Bu doğum ise Terézia Borsodi altıncı doğumuydu.” diyor. Bebeğin anne karnındaki anormal pozisyonundan dolayı normal doğumun yolunda gitmediği hakkında tahminde bulunuyor.
“Hayatını kaybetmeden önce oldukça uzun ve ağrılı bir doğum süreci geçirmiş olmalı.” diyor Szikossy. Ertesi gün ise anne ve oğlu birlikte defnedildi.