Irak’ta bir yıldır hükümet kurulamıyor. Son yapılan erken seçimlerde en çok oyu alarak seçimlerden birinci parti çıkmasına rağmen çoğunluğu sağlayıp hükümet kuramayan Şii lider Mukteda Sadr’ın siyaseti bıraktığını açıklaması sonrasında başlayan protestolar çatışmaya dönüştü.
“Yeşil Alan”a giren Sadr yanlıları, hükümet binalarını işgal ettiler. Kolluk güçleriyle çatışmalarda en az 30 kişinin yaşamını yitirdiği, yüzlerle ifade edilen insanın yaralandığı basına yansıdı.
Irak coğrafyası, sahip olduğu zengin petrol yatakları nedeniyle I. Emperyalist Paylaşım Savaşı’ndan itibaren emperyalist devletlerin çekişme/savaş alanı oldu. İngiliz emperyalizminden 1932 yılında göstermelik olarak kurtulmasından sonra
1933’te de Faysal’ın oğlu Gazi kral oldu. 14 Temmuz 1958’de Irak ordusu, Kral İkinci Faysal’ın da öldürüldüğü kanlı bir darbe ile yönetime el koyarak cumhuriyeti ilan etti.
1979 yılında Baas Partisi’nin önde gelen liderlerinden Saddam Hüseyin, Başkan Ahmed Hasan Bekri’nin “sağlık sorunları” nedeniyle istifasının ardından başkan seçildi. 20 Mart 2003’te ABD emperyalizmi tarafından, kitle imha silahları olduğunu öne sürerek başlatılan işgal saldırısı sırasında, Irak hükümeti ve ordusu üç hafta içinde çöktü.
9 Nisan 2003’te, ABD güçlerinin Bağdat’a girmesiyle 24 yıllık Saddam Hüseyin iktidarı sona erdi.
1900’lü yılların başında Irak’taki petrolün bulunması/keşfedilmesi sonrasında Irak, emperyalistlerin gözünü diktiği, egemenlikleri altına almaya çalıştıkları bir ülke oldu. Sadece Irak değil tüm Ortadoğu, emperyalistlerin iştahını kabartan bir coğrafya haline gelmişti. Irak’ın da üzerinde kurulu olduğu Ortadoğu coğrafyası, bir petrol denizinin üzerindeydi çünkü. Avrupa’da sanayi devrimi gerçekleşiyordu. Sanayileşme sürecindeki keşiflerden dizel motorların petrole olan ihtiyacı Avrupalı emperyalistlerin gözünü başta Irak olmak üzere Ortadoğu ülkelerine dikmelerinin nedeniydi.
İki emperyalist paylaşım savaşı sürecinde ve devamında emperyalistler, Ortadoğu’yu esas olarak da Irak’ı hedef aldılar. İngiliz hegemonyasından 1932 yılında göstermelik de olsa kurtulan Irak halkı, 2003 yılında ABD emperyalizminin ülkeyi işgal etmesiyle Saddam diktatörlüğünden de kurtuldu(!) Ama ABD işgaliyle birlikte ülke bir viraneye döndü. Milyonlarca insan öldü.
ABD emperyalistlerinin ”Koalisyon” adını verdikleri ortaklarıyla yaptıkları bombardımanlarla başkent Bağdat bile yaşanacak bir şehir olmaktan çıktı, milyonlarca Iraklı komşu ülkelere göç etmek zorunda kaldı.
ABD’nin 2003’teki işgaliyle Irak’taki tüm devlet kurumları çöktü. Irak, uyuşturucu, mafya ve suç örgütlerinin cirit attığı bir coğrafyaya dönüştü. Radikal örgütler süreç içerisinde El-Kaide, ardından da IŞİD’e dönüştü. Irak’ta yüzlerce yıldır devam eden Sünni-Şii gerginliği bu radikal örgütleri besledi, büyüttü.
Saddam’dan sonra Kürtler ve Şiiler, hükümette yer almayan kesimler devlet yönetiminde yer almaya başladılar. Saddam döneminde iktidar sahibi olan Sünniler ayrıcalıklarını kaybedince radikalleşerek Kürtleri ve Şiileri sindirmeye çalıştılar ve çatışmalar başladı.
Irak parçalanacak mı?
Hükümetin bir türlü kurulamadığı Irak, bugün açısından farklı grupların protesto ve çatışmalarıyla sallanıyor. Bu protestolarda başı çeken grup parlamento seçimlerinde en çok sandalyeyi kazanan Şii Sadr hareketi. 2019 yılının Ekim ayındaki ”işsizlik, yolsuzluk ve kamu hizmeti yoksunluğu” gibi nedenlerle gerçekleşen ayaklanmada onlarca insan ölmüş, yüzlercesi yaralanmıştı. Bu ayaklanmadan sonra hükümet, erken seçime gitmişti. Bu seçimlerden Sadr önderliğindeki blok, 73 sandalye kazanarak birinci parti olarak çıkmıştı.
Parlamentodaki diğer grupların dağılımı şöyle; 38 sandalye ile eski Meclis Başkanı Muhammed Halbusi’nin Takaddum (İleri) Partisi. 33 sandalye ile eski Başbakan Nuri el-Maliki’nin Kanun Devleti Koalisyonu ise üçüncü sırada bulunuyor. KDP de 33 sandalye ile parlamentoda yer alıyor. İran’ın desteklediği (Haşdi Şabi silahlı gruplarının yer aldığı) Fetih Koalisyonu ise sadece 14 sandalye kazanmış durumda.
Irak farklı grupların protestolarıyla sallanıyor demiştik. Bu protestoların diğer bir tarafı da İran’a yakınlığı ile bilinen ”Koordinasyon Çerçevesi” ittifakı. Sadr, bu hareketin ve son seçimlerde 33 sandalye kazanan Nuri el Maliki ve diğer Şii grupların hükümette yer almasını kabul etmemiş ve karşı çıkmıştı. Bu itiraz ve karşı çıkış bugünkü sorunun, karmaşanın nedenlerinden birisi.
Mukteda Sadr, ülkedeki siyasi kriz ve yozlaşmadan özellikle İran’a yakınlığı ile bilinen siyasi grupları sorumlu tutuyor. Bu nedenle Sadr ve destekçileri, Koordinasyon Çerçevesi ittifakını oluşturan gruplarla karşı karşıya geliyor.
Irak’ta bir yıldır hükümet kurulamıyor. Seçimde Sadr’ın desteklediği grup/blok parlamentoda çoğunluğu kazansa da tek başına hükümet kurabileceği sandalye sayısına ulaşamadı.
Haziran ayında Sadr, hükümet kurma çalışmaları sonuçsuz kaldığında parlamentoda desteklediği blok için istifa çağrısı yaptı. Bu çağrıya uyan milletvekilleri istifa ettiğinde de parlamento çoğunluğu Sadr’ın en büyük rakibi olan Koordinasyon Çerçevesi’ne geçti. Bu blok Temmuz ayında yeni bir başbakan seçmeye çalışınca Sadr’ın destekçileri parlamentonun dağılması ve yeniden seçimlere gidilmesi için oturma eylemine başlamışlardı.
Sadr, erken seçime gidilmesini ve meclisin dağıtılmasını talep ediyordu. Sadr, son olarak da 29 Ağustos’ta siyasetten çekildiğini açıkladı. Bunun üzerine Sadr destekçisi gruplar, Yeşil Bölge’deki hükümet ve cumhurbaşkanlığı sarayını basıp saray önünde açıklama yaparak hükümeti istifaya çağırdılar. Eylemcilerin bu alandan silah zoruyla çıkarılmasından sonra Sadr’a bağlı Seraya es-Selam milis gücü Yeşil Bölge çevresine konuşlanarak içerideki askerlerle çatıştı.
Şii lider Mukteda Sadr’ın siyaseti bıraktığını açıklaması sonrası başlayan protestolar güvenlik güçleriyle çatışmalara dönüştü. En az 30 kişinin yaşamını yitirmesi sonrasında Sadr taraftarlarına geri çekilme çağrısı yaptı.
Bağdat’taki Yeşil Bölgede başlayan çatışmalar ülkenin geneline yayıldı. Sadr ve İran destekli rakiplerinin büyük desteğe sahip olduğu Şii çoğunluklu vilayetlere de yayıldı. Basra ve Diyala şehirlerinde Sadr destekçileriyle Koordinasyon Çerçevesi ve Nuri el Maliki yandaşları arasında çatışmalar yaşanıyor.
Ülkedeki çatışmaların temelinde çeşitli siyasi kesimlerin iktidar kavgası yatıyor. Irak’ta 2003’teki ABD işgali sonrasında siyasal sistemde etnik ve mezhebe dayalı bölünmenin etkisi ciddi anlamda artmış durumda. Sadr destekçileriyle hükümet güçleri arasında ve Şiilerin kendi aralarındaki çatışmalar devam ediyor. Sünnilerle (IŞİD saldırıları şimdilik hızını kaybetse de) Şiiler arasındaki çatışmalar şimdilik durmuş gibi olsa da Irak, mezhep çatışmaları her an başlama potansiyeline sahip bir alan. Aynı zamanda ırka dayalı gerilimlerin olduğu topraklar.
2003 yılında ABD emperyalistleri ve yanına aldıkları Koalisyon güçleri (başta İngiltere) bugünkü Irak’ın bu durumda olmasının birinci derece sorumlusudurlar.
Görünen o ki, emperyalistlerin petrole olan gereksinmeleri sonlanana, başta Irak olmak üzere Ortadoğu’da petrol tükenene değin emperyalistler buralara müdahale ederek halkları birbirine düşman etmeyi sürdürecekler. Ta ki halklar birleşip, örgütlenip silahlanarak emperyalistleri ülkelerinden kovana dek…