Kimiler bildiğini sandığı şeyleri harekete geçmeyerek yaptığını sanar. Kimileri sözleriyle kimileri elleriyle devrim yapmaya çalışır. Fikir ve sözlerin toplum-yaşam-çelişki hakkında açıklayıcı çözümleyici rolü olduğu bir gerçek.
Hemen her türden sınıf ve kesime ait fikir ve sözlerin oldukça fazla sayıda birbirine karışarak çatışarak var olduğu yaşam bulmaya çalıştığı ortamda pratiğin devrimciliği daha fazla aranır, önemsenir ve uygulanması gerektiği esas alınır. Pratikten eylemden daha fazla sayıda sözün ve lafın dolaştığı ortamda eylemin ve pratiğin daha fazla devrimci olduğu bilinir. Pratiğin devrimciliği ve müdahaleciliği bu dönemde bir düzine söz bir dizi laf ve öneriden daha ileride ve öndedir.
Günümüzde sözün etkileyici değiştirici gücünün iyice azalıp güvenilirliğini yitirdiği bir süreç yaşanıyor. Sözün, lafın fazlasıyla dolaştığı ortamda bazıları gürültüsüz ve gösterişsiz devrimcilik yapar. Yaşamı çelişkiyi anlamak için harflere ihtiyaçları olmayanların ne üne ne mevki ve yetkiye ne de övgüye de ihtiyaçları yoktur.
Sıra neferleri görünürlüğe gösterişe ihtiyaç duymaz böylesi küçük davranışlara tenezül etmez. O ana kadar olması gerektiği düşünülen yerlerde olmadıklarından hangi tarzda nasıl devrimcilik yaptıkları da tam olarak bilinmez. Ne bir Facebook sayfaları ne kendilerine ait bir adresleri, izleri ve kaldıkları özel yerleri yoktur. Yaşamları boyunca ne kendilerine ait ne bir kapı ne de araç anahtarları yoktur. Olmaz da. Nerede oldukları ne yaptıkları tahmin bile edilmez. Ancak her tahmini yanıltacak, sahip olunan her önyargıyı boşa çıkarıp parçalayacak yıkacak kadar cesur pratiklere sahiptirler. Onların bilinmezliği yaptıklarını ve yapmaya çalıştıklarını ortadan kaldırmaz. Sözün, lafın en kısa zamanda yayıldığı alan, küçük burjuva kesim ise emeğin alınteri dolu pratiğin yankı bulduğu yer emekçi saflardır. Sıra neferlerini en iyi toplumun ve sınıfın en yoksulları ve emekçileri bilir, tanır saygı duyar.
Bu türden insanlar nasırlı elleriyle alınterlerini silerek silahlarıyla devrimi yapanlardır. Silahları ve çantaları her zaman her an hazır olacak kadar yakınlarındadır. Fikir ve teoriye önem vermedikleri ya da sürece ve gelişmelere ilişkin söyleyecek bir şeylerinin olmadıkları sakın sanılmasın. Sürecin ve anın devrimciliğinde bunların ikincili derece önemli olduklarını çok iyi bilirler. Ve onlar çok iyi bilirler ki bugün aslolan “Bizleri geliştirip güçlendiren” pratiğin içinde ve orta yerinde olmaktır. Gevşekliğe gevezeliğe korkaklığa prim vermeyecek kadar sağlam ve güvenilir pratiğe ve duruşa ihtiyaç vardır. En zor anda düşman kurşunlarının kafaları kaldırmaya fırsat ve olanak tanımadığı yerde sessiz ve derinden yürüyüş içinde yoldaşlarına ulaşır onlara sakin ve cesur olmalarını bu geçici gök gürültüsünün ardından en zayıf ve en beklenmedik yerlerine mutlaka saldırmaları gerektiğinin talimatını verir. Ve öyle de yaparlar. İlk kurşunu düşmanın en beklenmedik yerine anında yollar.
Öyle bir yollar ki düşmanın nefesi tutulur. Düşman bu saldırının, silaha en ileri düzeyde bir hâkimiyet sahibinin namlusundan çıktığını çok iyi bilir. Şanslarının çok az olduğunu düşman bilir çünkü karşılarında uzun yılların tecrübe ve deneyimin biriktirdiği bir korkusuz PARTİZAN vardır. Komutan Martager vardır. Düşman karşısında silaha hâkimiyetin savaşa adaptasyonun en ileri Partizanı vardır. Ölümle her karşılaşmada ölümü yok eden MARTAGER vardır.
Çatışma sonrası herkes konuşur sessizlik yerini büyük bir sevinç dolu gürültüye bırakır. Ancak biri vardır ki o sessizliğini ve sakinliğini korumaya devam eder. Ne kendini öven bir söze ne de abartılı bir duruşa rastlanmaz. Düşmanın o gök gürültüsü altında ki saatler boyu süren saldırısına en etkili ve en ölümcül darbeyi vuran sanki o değilmiş gibi biri bir köşede sessiz ve sakin şekilde oturur. Bir kaç saat ve dakika önce sanki konuşan haykıran o değilmiş gibi düşmanın orta yerine, alnının çatısına en etkili vuruşu yaparak büyük gürültüyü koparan o değilmiş gibi sessiz bir şekilde köşesinde ele geçirdiği düşman ganimetlerini gözden geçirir. Düşmana üzerinde ki el bombalarını ve şarjörleri toparlar. O sessiz ünsüz mevkisiz ve yetkisiz insan bir sıra neferi olarak sırasında duran komutan NUBAR OZANYAN yoldaştır. Görünür olmaktan gösterişten müthiş nefret eden MARTAGER yoldaştır.
Bu türden insanlar yaptıklarını ne bir yoldaş sohbetinde ne de yoldaş toplantısında dile getirmez. Önce kahramanca yürütülen saatlerce süren çatışmadaki eksikliklerden bahseder. Önce özeleştiriyle söze giriş yapar. Toplantı sonrası Martager’i tanıyan yoldaşlar konuşur onun efsanevi duruşundan. Gözüpek pratiğinden yaşından kat be kat genç bir kaplan kadar çevikliğinden ve düşman avına yönelik yok edici pratiğinden.
Nubar Ozanyan yoldaş gerçeklikten ve inandırıcılıktan uzak söz ve lafların uçuştuğu bir süreçte pratiğin devrimciliğini esas aldı. Kaypakkaya yoldaşın “Silahlı mücadele asla durdurulmamalıdır” talimatını tüm yaşamı boyunca uygulanması geliştirilmesi gerektiğine inandığı ilke olarak benimsedi. “Daha sıkı daha sağlam daha kararlı bir savaş” sözünü içtenlik ve samimiyetle uygulamaya çalıştı. 64 yaşın tüm zamanlarını ve anlarını yazılmaya değer şeyler yaparak Kaypakkaya sevdalısı olarak yaşadı. Alnında biriken terleri elleriyle silerek şarjöründe boşalan mermileri usulca doldurarak, zor sürecin ve günlerin devrimciliğini yaptı.
Rojava’dan Bir Partizan