Marks yoldaşı diğer filozoflardan ayıran temel noktalardan biri, “Dünyayı anlamak yorumlamak değil, aslolan onu değiştirmektir” demesi ve pratik yaşama başarıyla uygulamasıdır.
42 yıl önce İbrahim Kaypakkaya tarafından kurulan Komünist Parti de tam da böyle bir ihtiyacın ürünüydü. Komünist önder İ. Kaypakkaya ve yanı başındaki yoldaşlarımız “dünyayı” bulunduğu coğrafyadan değiştirmek için pratiğe geçmiştir. 42 yıllık mücadelede Komünist Parti sayısız kadrosunu ve militanını “bu değiştirme uğruna şehit vermiştir.
Egemen sınıfların hiç ara vermeden, bitmez-tükenmez bir güçle devrimci-komünistlere saldırdığı, tasfiye etmeye çalıştığı bu süreçte saldırıyı püskürtmenin ve devrimi geliştirmenin yolu ancak Beşler’in kavga ve mücadele ruhuyla davaya bağlanmaktan, onlar gibi fedakârlıkta sınır tanımamaktan geçiyor.
Sınıf mücadelesinin ateşten bir gömlek olduğunu kabul ediyorsak, o gömleğe rengini veren ideolojik sağlamlıktır. Yani davaya kesin bağlılıktır. Beşler bunun bilincine varmış komünist kadınlardı. Çünkü onlar, düşmanı alaşağı etmenin sadece silahla olabilecek bir şey olarak görmüyorlardı. Evet, doğrudur; siyasi iktidar namlunun ucundadır. Bu sorgulanamaz bile! Fakat bu tek başına yeterli olmaz. Beşler; bize düşmanı nişangâha oturtan göze, tetiğe basan ele komut veren zihne MLM’nin yön vermesi gerektiğini anlatırlar. Tıpkı Sefagül yoldaşın “Devrimci olmak, bir nitelik gerektirir. Bu nitelik, dünyayı doğru yorumlama ve değiştirme eyleminin birliğinde aranmalı” ifadesinde olduğu gibi; ancak o zaman iktidar namlunun ucundadır şiarı doğru olacaktır. Hesap soruculuk, adresine teslim cevaplar, bu şekilde olacaktır.
Beşler’in amacı; insanlığın kurtuluşu sorunuydu. Bu anlamıyla verilen bir görevi/sorumluluğu heyecanla, tutkuyla, büyük fedakârlıklarla yerine getiriyorlardı. Partiye, yoldaşlarına, devrime sarsılmaz bir inançla bağlıydılar.
Sınıf düşmanına karşı girdiğimiz muharebe kadar içimizdeki (sınıf) düşmanıyla da kesintisiz-dur duraksız bir savaşım vermemiz Beşler’le bir kez daha anlamıştık. Çünkü onların pratiklerine/yaşamlarına baktığımızda hem sınıf düşmanıyla hem iç düşmanla nasıl bir savaş verdiklerini görürüz: “Sınıf, parti, devrim bilincimiz ne kadarsa o kadar devrimciyizdir. Nitelikli devrimcilik yapabilmek için yapılması gereken MLM bilinciyle kuşanarak ve görevlere sıkı sıkı sarılmaktır.” (Nurşen Aslan) Eğer biz MLM bilimiyle donanmazsak, görevlerimize coşkuyla-tutkuyla sarılmazsak, içimizdeki düşmanın gelişmesine-ilerlemesine müsamaha göstermiş oluruz. İç düşmanımız, yeni insana karşı mücadelesini sürdürerek ‘iktidarda’ kalmaya devam edecektir. İç düşmanımız varlığını muhafaza ederek sürdürecektir. Beşler’in pratiğinden/yaşamlarından dersler almak bizi bu savaşımda güçlü kılacaktır. Hem sınıf düşmanına, hem kendi içimizdeki düşmana karşı Beşler’in inancı, kararlılığı, coşkusuyla kavgaya atılmak gerekir.
(Bir Partizan)