Defne’nin Dursunlu Mahallesi’nde bulunan halı sahaya depremin ardından insanlar çadır kurmuştu. 11 aydır da bu alanda barınıyorlardı. Geçen süreçte evlerinin durumu uygun olanlar ve tadilatlarını tamamlayanlar kış koşullarından kaynaklı çadır alanından çıkmaya başladılar. Ancak eşyaları bu alandaydı.
Bir kısmı da gece burada kalıyor, gündüz evlerine gidiyordu. 6 Ocak Cumartesi günü Defne Kaymakamlığı’nın emriyle halı sahanın kapısına polisler giderek insanların eşyalarını almalarına müsaade etmeden alanı boşalttı. Eşyalarının yanına gelebilenler aldı gitti. Gelemeyenleri de tutanaksız bir şekilde kamyonlara doldurup götürdüler.
“Ne AFAD vardı ne bir devlet görevlisi”
Semir Öksüz yaşadıklarını şöyle anlattı: Bizim burada toplanmamızın sebebi depremden bu yana yaşadığımız mağduriyeti gösterebilmek. Bize yardım eden sivil toplum kuruluşları oldu. Aylardır depremi biz çok sıkıntılı bir şekilde yaşıyoruz.
Evlerimize daha yeni yeni girebilmeye başladık. Herkes burada kendi imkanlarıyla çadırları topladı, halı sahada geldi kurdu. Ne bir AFAD ne bir devlet yetkilileri bize yardım etti. Onun dışında en başından beri Halkevleri bize çok büyük bir destekte bulundu. Yemeği olsun, ihtiyaç olarak gıdası olsun, kıyafeti olsun her konuda yardımcı oldu. Sağ olsun Kartal Belediyesi bize yemek konusunda çok yardımcı oldu.
En başından beri saha olarak burayla gönüllü olarak sorumluluk aldım. Elimden geldiğince yardımcı olmaya çalıştım. Çadırların 8 aydan sonra sürekli kaldırılacağı yönünde haberler çıkmaya başladı. Muhtar bize geldi, çadırların çıkması gerekiyor dedi. Biz de tamam dedik. 4 aydan beri çadır çıkacak diye geldi. Biz de dedik ki çıktıktan sonra nasıl bir imkan sağlayacaksın bize, nasıl mağdur etmeyeceksiniz diye. Bize dediler ki konteynır veya İsveç çadırı verebileceklerini söylediler. Tamam dedik. En son o aşamaya gelince 15-20 gün önce geldiler kaymakamlıktan 10 kişi. Boş olan çadırları söktüler” denildi.
“Mağdur etmeyeceğiz deyip, polis eşliğinde girdiler”
Burada 55 çadır vardı. 55 çadırdan neredeyse 200 kişiden fazla kişi kalıyordu. Belli bir aşamaya kadar azalarak devam etti. Bazıları evine girdi, bazıları şehir dışına gitti. Bazıları evlerinin tadilatını yaptı geçti. Ama son olarak 5-6 aile kalmıştı. Bazılarının sadece eşyaları duruyordu. Bazıları evlerine girmişti. En son benim evim de orta hasardan az hasara döndüğü için yavaş yavaş evime girmek zorunda kaldım, eşim de hamile olduğundan kaynaklı.
Çok soğuk olduğundan evime girmek zorunda kaldım. Ama eşyalarımın yüzde 70’i buradaydı. Diğer arkadaşların da keza böyle. Herkesin eşyası buradaydı. Ve kaymakamlıktan yine bir haber geldi bize, çadırları sökeceğiz ama sizi mağdur etmeyeceğiz diye. İsveç çadırı vereceklerini, konteynıra geçiş yaptıracaklarını söylediler. Biz de tamam dedik.
Ansızın sabah erken saatlerde bir vatandaş bizi aradı. Burada kolluk kuvvetleri var, 10 tane polise yakın ve kaymakamlıkla beraber 15 arkadaşla beraber çadırların sökülmesi için geldiklerini söylediler. Biz apar topar yataktan kalktık geldik.
Bir baktık ki yaşanılan muameleyi, polisler bizi kapıdan içeriye almıyor hiçbir şekilde. Eşyalarımız dışarıda yataklar dışarıda yağmur altında. İnanılmaz bir mağduriyet içerisindeydik. Bizim içeriye girmemizi engellediler. Sonrasında arkadaşlarla biz dedik ki eşyalarımızı alalım evimize götürelim bir şekilde. Bahçemize evimize götürelim. İzin vermediler. Ben dedim ki bakın eşim hamile. Girmem lazım, strese girdi. Kendi adıma söylüyorum bunu. Tabii diğer vatandaşların yaşadığı mağduriyet de cabası” diyerek yaşadıklarını anlattı.
Kaynak: sendika.org