Ankara: Ankara’da Gezi İsyanının ardından devletin devrimci, demokrat ilerici kurumlara yönelik devletin başlatmış olduğu ‘’cadı avı ‘’ operasyonuyla 2. dalgada tutuklanan 35 kişinin davası 12 Kasım (dün) tarihinde Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü.
Mahkeme saat 10.00 da başlarken, Ankara Dayanışmasının çağrısıyla bir araya gelen kitle, yargılananlara ‘’Yalnız Değilsiniz!’’ mesajı verdi. Duruşma başlamadan önce Ankara Dayanışması adliyenin önünde ‘’Biz de Oradaydık!” dövizlerini açarken basın açıklamasıyla birlikte duruşma salonuna geçildi.
Duruşma başlamadan önce tüm sanıkların müdafi avukatları Av. Hasan Erdoğan ve Av. Bülent Teoman Özkan; anayasaya aykırılık iddiası ve delillerin yasak yöntemlerle elde edildiği gerekçesiyle delillerin dosyadan çıkarılması gerektiğini talep ettiler. Av. Teoman Özkan, “Şu an görevlerinden alınan ve tutuklu olarak yargılanan emniyet güçlerinin hazırladığı bir dosyayla karşı karşıyayız. Davanın sürdürülmesinin hukuka aykırı olduğunu ‘’ savundu. Arz edilen talepler ise Cumhuriyet Savcısı tarafından reddedildi.
Sanıkların savunmasından önce mahkeme başkanı tarafından hangi gerekçelerle yargılandıklarını ve deliller yönünde açıklamalar yapıldı. Yargılananlar arasında ESP, Kaldıraç, Partizan, Halkevleri, ÖDP, Halk Cephesi, SDP ve Odak gibi çeşitli kurumlar yer aldı. Suçlamalar arasında “Terör örgütüne üye olma, görevli memura görevini yaptırmama, yolu trafiğe kapatma, çevrede bulunan esnafın mallarına zarar verme, taş atma, belediye otobüslerine zarar verme vb. “ ithamlar vardı. Kişilere “ evlerinde aramada bulunan tişört, ayakkabı ve bileklik gibi, daha önceki eylemlerde, Alevi Mitinglerinde çekilmiş fotoğrafları “ terör örgütüne” üye olmanın kanıtları olarak sunuldu.
Denizleri Anmak, Flama ve Pankart Taşımak Örgüt Üyeliği..!
Sanıklara “Terör örgütü” üyesi olduğuna dair ithamlarda bulunulurken,buna delil olarak eylemlerde flama tutmak, pankart taşımak, evinde muhalif yayınlar bulundurmak ve demokratik eylemlere katılmak yeterli görülmüştü. Bir Kaldıraç okuruna 6 Mayıs’ta Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın anmasına katılmak DSİH örgütüne üyelikle suçlamak için geçerli sebeplerden biriydi. Bir Partizan okuruna ise eylemlerde TKP/ML’nin kurucusu İbrahim Kaypakkaya’nın bulunduğu PARTİZAN ibareli flamayı taşıdığı için ve evinde TKP/ML nin “gençlik örgütü” Yeni Demokrat Gençlik’e ait bir CD yi bulundurduğu için TKP/ML üyesi suçlamasında bulunuldu.
ODAK okuru Mert Aslan’ın ise Turkcell Müşteri Hizmetleriyle yapmış olduğu telefon görüşmeleri örgütsel bir döküman olarak dosyaya konulmuş, örgüt üyeliği kanıtı olarak karşısına gelmişti.
Tüm bu suçlamalara rağmen tüm sanıklar Gezi İsyanının bir Halk isyanı olduğunu, Gezinin yargılanamayacağını şiddetle savundular. Asıl katillerin, suçluların müşteki sıfatıyla oturan polislerin olduğunun belirttiler. Öldürülen 8 gencin katilleri yargılanmazken kendilerinin yargılanmasını hukuka aykırı olduğunu savundular.
Müşteki sıfatıyla oturan esnaflar, simit tezgahı sahipleri ve çevik kuvvet polislerine şikayetçi olup olmadıkları soruldu. Esnaflar ve simit tezgâhı sahiplerinden hiçbiri şikâyetçi olmazken; çevik kuvvet polisleri şikâyetçi olduklarını belirttiler.