Güncel

ANI-ANLATI | Garbis Altınoğlu’nu 5. Ölümsüzlük Yılında Saygıyla Anıyoruz!

"Türkiye devrimci hareketi hafızasında şimdiden saygın yeri hak eden Garbis Altınoğlu, genç devrimci nesillere örnek gösterilecek yerde durmaktadır. Unutulmayacaktır."

14 Ekim 2019’da Belçika’da sürgünde yaşamak zorunda kalan, Türk Devleti’nin baskı ve işkence tahribatlarının seneler sonra ortaya çıkmasından kaynaklanan beyin kanaması sonucu aramızdan ayrılan, örnek enternasyonal devrimci Garbis Altınoğlu’nu ölümünün beşinci yılında sevgi, saygı ve minnetle anıyoruz!

Türkiye devrimci hareketinde unutulmazlar arsında yer alan, işkenceler karşısında efsaneleşerek çeşitli milliyetlerden Türkiye halkının kalbinde yer edinen enternasyonal devrimci Garbis Altınoğlu idam edilen sosyalist devrimciler Hınçak Partisi yöneticileri Paramazlar’dan (Madteos Sarkisyan), Karadeniz’de hunharca katledilen Mustafa Suphi ve yoldaşları, Paris’te Nazilere karşı savaşta kurşuna dizilerek öldürülen Misak Manuşyan’lardan devralmış olduğu kızıl bayrağın kararlı savunucularından olmuş ve  hayatını bu uğurda feda etmiştir.

Hayatının son anına kadar bilimsel sosyalizme inanmış ve bu uğurda ağır bedeller ödemiştir. Garbis Altınoğlu, son nefesine kadar alçakgönüllü örnek bir devrimci yaşam sürdürmüştür. Avrupa’nın sunmuş olduğu maddi olanaklara tenezzül etmeyerek mülkiyet hırsından uzak bir yaşamı ilke edinmiştir. Adı gibi altın kalpli bir kişiliğe sahip olarak devrimci değerlere bağlı kalmıştır. Dünyada ve Türkiye’de gelişen emperyalist haydutların, Türk burjuvazisinin siyasal temsilcisi R.T.Erdoğan çetesinin işgal, yağma hareketlerini, Filistin-Kürt halkına karşı girişilen soykırım planlarını gerek yazdığı kitaplar, gerekse günlük gazete ve internet sitelerinde köşe yazılarıyla teşhir etmeyi görev bilmiştir.

Avrupa’nın görece dingin halinden faydalanarak zamanını çok iyi değerlendirdi. Türkiye’de ve dünyada gelişen siyasal ve toplumsal gelişmeleri değerlendiren kitaplar ile saygın eserlere imza atmıştır. “Ortadoğu Seçme Yazılar” (Belge Yayınları) kitabında bugün yaşanan İsrail-Filistin savaşını konu almıştır. Yine, “Hikmet Kıvılcımlı’nın saptamaları ışığında Osmanlı ve Türkiye Tarihine Bakışlar” (Peri Yayınları) kitabı ile İngilizce yazmış olduğu, Türkçe’ye çevirilen, “Te-rö-rist Bir Devletin Portresi” kitabını devrimci harekete kazandırmıştır.

Kendinden bahsetmeyi hiç sevmeyen, zorunlu olmadıkça başından geçenleri anlatmayan örnek bir duruş sergiledi. Geçmiş direnişiyle övünecek kadar boşa zaman harcamadı. Kitlelere, dostlarına tepeden bakan yerde olmadı. Halk gibi mütevazi yaşadı. Bazı “eski solcu”ların yaptığı gibi günümüzün moda hastalığı olan anılarını yazan, sosyal medyada boy gösteren devrimcilerden hiç olmadı.

Hiç beklemediğimiz bir anda hayatını kaybeden, geleceğe dönük birçok plan ve projeleri olan Garbis Altınoğlu; ailesini, sevdiklerini ve en yakın dostlarını terk ederek aramızdan ayrıldı. Ölümünün beşinci yılında Türkiye devrimci hareketin hafızasında saygın bir yerde durmaktadır. İşkenceler karşısındaki örnek devrimci duruşuyla istisnasız tüm devrimci örgütlerin saygınlığını ve güvenini kazanmış ve her dönem genç yoldaşlara örnek devrimci kişilik olarak gösterilmiştir.

Türkiye devrimci hareketi hafızasında şimdiden saygın yeri hak eden Garbis Altınoğlu, genç devrimci nesillere örnek gösterilecek yerde durmaktadır. Unutulmayacaktır. Unutturulmaya çalışılan ve her türlü vefasızlığa karşı sonsuza dek yaşayacaktır.

1946 yılında Amasya’da dünyaya gelen Garbis Altınoğlu 12 Eylül işkencehanelerinde “nasıl ölmediğime ben de şaşırıyorum” diyerek kendisine yapılan işkencelerin sınırsızlığına vurgu yapmıştır. Altınoğlu ailesinin ebeveynleri de 1915 Ermeni soykırımında birçok Ermeni gibi katledilmiştir. Bazıları da Garbis’in anlatımına göre “tesadüfen” hayatta kalmışlardır. Annesinin, babası değirmenciymiş. Değirmeni işletecek birini bulamadıkları için ölümden kıl payı kurtulmuştur. Babası 1906 doğumlu olup soykırımın canlı tanığı olmuştur. Devrimci mücadele yıllarında hayatını illegal mücadele içerisinde geçiren Altınoğlu, tutukluluk yıllarında annesi ile babasının ölümünü görememiş, bu durum geri kalan yaşamında acılı izler olarak kalmıştır. 

Türkiye’de işkence bir devlet politikasıdır!

1915 Ermeni soykırımından sonra Türkiye’de hayatta kalan Ermeniler, soykırım trajedisinin korku, endişe ve tedirginliği içinde yaşamışlardır. Dün olduğu gibi bugün de Ermeni olarak yaşamanın zor olduğu günümüzde “kılıç artıkları” saygıdeğer Patriğimiz Şınork Kalustyan sayesinde Anadolu’nun her bir karış toprağı adım adım dolaşılarak yetim ve kimsesiz çocuklar toplanılarak İstanbul’da yatılı Ermeni okullarında eğitim görmüşlerdir. Garbis Altınoğlu da Amasya’dan alınıp İstanbul’da Ermeni Lisesi’nden başarı ile mezun olmuştur. Üniversite sınavlarında eski adı Robert Koleji, bugünkü adı ile Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümünü kazanmıştır.

Öğretim yıllarında sonradan Türkiye’nin sayılı bakanları ve başbakanları ile aynı dönemde eğitim fırsatını bulmuştur. (Tansu Çiller, Emin Şirin, Halis Komili gibi.) Mezun olduktan sonra hayat mücadelesinde çok rahat edebilecekken o, safını emekçilerden mazlumlardan yana seçti. Bütün imkan ve olanakları reddederek sınıf mücadelesinde yerini aldı. Partizanların kalesi Ermeni Lisesi’nde Garbis Altınoğlu ile başlayan devrimci gelenek Armenak Bakırcıyan, Hrant Dink, Nubar Yalımyan, Hayrabet Hançer, Manuel Demir ve Nubar Ozanyanlar ile devam etmiştir.

Paris’ten dünyaya yayılan öğrenci gençlik hareketlerinin yankıları Türkiye’de kendini göstermiş, 1960’lardan itibaren Garbis Altınoğlu sol düşünceler ile tanıştı. Anti-emperyalist gösteriler, öğrenci hareketleri, işçi sınıfının grev ve gösterilerinde aktif olarak yer aldı. Önderliğini Doğu Perinçek’in yapmış olduğu PDA (Proleter Devrimci Aydınlık) hareketi içerisinde meydana gelen ayrılıklardan sonra ayrılarak TKP/ML Hareketi saflarında yurt dışına çıktıktan sonra 1994 yılında MLKP(Marksist- Leninist Komünist Partisi) kurucuları arasında yer aldı.

Garbis Altınoğlu, TKP/ML Hareketi önder ve yönetici kadrolarından olup 12 Eylül Askeri Faşist Diktatörlük yıllarında, Türkiye’nin her tarafında didik didik aranırken bir an olsun yurt dışına çıkmayı düşünmedi. Hayatı yer altı mücadelesi ile zorluklar içinde geçti. Askeri faşist diktatörlük yıllarında, cezaevleri siyasi tutsaklar ile dolu, okulların-kışlaların cezaevi yapıldığı en karanlık yıllarda, 1981 Aralık ayında polisin eline esir düştü. Teslim olmadığından polis ile meydana gelen boğuşmada polisin kurşunu ile ölümden dönmüştür. Sağ gözünü kaybederek ölümden kıl payı kurtulmuştur. Gayrettepe Siyasi Şube polisleri “azılı” bir devrimci yakalamanın sevincini yaşıyorlardı. Ama sevinçleri kursaklarında kaldı. İstediklerini elde edemediler.

Garbis Altınoğlu, Ermeni bir devrimci olmanın zorluklarını şöyle açıklıyordu: “Pek çok devrimcinin gördüğü işkencelerin bir parça fazlası ile ben de gördüm. Ermeni kökenli bir komünist olmam nedeniyle bu konuda da ayrıcalıklıydım, ölmemeyi nasıl becerdim ben de merak ediyorum.”

12 Eylül Askeri Faşist Darbesinin önemli duraklarından olan Maraş pogromu, CHP Hükümeti başbakanı Ecevit döneminde organize edildi (Aralık 1978). Alevi inancına sahip halkın yediden yetmişe katledildiği, evlerin ateşe verildiği, çocukların-kadınların balta bıçaklar ile öldürüldüğü, katliamda MHP-Ülkü Ocakları katliam düzenledi. İşlenen Maraş pogromundan sorumlu olarak sol-devrimci örgütler suçlandı. Ele başlarından biri de Ermeni olmaktan kaynaklı Garbis Altınoğlu gösterildi. MHP-Ülkü ocaklarının işlediği bu katliam, o sırada orada olmayan Garbis Altınoğlu üzerine yıkılmaya çalışıldı. Bu yüzden İstanbul’dan özel olarak Maraş’a ikinci defa sorgulanmak üzere götürüldü.

Maraş’ta 70 gün boyunca işkencecilerin ilk kez denediği işkence yöntemleri onun üzerinde denendi. “Ser verip, sır vermeme” geleneğini işkencehanelerde yaşattı. İşkenceci polisler bile bu tavrından dolayı ona saygı göstermek zorunda kaldılar. İşkenceci polisler, Garbis’in “itirafçı” olacağını beklerlerken, o yıllarda çok konuşulan işkenceci polis Sedat Caner itiraflarda bulunarak itirafçı olmuştur.

10 yıllık tutsaklık yaşamında ülkenin en ücra köşelerine dek sürgüne gönderildi. En berbat cezaevlerinde ve en berbat hücrelerde kaldı. Başta Gayrettepe I. Şube Karargahı olmak üzere Metris, Davutpaşa, Sultanahmet, Sağmalcılar Askeri cezaevleri yanısıra Antep-Mersin-Adana-Çanakkale cezaevlerinde kaldı. İşkencesi ile ünlü Sinop Cezaevi’ne sürgün edildi. 2.5 yıl kaldığı Sinop Cezaevi’nde 7 ayını ışık görmeyen kör hücrelerde geçirdi. “Ekmeğimi izolasyon içerisinde geçirdiğim bugünlerde yer altında yaşayan ve cardon denen iri farelerle paylaştım” diyordu.

Türkiye genelinde siyasi tutuklulara karşı dayatılan Tek Tip Elbise dayatması ve İstiklal Marşı okuma mecburiyetlerine karşı çıkarak hiçbir askeri uygulamayı kabul etmemiştir. Her “İstiklal Marşı söyle” emrine karşılık Enternasyonal Marşı’nı okumuştur. Garbis Altınoğlu’nun kendi anlatımına göre “Antep’te Tek Tip Elbise giymediğim için kalaslarla öfkeyle dövdüler. Ardından çok ağır bir rahatsızlık geçirdim, 2 Mart’ta Çukurova Tıp Fakültesi’ne kaldırılmasaydım belki de ölebilirdim.”

Garbis Altınoğlu 10 yıllık aradan sonra 31 Aralık 1991’de Eskişehir Cezaevi’nden tahliye oldu.

Bugün de Türkiye hapishanelerinde siyasi tutsaklar, devrimciler cezaları dolmalarına rağmen salıverilmiyor. Nedamet getirmeye zorlanıyorlar. Yaşamlarını idame ettiremeyen hasta devrimci tutsakların cezaevlerinden cenazelerinin çıkmaktadır. Hayatlarını kaybeden devrimci tutsakların sayısı her geçen gün artmaktadır. Cezaevleri ölüm evleri haline geldi. Ülke adeta emekçiler, ezilenler için ölüm evi haline geldi. Ölüm evlerinde direnişin sembolü Garbis Altınoğlu’nun 5. ölümsüzlük yılında o, mücadelemizde sonsuza dek yaşayacaktır.

(Belçika Partizan okurları)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu