Ukrayna ile Rusya arasında altı aydan bu yana devam eden savaşta henüz bir ateşkes sağlanmamışken, bu sefer Azerbaycan’ın Ermenistan’a saldırması ile Kafkaslar yeniden dünyanın gündemine girdi. Türkiye’den son bir haftadır askeri kargo ile Azerbaycan askeri üslerine taşınan silahlar ile 13 Eylül şafak vakti Vartenis’ten, Sotk, Cermug, İşhkhanaser, Goris, Ğapan’a Ermenistan topraklarına füzeler, topçu atışları, İHA ve SİHA’larla yapılan saldırıların bilançosu ağır oldu. 135 askerin hayatını kaybettiği açıklandı. Azerbaycan güçlerinin saldırılarında yer yer çatışmalar, sınır ihlalleri, bazı şehirlerde işgaller devam ediyor.
Azerbaycan devletinin bu işgal saldırısı uzun bir dönemdir devam eden Azerbaycan-Ermenistan, Ermenistan-Türkiye arasında süren “normalleşme” sürecinden henüz bir sonuç çıkmamasının ardından geldi. Siyasi sorunlar olan; sınırların henüz belirlenmemesi, Artsakh’ın siyasi statüsü, esir askerlerin teslim edilmemesi, Zangezur Koridoru vb. gibi acil çözüme kavuşması gereken konular ortadayken bu işgal saldırganlığının amacının Azerbaycan’ın elini güçlendirmek olduğu anlaşılıyor. Azerbaycan’ın diktatörü İ. Aliyev, müzakerelerde istediğini alabilmek için zor silahını devreye sokmuş görünüyor.
Bu işgal saldırılarında R.T. Erdoğan’ın parmağının, ilgisi ve bilgisinin olduğu anlaşılmaktadır. Saldırının Şanghay İşbirliği Örgütü toplantısı öncesinde gerçekleşmesinin tesadüf olmadığı, dahası saldırıda TC devletinden alınan silahların etkin kullanımının yanında, bazı saldırılarda Azerbaycan askerlerinin kullandıkları yöntemler, Azerbaycan askerlerinin Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından eğitildikleri ya da saldırılarda Azerbaycan askerleriyle birlikte DAİŞ artığı cihadist çetelerin kullanıldıklarını gösteriyor.
Azerbaycan işgal saldırısında Ermenistan kadın askerlerden Anus Abetyan’a yönelik DAİŞ’vari saldırganlık bunun en önemli göstergesidir. Anus Abetyan’ın tutsak düştükten sonra tecavüze uğraması, parmaklarının kesilmesi ve parmağının ağzına sokulması, bu işkencenin videoya kaydedilerek yayınlanması DAİŞ’in yöntemidir.
Zengin petrol ve doğalgaz yatakları ile elde edilen gelirlerle olağanüstü silahlanan Azerbaycan’ın faşist diktatörü İ. Aliyev yönetimi karşısında Hayastan sadece Azerbaycan ile savaşmamaktadır. Savaşın arkasındaki esas gücün Türkiye olduğu unutulmamalıdır. TC ordusunun Azerbaycan askerlerini -tıpkı DAİŞ çetelerinde olduğu gibi- eğittiği ve silahlandırdığı anlaşılmaktadır. Hayastan’ın ezeli düşmanı Türkiye’nin rolü burada ortaya çıkmaktadır. Bu saldırganlığın arkasında TC’ni yüzyıllık “Turan” hayalinin gerçekleşmesi için Hayastan’ın haritadan silinmesi vardır. Bu yapılamadığı koşullarda ise “Zangezur Koridoru”nun işgal edilmesi hedefi bulunmaktadır.
Azerbaycan’ın Hayastan’a yönelik saldırılarında, Azerbaycan’ın özellikle ısrar ettiği, Türkiye’nin çok arzuladığı “Zangezur Koridoru”nun ele geçirilmesi amaçlanmaktadır. 44 günlük savaştan sonra Rusya-Hayastan-Azerbaycan arasında imzalanan -her ne kadar “önkoşulsuz” denilse de- üçlü anlaşmada Zangezur Koridoru’nun verilmesi koşulu ortada yokken, Azerbaycan ile Türkiye hızını alamayarak, Zangezur Koridoru’nu ele geçirmek için Hayastan’ı askeri olarak sıkıştırıp imza atmaya zorlamak istemektedirler.
Savaştan yaklaşık on gün önce 31.8.2022 tarihinde Ermenistan Başbakanı N. Paşinyan ile Azerbaycan diktatörü İ. Aliyev Belçika’nın başkenti Brüksel’de Avrupa Komisyonu Başkanı C. Michelle ile ortak bir toplantı gerçekleştirdiler. Yapılan toplantıdan sonra N. Paşinyan “Bizim için kolay olmadı” açıklamasını yapmıştı. N. Paşinyan hükümetinin dolayısıyla Ermenistan’ın en zayıf ekonomik ve askeri koşullarında, üstüne “Felaket Anlaşması”nı imzaladığı şartlarda, “ön koşul yok” yalanlarına rağmen ve de N. Paşinyan’ın “Ermenistan topraklarından kimseye koridor vermeyeceğim. Ancak yol vermeyi kabul ediyoruz. Azerbaycan da bu yolu kullanabilir” demesine rağmen amaç Hayastan’ı köşeye sıkıştırıp Zangezur Koridoru’nu tümüyle teslim etmeye zorlamaktır.
Uluslararası müzakerelerde Hayastan’ın eli zayıftır!
İlk defa bu kadar geniş kapsamlı Hayastan topraklarını hedef alan saldırılarda, işgalin zeminini hazırlamak için Azerbaycan, Ermenistan topraklarının içine kadar girerek, provokasyonlar, taciz atışları, sınır ihlalleri, korku ve halkta güvensizlik yaratarak, dünya kamuoyuna saldırgan tarafın Ermenistan olduğu yalan propagandası yapmıştır. 44 günlük savaşta da savaşı başlatanın Hayastan olduğunu kanıtlamak için “kendimizi savunmak için” saldırdık yalanlarına sarılmıştı.
Bugün de aynı şekilde ilk saldıran tarafın Ermenistan olduğu yalanına sarıldılar. Ortaya çıkan saldırının gerçekleştirildiği bölgelerin haritalarında gerçekler su yüzüne çıkmıştır. Çatışmalar Hayastan’ın sınır içlerinde yaşanmıştır. Tıpkı TC’nin Rojava’da ve Irak Kürdistanı’nda yaptığı gibi “sınır ötesi operasyon” adı altında işgal saldırıları gerçekleştirilmiştir. Bu yüzden dünyada hiçbir ülke İ.Aliyev’in sözlerine inanmış değildir.
13 Eylül’de işgalci ve saldırgan Azerbaycan devletinin DAİŞ’vari yöntemler kullanarak gerçekleştirdiği işgal saldırısı ne ilktir ne de son olacaktır. Kafkaslar’da SSCB’den ayrılan Cumhuriyet’lerin Bağımsız Devletler kurmasıyla başlayan savaşlar, 1990’lardan bu yana devam etmektedir. 70 yıldır barış içerisinde yaşayan halkların bugün birbirleri ile savaşır duruma gelmeleri üzücüdür ve aynı zamanda düşündürücüdür. Dolayısıyla bu savaşın dünya kapitalist sisteminden bağımsız bir savaş olmadığı görülmemelidir.
Yeni “Rus Çarı”nı temsil eden Putin’in hegemonya savaşlarının bir parçasıdır. Kafkaslar’da artık iyice yerleşmiş olan Rus Çarı, bu sayede Azerbaycan ile Ermenistan’ı rahatça kontrol edebilmektedir. İstediği zaman istediğini yapabilme olanaklarına sahiptir. 44 günlük savaştan sonra Azerbaycan’dan Lâçin’e kadar yerleşen Rusya’nın haberi olmadan, Azerbaycan’ın bu kadar geniş kapsamlı saldırı ve işgal harekatı başlatmış olması imkansızdır.
Azerbaycan ile Hayastan savaşı bu yüzden halen devam eden Rusya ile Ukrayna savaşından ayrı değildir. Savaşın iki tarafı Azerbaycan ile Hayastan olurken, 15-16 Eylül tarihlerinde Şanghay İşbirliği Örgütü zirvesinde iki eli kanlı Putin ile Erdoğan, Azerbaycan ile Hayastan savaşını görüşmek için yan yana geleceği açıklanmıştır. Karar verenler Rusya ile Türkiye liderleri olmuştur. Her ülke kendi çıkarlarını öne sürmüştür.
Rusya, Ukrayna savaşı nedeniyle AB-ABD tarafından kendisine uygulanan ambargo ve yaptırım kıskancında zorlanırken ve askeri olarak da işgal ettiği Harkiv’den geri çekilme kararı alırken, Azerbaycan’ın işgal saldırısının zamanlaması manidardır. Rusya emperyalizmi yaşadığı sıkışmayı, Türkiye üzerinden Azerbaycan’ı harekete geçirerek aşmak istemektedir. Bu konuda çetin pazarlıkların olduğu anlaşılmaktadır. Rusya emperyalizmi kendi çıkarlarını korumak istemektedir. Bu “savaş oyunu”nda Ermenistan, Rusya için pazarlık masasında kullanışlı bir araç işlevi görmektedir.
Rusya ile Ukrayna krizinde, AB ve dünya ülkelerinde yaşanan gıda, enerji ve yüksek enflasyon şimdiden AB ülkelerini “kışı nasıl atlatacağız?” diye kara kara düşünmeye sevk etmiştir. Dünyanın bir numaralı gaz üretici ve ihracat yapan ülkesi Rusya’dan muslukların kapanması, gaz sevkiyatının durması ile başlayan ekonomideki duraksama, enerji fiyatlarındaki fahiş fiyat artışları, halkın yoksullaşmasını beraberinde getirmiştir.
Bu yüzden Avrupa Parlamentosu Başkanı Ursula Vonder Leyen acil olarak Temmuz ayında Azerbaycan’ı ziyaret etme gereği duymuştur. Petrol ile gaz tedariki konusunda bir dizi anlaşma imzaladıktan sonra “Azerbaycan AB’ye gaz akışını ikiye katlayarak bu kış ve sonrasında gaz tedariki için iyi bir haber” olarak duyurmuşlardır. Aliyev’in eline mahkum olan AB, saldırı-işgal ve terör estiren Aliyev’e teslim olmuştur.
Bu koşulları çok iyi değerlendiren Aliyev, durumu fırsata çevirerek yeni yeni saldırılar, provokasyonlar ile Zangezur Koridoru’nu ele geçirmek için en uygun zaman olarak görmüştür.
100 yıllık hedef: Turan Yolu!
7 Ekim 2020 tarihinde altı Bağımsız Devletler Topluluğu üyesi olan Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Belarus ve Ermenistan arasında imzalanan bir Askeri ittifak olan KGAÖ (Kollektif Güvenlik Örgütü Anlaşması) Rusya’nın kontrolünde olduğundan dolayı, Hayastan’a yönelik saldırılar karşısında seyirci kalmaktan öteye gitmemiştir. Rusya emperyalizmi saldırlar karşısında “Ermenistan’a incelemelerde bulunmak üzere” heyet gönderileceği açıklamasında bulunmuştur.
TC Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun “Ermenistan artık tahrikleri bırakmalı”, R.T. Erdoğan’ın “Azerbaycan kardeşlerimizin yanında olduğumuzu tüm dünya bilmelidir. İmzalanan anlaşmanın şartlarını yerine getirmediği gibi sürekli saldırgan tavır sergileyen Ermeni tarafı için bu tutumun elbette sonuçları olacaktır” açıklamalarında da görüleceği üzere işgal saldırısının dünya kamuoyu nezdinde meşrulaştırılmasının propagandası yapılmıştır. Buna rağmen KGAÖ Örgütü sessizliğini korumuştur. Türkiye’nin açıklamalarına karşı tepki göstermemiştir. Bu ise işgal saldırısının bir yanında da Rusya olduğu anlamına gelmektedir. En azından Rusya Ukrayna’ya yönelik işgal saldırısının sonucunda yaşadığı sıkışmayı, başka bölgelerde savaşlarla gidermek istemektedir.
Hayastan ile Azerbaycan “barış görüşmeleri”, Türkiye ile Ermenistan görüşmelerine paralel olarak yürümektedir. Bugüne kadar dört defa bir araya gelen heyetler arasında henüz bir ilerleme sağlanmamıştır. Sağlanmayacaktır da. Türkiye gibi terörü destekleyen ve uluslararası hukuka göre savaş suçu işleyen, bir devlet ile “normalleşme” çabası burjuva bir propagandadan ibarettir. Türkiye ve Ermenistan burjuvaları halka yalan söylemektedir. Daha önceki “barış” görüşmelerinden bir şey çıkmadığı gibi şimdi de bir şey çıkmayacaktır.
Osmanlı’nın, İttihat ve Terakkicilerin, Kemalistlerin devamı olan bugünkü AKP-MHP ve Perinçek ekibi, Suriye’de de kanıtlandığı gibi cihatçı katilleri desteklemişlerdir. Irak’ta, Suriye’de, Artsakh’ta, Libya’da, “barış”tan yana değil “yangına körükle giden”, işgal-yağma ve terör ihraç eden devlet olarak ortaya çıkmıştır. Yayılmacı, işgalci ve talancı bir devletten “barış” beklemek hayaldir.
AKP-MHP faşizmi önümüzdeki seçimlere hazırlanmaktadır. Bunun için ırkçı ve şovenist propagandaya ve zaferlere ihtiyaç duymaktadır. Sadece Rojava ve Irak’ta Kürt ulusuna yönelik değil örneğin batısındaki komşusu ve NATO müttefiki olan Yunanistan’ı bile “bir gece ansızın gelebiliriz” diyerek tehdit edecek kadar gözü kararmıştır. Dışarıdaki bütün bu saldırganlığın içerdeki iktidar mücadelesiyle ilgisi olsa da Ermenistan’a yönelik saldırganlığın tarihsel kökleri vardır.
TC devletine ve AKP-MHP rejimine içerideki iktidarının sürdürmek için bir zafer gerekmektedir. Bunun için yüzyıllık “Türk ülküsü” gündeme getirilmiştir. Türki Cumhuriyetlerine ulaşma ve Turan yolunun açılması için Zangezur Koridoru’nun ele geçirilmesi gerekmektedir. Dün emperyalist planlar gereğince “Adriyatik’ten Çin Seddine kadar uzanacak bir Türk dünyası”nın gerçekleşmesi için işgal savaşları gerçekleştiren İsmail Enver’in yerini bugün R.T.Erdoğan almıştır.
Şu anda Türkiye, Azerbaycan, Rusya, İran, Amerika, Çin, Hindistan dahil olmak üzere herkesin gözü bu toprakların üzerindedir. Rusya buraya yerleşerek sınır üsleri kurdu. Çin ile ABD Ermenistan Büyükelçileri Syunik bölgesini ziyaret ederek önemini belirttiler. Syunik bölgesinde Türkiye ile Azerbaycan devletlerinin kirli oyunlarını gören İran durumu net olarak açıklayıp şöyle demektedir. “Yunanistan, Kıbrıs, Ermenistan, Suriye ve Irak’tan sonra Türkiye şimdi İran sınırlarına yakın şeytani operasyonlar yürütüyor. Türkiye ateşle oynadığını bilmelidir” diyerek uyarmıştır. İran daha yeni Syunik bölgesinde konsolosluk açmıştır. Ermenistan ile Azerbaycan arasında olabilecek her türlü sınır değişikliğini asla kabul etmeyecekleri ilan etmiştir.
Görünen odur ki Azerbaycan’ın son işgal saldırısında Syunik bölgesi ve Zangezur Koridoru’nun ele geçirilmesi temel hedeftir. TC bu saldırıya tüm güçleriyle destek vermiştir. İşgalci ve yayılmacı TC devleti bölgede halklar için bir tehdit olmayı sürdürmektedir. Bu tehdidin ortadan kaldırılması bölge halklarının barış içinde yaşaması için gerekli ve zorunludur. Barış, normalleşme görüşmeleri oyalama taktiklerinden ibarettir. TC yıkılmadıkça bölgemize barış gelmeyecektir.