Güncel

ANTAKYA | “İnsanlar Açlığa Terk Edilmiş Durumda”

Depremin üzerinden 8 ayı aşkın süre geçmesine karşın, depremzede halkın büyük çoğunluğu hala konteynır ve çadırlarda kalıyor

Antakya’ya farklı zamanlarda giden sağlık emekçisi bir Partizan okuru doktor ile bölgenin sağlık sorunları üzerine konuşma fırsatı bulduk. Yaptığımız söyleşide öne çıkan sağlık sorunlarının belli gelişmeler olmasına rağmen devam ettiği ve halkın içme suyu ve temel gıdaya ulaşımın önümüzdeki süreçte çok daha büyük bir krize dönüşebileceği ihtimali oldu.

– İlk olarak daha önce de bir sağlık emekçisi, bir doktor olarak Antakya’ya depremzedelerle dayanışmaya geldiğiniz. Önceki gelişinizden bugüne neler değişti? Nasıl bir tablo gördünüz sağlık açısından deprem bölgesinde?

– Değişim tabi ki var. Benim üçüncü gelişim. İlk gelişim depremden çok kısa bir süre sonraydı. O zaman hiçbir şekilde aile sağlık merkezleri, hastaneler işlemiyordu. O dönemle kıyaslarsak ikinci gelişimde de çok sorunlar vardı. Sahra hastaneleri işliyordu ama Antakya’da olan hastanelerin birçoğu işlem dışıydı. Sadece yıkımlardan kaynaklı değil daha çok su baskını ve benzeri şeyler yaşandığı için işlem görmüyordu. Aile sağlık merkezleri çok iyi işlemiyordu. Son gittiğimde (Eylül’ün sonu Ekim’in başı) aile sağlık merkezleri işlemde, hastaneler bir şekilde işlemde, her yerde tüm uzmanlıklar olmamakla beraber ilk etapta kadın doğum uzmanları yoktu o büyük bir sıkıntıydı. Şimdi de aile sağlık merkezleri bir şekilde işliyor ama ilaçları her zaman temin edemiyorlar. Maske, eldiven vb. malzemeleri her zaman temin edemiyorlar. Bir de hastane ya da aile sağlık merkezleri işlese bile sağlık çalışanlarının kendilerinin barınacak yerleri çok az. Bu nedenle birçok insan tayinini başka yerlere istiyor. Ya da nöbette olduğu zaman bir şekilde gelip arabada, çadır yatıp nöbetini yapıp gidiyor. Barınma sorunu bölgede sağlık çalışanları için de büyük bir sorun, bu durum öğretmenler için de geçerli tabi ki.

Bir de sağlık çalışanlarına karşı şiddet önemli bir sorun şu anda. Bölgedeki insanlar çok stresli ve istedikleri ilaçları ya da bekledikleri hizmeti alamadıkları zaman bunu şiddet olarak sağlık çalışanlarına yansıtabiliyorlar. Bu tabi ki sıkıntılı bir durum. Yani anlayacağınız, eksik olan malzemeden ziyade, yakında orada hekim kalmayacak diye düşünüyorum. Çünkü gerçekten konuştuğum birçok arkadaş bu yetmezlikler ve sorunlardan kaynaklı sadece Antakya’yı değil, Türkiye’yi terk etmeyi düşünüyor. Bu büyük bir sıkıntı.

 “Su sıkıntısı büyük, gıda sıkıntısı da gelecek”

– Bu söylediklerinizle hareketle halk sağlığı açısından yapılması gereken, çözülmesi gereken en acil ve en önemli başlıklar nedir? Ve nasıl yapılmalı sizce?

– Antakya’da su sorunu büyük ve en acil çözülmesi gereken sorunlardan biri. Şu anda çadırların bir kısmı konteynırlarla değiştirilmiş. Şöyle bir algı var; “Konteynırları var şüketsinler.” Konteynırların birçoğu inanılmaz sıkıntılı, su baskınlarında, yaşanan sel sonrası lağım suyu karışmasıyla birlikte başka sığınacak yeri olmayan insanlar için çok sağlıksız bir durum. Bu konteynırların birçoğunun içerisinde mutfak yok, yemek yapılacak yer yok. Kışın yemeği dışarıda yapmak zorunda kalacaklar. Bu ne kadar mümkün bu şartlar altında bilmiyorum ama oldukça sıkıntılı olacak. Antakya’da en sıkıntılı şeylerden biri de içecek su. Belli bölgelerde özellikle Samandağ’a ait mahallelerde içtikleri su dereden, çeşmeden, hattan gelen suların hepsi bakteri oluşmuş sular yani lağım suyu karışıyor bu suya. İnsanlar bunları bilinçsiz bir şekilde içiyor. Bir kısmı klorlanmış, ama klorlanmış olsa bile bakteri var içinde.

TTB’nin bu konuda yayınladığı bir belge var. Antakya’da su bakteri kaynıyor. Bakteriden ziyade, nitrit gibi ağır metaller de var içinde. Su sıkıntısı inanılmaz büyük. Ve gıda sıkıntısı da gelecek. Şu ana kadar insanlar ilk etapta dağıtılan gıda maddelerini tüketiyorlardı ama bunların hepsi bitmek üzere ve yeni gıda maddeleri gelmemeye başladı. İnsanların küçük bir kısmı çalışıyor, onlar belki bir şekilde temin eder ama büyük bir kısmı çalışmıyor. Bu büyük bir sorun. Biz orada özellikle küçük çocuklara yönelik 0-5 yaş arası için nüfusun durumuna dair çeşitli taramalar yaptık. İnsanlar ilk etapta onları kontrol ediyormuşuz gibi algılasa da sonradan açıldılar. Çocuklara günlük sebze, meyve yediremiyorlar. Et zaten depremden önce de ayda birdi, şimdi hiç denecek kadar az yediriyorlar. Yenilse de ara sıra tavuk, o da ayda bir yapabilirlerse… Ve birçok çocuk aslında bunu da yiyemiyor. Deprem bölgesindeki insanlar en temel ihtiyaçlarından biri olan beslenme ihtiyacını karşılayamayacak durumdalar. Antakya’nın her tarafında nar yetişiyor mesela, insanlar narı bile satın alamıyor, çocuklarına yediremiyorlar. Ortada büyük bir sıkıntı var. Sanırım bir-bir buçuk ay sonra bu sıkıntılar daha da büyüyecek. Çünkü ilk etapta dağıtılan gıda maddeleri bitecek ve insanlar açlığa terk edilmiş durumda.

“Dayanışma devam etmeli!”

– Başta sağlık örgütleri olmak üzere demokratik kitle örgütleri ve ilerici demokratik güçler deprem bölgesindeki sorunlara nasıl çözümler üretilmeli, neler yapmalı sizce?

– Sağlık çalışanlarının barınacak iyi yerlere ihtiyacı var. Ama bu durumu sivil toplum örgütleri tek başına karşılayamaz. Deprem bölgesi için yapılacak en iyi şeyin şu an dayanışmak olduğunu düşünüyorum. Oradaki insanları yalnız bırakmamamız gerekiyor. Çünkü deprem bölgesinde insanlar yokluğa terk edilmiş durumda, insanlar bir şekilde yıldırılmaya çalışılıyor. Yapacağımız şey dayanışmak ve gelen bilgileri yapabildiğimiz kadar gündemleştirmek. Şu an şöyle bir algı oluşmuş; “Konteynırları geldi, her şey güllük gülistanlık.” Ama bu böyle işlemiyor, birçok insan gerçeğin ne olduğunun farkında değil. Ve bunu sanırım daha büyük bir kitleye yaymak gerekiyor, bilgilendirmek gerekiyor. Ve belki de bir-bir buçuk ay sonrası için yeniden dayanışma kampanyalarının sürdürülmesi gerekiyor. Çünkü kış ile birlikte insanları zorlu koşullar bekliyor.

Dayanışma şeklinde her daim Antakya’daki insanların yanında bulunmak önemli. Benim izlenimim şu ki; dayanışmaya gelen gönüllüler, ilerici demokratik güçler gittikçe azalıyor. Tabi ki zaman geçtikçe bu daha da azalacak. TTB’ye ilk gittiğimde 200 kişi vardıysa, bu gittiğimde belki 5 kişi vardı. Elbette kurumların sınırlı olanaklarıyla bu durum anlaşılır ama Antakya’daki insanların daha çok olanağa ihtiyacı var.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu