GüncelMakaleler

ANALİZ | “Rezerv Alanı” Yasası, Devletin Halkın Malına Çökmesidir

Dahası yasa ile rezerv alanı ilan edilen yerin boş olup olmamasına bakılmaksınız doğrudan kişi veya kişilerin/ halkın elinden alınabiliyor. Bilindiği üzere “imar barışı” ile çok sayıda insan tapularını aldı. Ancak bu yasa ile bu tapular adeta yok sayılıyor.

Karl Marx, “Kapitalizm gölgesini satamadığı ağacı keser” sözünü, yıllar önce ifade etmiştir. Sözün doğruluğu, emperyalist-kapitalist düzende yeniden ve yeniden karşımıza çıkıyor. Halkın alınteri ve emeği ile kazandığı her şeye maksimum kâr uğruna göz dikiliyor.

Ülkemizde de AKP, iktidar olduğu andan itibaren öncülleri ve düzen sürdürücüleri gibi bir avuç asalak için halkın malına el koymaktadır. Yoksul halkı daha fazla yoksullaştırırken, burjuva sınıfının ise kârına kâr eklenmektedir.

İktidarın bir ay önce, yoğun gündemin arasına sıkıştırıp sessizce ve oldu bittiye getirdiği değişikliklerle, yoksul halkımız, ciddi şekilde mağdur edilecek, evsiz bırakılacak ve halkın emeği bir avuç yandaş çevresine, zengin müteahhitte peşkeş çekilecektir. Bu değişikliklerin ilki, “Kentsel Dönüşüm Yasası” olarak da bilinen 6306 Sayılı Kanun’da yapılan değişikliklerdir.

İkincisi ise Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile kurulan yeni bir “başkanlık” yapılanmasıdır. Her ikisinin duyurulan gerekçesi depreme hazırlık ise de gerçek halkın malına çökmedir. Yani “Kentsel Dönüşüm Yasası”nın halkın malına çökmeye yetmemesi veya kimi boşluklar barındırmasıdır.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na bağlı Kentsel Dönüşüm Başkanlığı, Bakanlık makamına gönderdiği 14 Kasım tarihli kararla, 6 Şubat depremlerinden en çok etkilenen kent olan Hatay’ın Antakya ve Defne ilçelerinde 207 hektarlık bölgeyi içeren sekiz mahallenin rezerv yapı alanı ilan ettiğini duyurdu.

Hatay Barosu’na göre kararla 50 bin kişi mülksüzleşme, yaşam yerlerinden edilmesi riskiyle karşı karşıya gelecek. Karar, 9 Kasım’da Resmî Gazete’de yayımlanan ve kentsel dönüşüme yönelik düzenlemeler içeren 6306 Sayılı “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”a dayandırıldı.

AKP iktidarı nasıl ki, “15 Temmuz darbe girişimini” Allah’ın lütfu olarak değerlendirdiyse ve yine pandemideki bir çok uygulamalar nasıl ki sonradan kalıcı hale getirildiyse 6 Şubat depremi, devlet eliyle önce katliamına çevrildi ardından kalan halkın zeytinlikleri başta olmak üzere yaşam alanları rezerv alanı ilan edilerek depremzedelerin göçe zorlanmasının yeni bir aracı haline getirildi.

Ancak şimdi deprem bölgelerinde özellikle de Antakya’da başlayan bu sürecin ve yağmanın bütün ülke sathına başta İstanbul’a yayılmasına dönük adımlar atıldı.

Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın bünyesinde bulunan Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Hizmetleri Genel Müdürlüğü kaldırıldı. Yerine “Kentsel Dönüşüm Başkanlığı” kuruldu.

Buna bağlı olarak da iki temel genel müdürlük yer alacak. Marmara Kentsel Dönüşüm Genel Müdürlüğü ile Taşınmaz ve Kaynak Geliştirme Genel Müdürlüğü. Ayrıca riskli yapılar, imar planları, yapım ve proje, izleme ve değerlendirme gibi 7 tane de daire kuruluyor. 2012’de tam da bu yüzden çıkarılan 6306 Sayılı Kanun ile ne yapıldı da, önlem almaya yetmedi? R.T.Erdoğan’ın aslında gerçek niyetlerini ağzından defalarca “kaçırdı”; “Vatandaş ikna edilemiyor”, “muhalefet davalarla bizi engelliyor”.

Bunun anlamı gerçekte, İstanbul’un Gülsuyu, Gülensuyu, 1 Mayıs Mahalleleri, Tozkoparan, Okmeydanı gibi yoksullu semtlerinden rant elde edilmesi için “kentsel dönüşüm yasasının” yeterli görülmemesi dahası halkın kendi yaşam alanı için direnişe geçmesi ve devletin rant ve talan politikasına karşı mücadelesidir.

“Vatandaş” ikna edilemiyorsa başka bir yol bulunması gerekiyordu, aranan “kan”, “rezerv alanı yasası” ile bulundu. Böylelikle deprem “lütfuyla”,  riskli bölge olmasa da sahte riskli bölge raporu, “yerleşim yeri imara açılmaz” yasasına karşı jet hızı ile yasal değişiklikle yerleşim yerinin rezerv alan” olarak geçmesiyle sorun da kökünden çözülmüş oluyor.

Üsküdar’ın en güzel bölgelerinden Çengelköy’deki gibi örnekte her şey kılıfına uyduruldu, uydurulacak. “Kentsel dönüşüm” yasasında yapılan kimi değişiklikler de bu değişikliğin önünü açıyor, kolaylaştırıyor. Örneğin, önceden binadakilerin üçte ikisinin onay vermesi gerekirken, şimdi ise % 50+1 bir ile bina kentsel dönüşüme girebiliyor yani 30 daire olan bir binada 15+1 ile bina kentsel dönüşüme girebilecek. İktidarın yandaş burjuva kanalları yasa Resmi Gazete’de yayınlanır yayınlanmaz ağzındaki baklayı çıkardılar.

Kararın Resmi Gazete’de çıkmasının sabahında Haber Türk yaptığı programda “rezev alanı” yasasının esasta “gece kondu semtlerini ve kendi deyimi ile “kilitlenen” yer olarak “dönüşüme giremeyen” yerlerin dönüşüme girmesinin hızlandırılması adına çıkarıldığını iddia etti. Daha önce yerleşim alanı olmayan yerler “rezerv alanı” olabiliyorken yeni değişiklikle artık yerleşim yerleri de rezerv alanı ilan edilebiliyor.

Dahası yasa ile rezerv alanı ilan edilen yerin boş olup olmamasına bakılmaksınız doğrudan kişi veya kişilerin/ halkın elinden alınabiliyor. Bilindiği üzere “imar barışı” ile çok sayıda insan tapularını aldı. Ancak bu yasa ile bu tapular adeta yok sayılıyor.

“Dönüşüm masrafları” için bir kolaylık sağlanıyor denilen kolaylık ise kişinin evine devletin çökmesi. Düşünün yoksul bir ailenin binbir zorlukla çoluğu çocuğu ile birlikte aldığı daireye veya yaptırdığı eve, devlet çökmüş olacak. İşte devlet kendisi ve bir avuç asalak için “rezerv alanı” yasasıyla milyonlarca aileyi mağdur etmenin yasal güvencesini bulmuş durumda.

Konu bağlamında söylenecek çok şey var ve konunun başta TMMOB olmak üzere devrimci, ilerici muhalif kamuoyu tarafından daha fazla incelenmesine ve araştırılmasına ve devletin bu çökme planına karşı mücadele etmesine ihtiyaç var. Yaklaşık 1.5 ay önce TMMOB yaptığı açıklama ile konuyu gündeme getirmiş ancak bu başlık kamuoyunda yeterince tartışılamamıştır.

Düzenlemeyi birkaç başlıkta sıralamak gerekirse;

* Asıl amacı afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi değil rant odaklı yapılaşmadır.

* Halkın mülklerine el konulmasının önü açılmakta, barınma hakkı gasp edilmektedir.

* Kamuya ait taşınmazlar devredilirken, özel mülkler kamulaştırılmakta, yerel yönetimlerin yetkileri kısıtlanırken Kentsel Dönüşüm Başkanlığı’na sınırsız yetki verilmektedir.

* Ekonomik kriz koşullarında sağlıklı, güvenli ve sağlam yapılı çevrede barınma hakkına erişemeyen halk yeniden borçlandırılmaktadır.

* Savunma ve yargı kararlarına itiraz hakkı ortadan kaldırılmakta hak arama özgürlüğü kısıtlanmaktadır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu