GüncelMakaleler

ANALİZ | Suriye Rejimi’yle Görüşme ve Rojava’ya Saldırılar!

Rojava’daki halkların yaşamlarını savunmak ve Rojava’nın işgal girişimlerine karşı başta Türkiye halkı olmak üzere bütün dünya işçi sınıfı ve emekçilerinin sahiplenmesi ve duruşu son derece önemlidir.

TC devletinin bölgede rol kapma faaliyetlerine bir yenisi Tahran ve ardından Soçi zirveleri ile eklendi. Bir taraftan emperyalist güçler arası dalaşta kendisi için menfaat yaratma çabası bir taraftan da bunu yaparken Kürt ulusunun elde ettiği ve edeceği kazanımları yok etme güdüsü, TC devletinin motivasyonunun temellerini oluşturuyor.

TC her ne kadar stratejik konumu gereği kısmi ama önemli kazanımlar sağlayabilmiş olsa da özellikle Suriye’de desteklediği IŞİD ve El-Kaide’nin PYD tarafından yenilgiye uğratılmış olmasının ardından Suriye’de istediğini elde edememiş olmanın yarattığı öfke ile PYD ve Rojava’ya yönelik saldırgan tutumunu sürdürmeye devam ediyor.

Suriye’de yakın zamanda Rojava’ya yönelik bir askeri saldırı gerçekleştirerek hem Türk egemen sınıflarının yeni kazanılan topraklarla teveccühüne mazhar olmak hem de ilkel milliyetçilikle zihinleri ağulanmış yoksulları siyaseten  kendi ardına dizerek yeniden kazanma hedefindedir.

AKP’nin temsil ettiği sermaye güçlerinin devlet yönetimindeki varlıklarını önümüzdeki en az bir dönem için daha garanti altına alma girişimleri Tahran ve Soçi zirvelerinde Rusya ve İran’ın TC devletinin fiili askeri işgaline onay vermemesi ile TC açısından yine hüsran ile sonuçlandı.

Burada önemli bir noktanın altını çizmekte fayda var; AKP gidecek olsa da TC devletinin yeni gelecek hükümetle yine Rojava’ya yönelik işgal ve saldırı girişimleri devam edecektir. AKP’nin temsil ettiği sermaye güçlerinin devletin bu yönelimi ile paralel şekilde Rojava’ya saldırıdaki istek ve iştahlarının, kendi mevcut ekonomik  beslenme kaynaklarının sürekliliğini sağlama çabaları ile TC devletinin işgal politikasının içiçeliği ile Rojava saldırılarını tek başına AKP’nin seçim yatırımı yahut AKP’nin Kürt düşmanlığı şeklinde değerlendirmek yeterli değildir.

Her ne kadar Rojava’da fiili olarak işgal için onay alamasa da TC devletinin İHA ve SİHA’ları yerelden aldığı istihbarata göre kullanarak gerçekleştirdiği saldırılar sonucunda Temmuz 2022’de 17, Ağustos 2022’de ise 30 kişi katledildi. Katledilenler sadece PYD-YPG’nin kadroları değil elbette. Pek çok küçük yaşta çocukta TC devlet terörünün kurbanları oldu.

Rusya’yla yakınlaşma ne anlama geliyor?

Rusya ve İran’ın TC devletinin “Suriye’ye ilişkin kaygıları”nı Suriye devleti ile çözmesi gerektiği şeklindeki açıklamaları sonrasından TC Dış İşleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve bürokratların “Suriye ile diplomatik temas”tan bahsetmeleri ve İdlib’de biriken cihatçı katillere de “Esad rejimi ile diyalog çağrısı” yapmaları, TC devletinin beslediği cihatçı grupların yoğun protesto eylemleri ve yer yer TC devlet güçlerine yönelik saldırıları ile sonuçlandı.

Değişen dengelerin sonucunda özellikle önümüzdeki dönemde Rusya-İran tarafından cihatçı çetelerin daha çok hedef alınacak olması ve TC devletinin artık onlara eskiden olduğu gibi rahatça arka çıkamayacak olması beraberinde bazı gelişmeleri tetikleyecektir.

Bunlardan birincisi, bölgede cihatçılar tarafından TC güçleri daha fazla hedef alınacaktır. İkincisi ise, -ki bizce asıl önemli olan budur-, cihatçı katiller, TC tarafından “satıldıklarını”, “ortada bırakıldıklarını” düşünerek, Türkiye halkına yönelik terör saldırılarına yönelme ihtimalinin artmasıdır.

ABD ve diğer emperyalistlerin Suriye’yi parçalamak, ardından Irak ve İran’ın enerji kaynaklarını ele geçirmek ve en nihayetinde Rus-Kazak-Özbek-Türkmen enerji kaynaklarını ele geçirmek şeklindeki stratejik yönelimleri Suriye’de TC-IŞİD-El Kaide üçlüsünün yenilgisi ile sekteye uğradı. TC devletinin ve AKP hükümetinin Rojava’ya yönelik düşmanlığının nedenleri sadece bölünme histerisine dayanan faşist bir güvenlik anlayışından değil ama aynı zamanda heveslerinin de kursaklarında kalmış olmasına dayanıyor.

Rusya’nın TC devletine askeri işgal için onay vermemekle birlikte Rojava’ya yönelik hava saldırılarını görmezden gelmesi şuan Rusya’nın ABD ve diğer emperyalist ülkeler tarafından kuşatılması girişimine karşı TC devletini kısmen de olsa kullanma arayışının sonucudur. Yoksa tüm dünyanın bilmekte olduğu gibi Rusya da Suriye’de IŞİD ve El-Kaide’yi silahlandıranın, eğitenin, Göktürk1 uydusundan aldığı verileri bu cihatçı katillerle paylaşarak manevra yapabilmelerini sağlayanın TC devleti olduğunu gayet iyi bilmektedir.

Bunun anlamı aslında TC devletinin Rusya karşıtı blokta yer aldığıdır. Fakat dönemsel kimi menfaatler iki ülkenin birbiri ile kimi işbirlikleri geliştirmelerine engel değildir. Ancak son kertede Türkiye bir NATO üyesidir ve Türkiye’de Rusya ve İran’a karşı konumlandırılmış pek çok askeri üs, füze ve atom bombası  bulunmaktadır.

Kimse Rusya’nın bunları hesaba katmadığını ve TC devleti ve R.T.Erdoğan ya da AKP ile dostane ilişkiler geliştirdiğini düşünmesin; kapitalistler ve onların politik temsilcileri arasındaki dostluk bu dostluğu ortaya çıkarak menfaat ilişkilerindeki en küçük değişimde bozulur ve birbirlerinin bir anda en acımasız düşmanı oluverirler.

Yahut bunun tam tersini söylemek de mümkün olabilir. Rus uçağını düşürecek kadar Rusya karşıtı blokta sivrilen TC devletinin bugün Rusya ile yakınlaşmasının diyalektiği burada gizlidir.

Rojava Devrimine Sahip Çıkalım!

TC devletinin ve emperyalist güçlerin Suriye’de dikkate alacakları tek önemli husus kendi menfaatleridir.

Daha önce Rusya’nın TC’ye Afrin’i hava sahasını açarak işgal izni vermesi, yine D.Trump döneminde ABD emperyalizminin TC güçlerine Gri Spi- Serekaniye hattını işgal etme izni vermesi ve bir yerde durdurması, TC’nin halihazırda günaşırı sürdüğü ve onlarca kişinin katledildiği hava saldırılarının gerçekleştirilmesine izin verilmesi gibi gelişmelerde olduğu gibi, önümüzdeki süreçte bu güçler çıkarları gerektiğinde tümden Kuzey Doğu Suriye topraklarının işgaline onay verebilirler.

Esasen emperyalistler ve bölge gericileri için asıl tehlike Rojava Devrimi’nin bölge halkları için bir alternatif olarak ortaya çıkmasıdır. Ortadoğu açısından demokratik bir girişim olan Özerk Yönetim projesi, emperyalistlerin ve bölge gerici güçlerinin stratejik hedefidir. Tam da bu nedenle bu alternatifin güçlenmesine izin vermemekte, saldırılara yol vererek yıpratılmasını sağlamaktadırlar.

Güçsüz bir Özerk Yönetim, emperyalistlerin ve bölge gerici devletlerinin işine gelmektedir.

Rusya bugün TC devletine Rojava işgali için onay vermediyse bu, Rojava’ya ve oradaki halklara duyduğu sevgiden değil; TC devletinin Rojava işgali sonrasında buralara tıpkı İdlib ve Afrin’de yaptığı gibi beslediği cihadçı çeteleri doldurararak Rusya’nın esasen ABD’nin BOP projesine hizmet eden ve kendisini de hedefleyen stratejisi doğrultusunda güçlendirilen cihatçı katillerin temizlenmesi için bunca zamandır verdiği çabanın boşa gitmesine yol açacağı içindir.

TC devletinin buralara yerleşmesinin Rusya’dan çok daha fazla ekonomik, siyasi ve askeri ilişki ile bağlı olduğu ABD’nin Suriye’de kalıcılığının teminatı anlamına geleceği için Rusya bugün Rojava’ya işgal girişimine onay vermemiştir. Ancak tekrarlayacak olursak; bugünkü dengeler içinde Rojava işgaline yeşil ışık yakılmasa da bunun yarın olmayacağının garantisi yoktur.

Rusya ve diğer emperyalistler bunun TC devleti eliyle değil de örneğin Suriye devleti eliyle yapılmasını gündeme alabilirler.

Rojava’daki halkların yaşamlarını savunmak ve Rojava’nın işgal girişimlerine karşı başta Türkiye halkı olmak üzere bütün dünya işçi sınıfı ve emekçilerinin sahiplenmesi ve duruşu son derece önemlidir.

Türk devletinin, Rojava Devrimini boğmak buradan hareketle, faşist, gerici yapısını daha güçlü şekilde tahkim etmek, devrimci, ilerici, yurtsever kesimlere ezilen emekçilere yönelik daha kapsamlı bir saldırganlığı örgütlemek için hazırlıklarını yaptığı bu işgal saldırılarına dur demeliyiz.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu