H. Merkezi: 8 Mart 2017 tarihinde KKB, MLKP/KKÖ, MKP, MLSPB, PAJK örgütlerinin bir araya gelerek oluşturduğu Kadınların Birleşik Devrim Hareketi (KBDH)’ne yeni katılan TKP/ML Kadın Komitesi’nin KBDH’de temsilciliğini yapan Çiğdem Vartinik’le KBDH ve kadın mücadelesi ile üzerine KBDH tarafından gerçekleştirilen söyleyişi paylaşıyoruz.
“- Öncelikle sizi tanıyarak başlayalım isterseniz…
– Ben Çiğdem Vartinik, TKP/ML TİKKO gerillasıyım, aynı zamanda KBDH konsey üyesiyim. Yeni dönemde partimin görevlendirmesi üzerine Medya Savunma Alanlarında yer alıyorum.
– TKP/ML olarak KBDH’de yer almaya başladınız. KBDH’ye katılma nedenlerinizi ve bunun önemini anlatır mısınız?
– Bin yıllardan beridir, kadın emeği bedeni ve kimliği üzerinde tahakküm kuran, bu tahakkümü de çeşitli kurumlarıyla ve çok yönlü saldırılarıyla yapan bir ataerkil sistem var. Doğrusunu isterseniz ataerki çok güçlü, kemikleşmiş bir sistemdir. Ve kendisini bulduğu her boşluktan sızarak var etmeyi sürdürmektedir. Kadınlar, hayatlarının her alanında ataerkinin aile, ordu, polis, din gibi kurumları aracılığıyla, sistematik bir emek sömürüsüne, şiddete, tacize tecavüze katledilmeye maruz bırakılmaktadır. Bizler böylesi güçlü bir sisteme karşı ancak bir araya gelip, örgütlü ve sistemli bir devrimci şiddeti yaratarak karşı koyabiliriz. Legal alanlarda kadınların özerk, bağımsız örgütlenmeleri, kadın cinayetlerine karşı oluşturulan platformlar, çeşitli kadın kurumlarının bir araya gelerek oluşturduğu platformlar var. Bunlar çok önemli bir yerde dururken, kadınların ataerkiye karşı silahlı mücadele vermeden zafere ulaşamayacağı gün gibi ortadır. Çünkü erkek egemen sistem kadınlara her türlü baskı ve şiddet araçlarıyla saldırırken bizim buna karşı uygun mücadele tarzı ile hareket etmemiz gerekiyor.
Bizim gerçek anlamıyla tüm kadınların kendilerini görecekleri, kendi kurtuluşlarını bulacakları ve hiç tereddütsüz katılacakları silahlı kadın örgütlenmelerine ihtiyacımız var. Bu ihtiyaç bizim için ekmek, su kadar önemlidir. Bugün büyük amaçlarla bu ihtiyaçlar temelinde oluşturulan KBDH’de yer almamız, bu ihtiyacı iliklerimize kadar hissetmemizden kaynaklanıyor.
KBDH, kadınların özgün askeri eylemsellikler gerçekleştirmesi, ortak politika üretme, parçalı ve dağınık olan kadın mücadelesini tek bir çatı altında toplama amacı taşıyor. Güçlenmek ve güç katmak diyalektik bir ilişkidir. Bizler hem güçlenirken hem de KBDH’ye mütevazi şekilde güç katma kısacası birlikte güçlenme amacını taşıyoruz. Biz TKP/ML’li kadınlar olarak hayatımızın her yerinde “Kadınlar omuz omuza sıralandıklarında aralarından hiç kimse geçemez” sözünü şiar edinerek, bunu tüm kadınların ortak şiarı ortak pratiği olmasını sağlamalıyız.
“Tarihimiz kadın savaşçı yarattı ama kadın mücadelesini yaratamadı”
– KBDH yaklaşık bir buçuk yıldır kuruldu, ancak siz yeni katıldınız. Bunun nedenini açıklayabilir misiniz?
– HBDH’de yer alan örgütlerin normal şartlarda KBDH’de de yer alması gerekirken, bizim yeterince üzerinde durmamızdan kaynaklı katılımımız geç oldu, doğrudur. Bunun nedenini her ne kadar içimizden geçtiğimiz örgütsel krizle açıklamak istesem de, genel olarak, kadın özgürlük mücadelesi çerçevesindeki görevlerimizi erteleme durumumuz, ciddi bir yoğunlaşmaya giremeyişimiz olarak değerlendirmenin daha doğru olacağını düşünüyorum.
Esas nedenlerimizi doğru olarak ortaya koyarsak, bugünümüzü ve geleceğimizi daha iyi örgütleyebiliriz. Çünkü 45 yıllık savaş pratiğimiz içerisinde çok sayıda kadın yoldaşımızı bu mücadelede ölümsüzlüğe uğurladık, yine yüzlerce kadın yoldaşımız mücadelelerine hapishanelerde devam etti. Yoldaşımız Barbara Anna Kistler, Türkiye Devrimci Hareketi içerisinde ilk enternasyonal kadın şehit olması itibariyle sembolleşti. Hemen hemen tüm askeri eylemlerde kadın yoldaşlarımız yer aldı, TKP/ML Merkez Komite üyesi Sefagül Kesgin yoldaşın ve TİKKO Dersim Bölge Komutanı Nurşen Aslan yoldaşımızın öncülüğünde özgün kadın eylemleri örgütlendi.
Kısacası tarihimiz yüzlerce binlerce şanlı kadın direnişçilerini, kahramanlarını yaratırken, kadın mücadelesinin örgütlenmesini yaratamadı. Biz bu haliyle şehit yoldaşlarımızın gösterdiği fedakarlığın, kararlılığın çok gerisindeyiz. Onların mücadelesini büyütmek, kadınların özgürleşmesi için atacağımız tüm adımların toplamı olacaktır. KBDH’yi bu yüzden kadınların özgürleşmesi ve özgürleştirmesi adımı olarak görüyoruz. Bu hamleyle kendimizi daha fazla örgütlemeli, kadın özgürlük mücadelesinin devrim mücadelesi içerisinde ertelenemeyecek bir görev olarak görmeliyiz.
“AKP OHAL ile kadınları engelleyemedi”
– KBDH kadınların Bir özsavunma örgütü olarak siz kadınların özsavunmasına ve bunun yöntemlerine dair neler söyleyebilirsiniz?
– Bugün bir kadının şiddet uygulayan erkeği cezalandırması özsavunma olarak değerlendirilir. Nevin Yıldırım bu açıdan Türkiye’de bir sembol haline gelmiştir. Bir kadın grubunun taciz eden bir erkeği dövmesi de keza aynı şekildedir. Bu tarz bireysel eylemlerin çoğalması elbette kadınların erkek şiddetine karşı direnişini sahiplenmesi, büyütmesi ve göstermesi açısından değerlidir. Ancak bu, bir bütün cins özgürleşmesini getirebilecek yeterlilikte değildir. Kadınların bir araya geldiği, birlikte tartışıp, ortak politikalar ürettiği alanlar, örgütlenmeler yaratılmalı, bu örgütlenmeler bir tacizciden tecavüzcüye, AKP ve kolluk güçlerine, ataerkinin tüm eril kurumlarına kadar uzanan, onları hedef alacak eylemlerin gerçekleştirilmesi elzemdir.
OHAL ile ülke halkının her türlü sokağa çıkma haklarını engellemeye çalışan AKP, kadınların çeşitli gündemler vesilesiyle sokağa çıkmasını engelleyememiştir. Kadınların doğasının her zaman barışçıl olduğuna dair değerlendirmeler olurken, kadınların özgürlükleri için neler yapabileceğini, nelerden vazgeçebileceklerini, nasıl savaştıklarını tarihimizden ve bugünümüzden çok iyi biliyoruz. Şengal’de, Rojava’da, DAİŞ’in soykırımına karşı kadınların direnişini, dünyanın çeşitli ülkelerinde kürtaj hakkı ve daha iyi çalışma koşulları için greve giden yüzbinlerce, milyonlarca kadının sokağa çıktığını ve bu eylemlerin büyük oranda kazanımla sonuçlandığını gördük, yaşadık. Kadınların özsavunması, halk savaşı stratejimize uygun olarak pasif bir savunma değil, tam olarak aktif bir savunmadır. Beselerden Zarifelere, Beritanlardan Avestalara son olarak da Dersim’de düşmanla son mermisine kadar çatışıp, düşmanın eline geçmemek için son mermisini de kendisine kullanan devrim şehitleri Hasret Tanrıverdilere (Çiğdem) ve Gül Kayalara (Nergis)… Yoldaş kadınlar direniş geleneğinin sürdürücüleri olmuştur.
“Artık mücadelenin nasıl özgürleştirdiğini tattık”
– Kadınlara KBDH’e dair bir çağrı yapmanız gerekirse ne söylemek istersiniz?
– Bir yerde okumuştum. Ataerkiyi yıkmak, tek bir yolla olmaktan ziyade, bir taş misali aşındıran her türde ve büyüklükte milyonlarca damla ile gerçekleşecek. Bizler bu mücadelenin denizinde bir damla olmak ve bunu tek bir yolla, tek bir yerden değil, bulunduğumuz her alanda ataerkiye, onun bugünkü temsilcilerinden AKP iktidarına karşı mücadeleyi büyüterek yapabiliriz. Onlar bizim yaşamlarımızı tehdit ediyor. Yaşam alanlarımızı, bedenlerimizi, kimliklerimizi yok etmeye ya da kendi denetimleri altında tutmaya çalışıyorlar. Bizim herkesten çok özgürlüğe ve yine bu sebeple herkesten çok mücadele etmeye ihtiyacımız var.
KBDH’nin gelişmesini, yalnızca içinde yer alan örgütlerin sorumluluğu olarak görmüyoruz. Elbette ki buna öncülük edecek olan KBDH’deki örgütlerdir. Ancak KBDH’yi büyütmek erkek egemen sistemden rahatsız, onu yok etmek isteyen, kendisini ve kendi cinsini özgürleştirmek isteyen herkesin sorumluluğu ve görevi olmalıdır. Bundan kaynaklı, Dersim’den İstanbul’a, hapishanelerden Avrupa’ya, Rojava’dan Medya Savunma Alanlarına uzanan geniş mücadele alanlarımızın tamamında örgütlü, sempatizan tüm kadın yoldaşlarımız başta olmak üzere tüm kadınların bu bilinç ve inançla bulundukları alanlarda KBDH’nin amaçlarına uygun tarzda örgütlenmeler yaratma ve eylemsellikler yapma çağrısında bulunuyoruz.
Son olarak bu röportaj aracılığıyla ulaşabildiğimiz tüm kadın yoldaşlarımıza sevgilerimizi ve selamlarımızı iletmek istiyorum. Mutlaka başaracağız. Çünkü bir kere mücadelenin bizi nasıl özgürleştirdiğinin tadına vardık. Arkamıza bakmayacağız ve bir adım dahi geri atmayacağız.