Xaomi Salcom’de büyük çoğunluğı kadın olan işçiler, kötü çalışma koşulları ve insanca yaşanacak bir ücret ile fabrikada maruz kaldıkları taciz ve mobinge karşı sendikalaşma mücadelesi yürütüyor.
Çin sermayeli Xaomi Salcom, İstanbul Avcılar’da, “yıllık 5 milyon akıllı telefon üretim kapasitesine sahip” fabrikasını Mart 2021 tarihinde açtı. Cumhurbaşkanı R.T.Erdoğan’ın da mesajının okunduğu açılışta, 2 bin kişiye istidam sağlanmasından söz edildi. Fabrika gerçekten kısa sürede çok ciddi bir üretim kapasitesine ulaştı. Elbette kâr oranı da.
800 kişinin çalıştığı ve çoğunluğu kadın işçilerden oluşan fabrika, sömürüde adeta Çin’i geride bıraktı. Fabrikada kadın işçiler sistematik bir şekilde tacize, mobbinge, hakarete uğruyor, çalışma koşulları son derece kötü, vardiyalar bir türlü bitmek bilmiyor, fazla mesai olağan bir durum. Örneğin lavaboya giderken turnikeden geçiliyor vb.
Bu tablo karşısında işçiler, arayış içine girerek kısa sürede sendikanın kapısını çaldı. Öncü işçilerin yoğun çalışmasıyla fabrikada çoğunluk sağlanarak yetki başvurusunda bulunuldu. Ancak bu süreç devam ederken patron, Ağustos’un ortasından başlayarak işçileri kimi zaman teker teker, kimi zaman da dörder- beşer işten çıkarmaya başladı.
İşten atılan işçiler ise direnişe geçerek taleplerine sahip çıktı. Akabinde, sendikanın yetkiyi resmi olarak alması üzerine patron 170’i aşkın işçiyi işten çıkardı. İşçiler bunun üzerine dört gece boyunca bahçede bekleyerek insanca bir ücret ve yaşam mücadelesini sürdürdü. Nihayetinde sendika ile patron arasında sağlanan sözlü mutabakat ile patronun geri adım attığı ve atılan tüm işçileri geri alacağı açıklandı. 1 Ekim itibariyle sendika ile patron arasında TİS süreci başlayacak.
Direniş ve Bundan Sonrası…
İşçilerin bahçede direnişe başlamasıyla birlikte Türk-Metal Sendikası da çeşitli fabrikalardan işçileri fabrikanın kapısına getirerek içerideki direnişe sahip çıktı.
Diğer yandan işçilerin bahçede beklemesiyle birlikte basına yansıyan direniş önemli bir ses getirdi. İşçilerin haklı talepleri devrimci ve ilerici kesimler tarafından sahiplenildi.
Biz de Partizan olarak Eylül’ün başından bu yana sendikalaşma mücadelesi ve sonrasındaki direnişi yakından takip ettik. İçeriden düzenli bilgi almaya ve işçilerin taleplerini kamuoyuna duyurmaya çalıştık. Diğer yandan direnişin bahçede başlamasıyla birlikte işçilerle dayanışma içinde olduk.
Sendikalaşma mücadelesinin içeride bir öznesi olma ve dışarıdan doğru sınıf dayanışmasını büyütme, direnişi savunması anlamında yoğun bir süreci geride bıraktık. Xaomi-Salcom direnişi, bizim açımızdan işçi sınıfının yaşadığı sorunlar ve buna karşı geliştirdiği tutum ve örgütlenme süreci bakımından oldukça öğretici bir süreç oldu.
Bu süre içinde dikkat ettiğimiz en önemli nokta, işçilerle iletişimi hiç koparmamak ve fabrika önünden ayrılmamak oldu. Diğer yandan işçilerle yürüttüğümüz tartışmaların merkezine, farklılıkları değil işçilerin temel taleplerini koyduk.
İşçi arkadaşlarımızla ve iletişime geçtiğimiz diğer işçilerle sohbetlerimizin öne çıkan yanı, birliğin korunması ve mücadelede ısrar üzerineydi.
İşin esasında 800 kişinin çalıştığı büyük bir fabrikada görece kısa denilebilecek bir sürede ve metal sektöründeki diğer sendikalaşma mücadelesine kıyasla daha sakin bir dönemin yaşandığını söylemek mümkün. Kuşkusuz bunun nedenlerinden biri sendikanın tutumu. Türk-Metal Sendikası’nın direnişin kamuoyuna yansımasıyla birlikte bu süreci büyütmek ve geliştirmekten yana bir tutum almadığı açık. Sendika, direnişe yönelik sınıf dostlarının dayanışma ziyaretleri ve fabrika önündeki dayanışma çabasına oldukça mesafeli bir tutum takındı. Ziyaretlerde işçilere slogan attırılmaması gibi taleplerde bulundu.
Sürecin dediğimiz gibi görece kısa ve kavgasız sona ermesinde Türk-Metal Sendikasının bir çizgi olarak savunageldiği ve fabrika önünde de sıklıkla dillendirdiği “üretimin mutlaka devam etmeli ve kimsenin zarar görmesini istemiyoruz yönlü” yaklaşımı elirleyici oldu.
Sendikanın gerek içeride gerekse de bahçede devam eden direniş boyunca işçilerin birbiriyle ilişkilerinin güçlenmesine dair bir bakıştan çok işçilerin sendikayla bağlarına odaklandığını söylemek mümkün. Bu durum, işçilerin arasındaki ayrımları ortadan kaldıran bir gerçeği değil aksine işçilerin gruplaşmasını ve bu gruplar arasında mesafelerin açılmasını getirdi.
Gelinen aşamada sendikanın içeri girmesini esasa alan ancak sendikanın ne yapacağına, yapması gerektiğine, içeride işçilerin hangi sorunlarını tartıştırması gerektiğine veya öne çıkaracağına ilişkin bir tartışma yürütmeyen bir tablo söz konusu.
Bu durum, patronla yapılan sözlü mutabakata da yansımış durumda. Sendika, patronun işe iade davasının geri çekilmesi, işçilerin işten atıldıkları süre içinde ücretsiz izinli sayılması vb. taleplerini kabul etti. Diğer yandan 1 Ekim’de başlayacak TİS süreci boyunca patronun öncü işçilere yönelik tasarrufunun ne olacağı da hala meçhul. Elbette bu konuda intikamcı bir tutum gelişirse sendikanın ne yapacağı da.
Xaomi-Salcom’da tansiyonun kısa sürede dinmeyeceği anlaşılıyor. Patronun öncü işçileri işe alsa bile bir süre sonra teker teker işten çıkarması sendikanın da bunun karşısında sembolük tepkilerle süreci yönetmesi baskın bir olasılık. Diğer yandan sendikanın kadın işçilerin üretimde yaşadığı taciz ve mobbinge yönelik tepkisini hiç dillendirmediğini, gündeme getirmediğini de eklemek gerekir.
Kadın işçilerin yaşadığı tacize yönelik gazetemiz aracılığıyla yansıyan ifşalara gerek idare gerekse de patronun verdiği tepki bu durum karşısında büyük bir rahatsızlık yaşandığına işaret ediyor! Xaomi patronunun fabrikada kadınlara yönelik taciz vakalarının ifşa olmasıyla “prestij” kaybetmek istemediği anlaşılıyor!
İşçilerin Birliği Sermayeyi Yenecek!
Xaomi-Salcomp direnişi, Türk sermayesinin büyük emperyalist güçler eliyle zengin olma ve coğrafyamızı bir sömürü cehennemi yapmaya dair politikalarının somut bir gerçeğini yansıtıyor. Bu uğurda fabrikada ucuz iş gücü olarak kadınların tercih edilmesini de ayrıca not etmek gerekir. Xaomi direnişi, son dönemlerde pek çok sektörde her gün daha fazla karşımıza çıkan sınıf içindeki kaynamanın son örneklerinden. İşçi sınıfının dipte büyük bir öfke ve tepki biriktirdiğine, aynı zamanda örgütlenmeye dair de büyük bir arzu duyduğuna ilişkin çarpıcı bir detay.
Sınıfın söz konusu sinerjisi ne yazık ki onları ortak çıkarları etrafında sınıf perspektifiyle örgütlemesi gereken sendikalar eliyle ya soğuruluyor veyahutta çoğu zaman duymazlıktan geliniyor. Açık ki bu tablo, devrimci ve ilerici güçlere, sınıfın içinde daha fazla olma, işçilerin sorunlarıyla daha fazla ilişkilenme ve temel de sınıf çalışmasına daha fazla yoğunlaşma görevi koyuyor.
İşçi sınıfının birliği ve mücadelesini geliştirecek; insanca bir yaşam ve ücret uğruna dahası temel haklar ve özgürlükler uğruna mücadeleye seferber edecek bir perspektifin inşa edileceği adres elbette sınıfın kendisidir!
Xaomi Salcom’da biz bu çabanın içerisinde olduk. Sınıfın gerçek sorunlarına dokunabildiğimiz ve direnişin bir parçası olabildiğimiz oranda sermayeye karşı en büyük gücümüz olan birliğimizi sağlayabileceğiz!