Almanya’nın farklı şehirlerinden Otomotiv sanayi, Liman sektörü, Zanaat, Temizlik ve Bakım sektörü, Demir-Çelik üretim sanayi, Sağlık hizmetleri ve daha birçok üretim ve hizmet sektöründen işçilerin katıldığı konferansta farklı milliyetlerden işçilerin yer alması dikkat çekti.
Hildesheim: 21 Nisan günü Enternasyonal Birlik bünyesinde kurulan İşçi Platformu’nun örgütlediği, İşçi Konferansı başarılı bir şekilde sonuçlandı. Almanya’nın Hildesheim kenti Êzidi derneğinde gerçekleşen konferans‘a 30’a yakın iş kollarından 120’nin üzerinde işçi katıldı.
Almanya’nın farklı şehirlerinden Otomotiv sanayi, Liman sektörü, Zanaat, Temizlik ve Bakım sektörü, Demir-Çelik üretim sanayi, Sağlık hizmetleri ve daha birçok üretim ve hizmet sektöründen işçilerin katıldığı konferansta farklı milliyetlerden işçilerin yer alması dikkat çekti.
Konferansa katılan çevre ve doğa sendikası aktiviteleri de bir konuşma gerçekleştirdiler. Konferansa Bosna Hersek’ten Fortuna fabrika işçisi misafir delege olarak katıldı.
“Her satım ya da Füzyon daha fazla saldırı demek”
İşçi Platformu tarafından yönetilen oturumda Opel, Ford ve Volkswagen (VW) fabrikalarında çalışan işçilerin tecrübe ve deneyimlerini aktardılar. Özelikle Opel’in GM’den PSA’ya satılma sürecinde verilen sözlerin yerine getirilmemesi, aksine işçi haklarına yönelik saldırıların, işten çıkarmaların daha fazla arttığı, her satım işleminden sonra Opel işçilerinin daha fazla zarar gördükleri aktarıldı. Bochum, Eisenach ve Rüsselsheim’de çalışan işçilerin verdikleri bilgiler çerçevesinde saldırıların daha fazla artacağı bilgileri paylaşıldı ve ortak mücadelenin önemine dikkat çekildi. Ford’da yapılan grevlere ilişkin bilgilendirme yapılırken, VW’de gelişen yazılım programı skandalının da işçilere kesildiği, zararın kamuya yüklendiği örnekleriyle dile getirildi.
Konuşan işçiler, işkollarında hak gasplarına ve saldırılara karşı yürütülen mücadelede aktif olanların daha çok saldırıya maruz kaldıklarını ve onlarla dayanışmanın önemli bir yerde durduğunu dile getirdiler. Sendika yönetimlerinin hak gasplarına yönelik saldırılarda işverenerle ortak hareket ettiklerini belirten işçiler, Türkiye’de ki baskılara, Alman devletinin TC’ye sattığı silahlara yönelik Sendika’da yapılması planlanan etkinliklerin bizzat sendika yönetimi tarafından yasaklandığını ve işçilerin tehditlere maruz kaldıklarını bir örnekle dile getirdiler.
“Önemli olan örgütlü mücadele”
Türkiyeli bir işçi ise bir işyerinde Betriebsrat’ın kurulma sürecini deneyimleriyle aktarırken, bir başka Türkiyeli kadın işçi ise 17 yıllık iş yaşamında yaşadığı deneyimleri aktardı. Temizlik sektöründe yer aldığını aktaran kadın işçi konuşmasında; “işçilerin hakları konusunda mücadele ederken şahsıma yönelik psikolojik ve fiziksel yaptırımlara maruz kaldım, işverenler tarafından işten çıkarıldım. Mahkeme tarafından işten çıkarılmam iptal edildikten sonra saldırıların dozajı arttırıldı. Para teklif edilerek işten çıkmam teklifini ret ettim ve mücadeleme devam ettim. Gelinen aşamada işçi temsilciliğinde (Betribsrat) yer alıyorum ve mücadele etmeye devam ediyorum ve edeceğim. Önemli olan örgütlü mücadele edilmesi” demesi büyük ilgi topladı.
“İşçilerin güvenin kazandık“
Bir başka Türkiyeli işçide, Demir-Çelik sanayi alanında yapılan çalışmalardan deneyimler aktadır. Bu alanda farklı milliyetlere mensup işçilerin birlikte yer aldığını, burada yapılan bir çalışma ile bir kaç yılda işçilerin güvenlerini kazandıklarını ve bir sonraki Betriebsrat seçimlerinde seçildiklerini aktardı. Bir önceki Betriebsrat’tan farklı olarak bu dönemde gerçek anlamda işçi hakları için mücadele edildiğini ve bu sürede önemli oranda deneyim elde edildiğini belirtti. Bu süre içinde işçilerin sendikalaşması için emek verdiklerini aktaran demir-çelik sanayi işçisi, mücadelenin devam ettiğini aktardı.
Liman işçilerinin durumuna dair bir konuşma yapan bir liman işçisi, 2 ve 3 Haziran’da Rotterdam’da liman işçileri olarak konferans düzenleyeceklerini dile getirdi.
“İşçiler arasında iletişim kanalları oluşturulmalı”
Konferans’ta söz alan Almanya Türkiyeli İşçiler Federasyonu (ATİF) temsilcisi, böylesi bir konferansın örgütlenmiş olmasının önemine vurgu yaptı. ATİF temsilcisi, burjuva medyasında manipülasyonun ve bilgi kirliliğinin hat safhada olduğunu, doğru bilgilerin işçiler arasında iletişim kanalları yaratılarak aktarılması gerektiğini dile getirdi. Bu türden konferansların buna hizmet ettiğini belirten temsilci, sınıf içinde ortak çalışmaları geliştirilmesi yönünde perspektife sahip olduklarını ve bu konuda pratik adım atmaya devam edeceklerini dile getirdi.
Konferans’ta konuşma yapan yerli ve göçmen işçilerin dile getirdikleri bir başka durum ise Türkiyeli işçilerin işkollarında ki durumları oldu. Türkiye’de ki gelişmelerin Türkiyeli işçiler arasında birlikteliği önemli oranda baltaladığı, şovenizmin etkisi altında kalan Türk ve buna karşı mücadele eden Kürt, demokrat, sosyalist işçiler arasında ayrışmaların olduğu, bu durumun yer yer iş kollarında sorunlara yol açtığı, Alman ve Türk egemenlerinin de bundan nemalandıkları vurgulandı. Afrin işgali döneminde ortaya konan demokratik tepkiler karşısında organize olan Türk şovenistlerinin, sendikaları tehditler ettiklerini, üyelikten çıkacaklarını beyan ettiklerini ve sendika yönetimlerinin ise bu tehditlere boyun eğdiklerini dile getirildi.
Konferans’ta konuşma yapan çevre sendikası aktivistleri, işçi sınıfı mücadelesini önemsediklerini, işçi ve emekçiler ile çevre aktivistleri karşı karşıya getirilmek istendiği, oysaki doğa ve insan bütünlüğü içinde üretimde yer alan insanlarla doğanın bütünlüğü içinde meselelere yaklaşılması gerektiği vurgulandı. Üretimde yer alan işçiler üzerinden Kapitalistlerin çevre katliamlarını yaptıkları, işçi ve emekçilerin buna karşı çıkması gerektiği belirtildi.
25’ten fazla sektörden ve işkolundan işçinin söz aldığı konferansta, farklı farklı sorunlara rağmen her alanda mücadele yürütüldüğü, bu mücadelelerin birleştirilmesi gerektiği, atılan her adımın işçi ve emekçiler de bilinçlenmeye yol açtığı dile getirildi. Almanya’nın ağır silahlanma endüstrisini geliştirdiğini dile getiren bir işçi, buna karşı tavır alınması gerektiği ve bu işkollarında yer alan işçilerle temasa geçilmesi gerektiğini dile getirdi.
Eisenach işçilerinin konuşmaları sırasında AfD gibi ırkçı yapıların da işçi sınıfı içinde etkin olmaya çalıştığı, işçileri “yerli ve yabancı” olarak ele aldıkları ve yaşanan hak gasplarının sebebi olarak göçmen işçileri gösterdikleri dolayısıyla bu ırkçı propagandanın işçiler içinde yer edineceği vurgulandı ve önümüzdeki 1 Mayıs’ta buna karşı sokaklara çıkacaklarını belirttiler.
“Aylardır grevdeyiz ve fabrikayı işgal ettik”
Konferans’a misafir delege olarak katılan Bosna Fortuna fabrika işçisi, aylardır grevde olduklarını, 19 yıllık emeklik sigortasının yatırılmadığını dile getirdi ve fabrika sahiplerinin tüm saldırılarına rağmen grevden geri adım atmadıklarını, konferansın dayanışma selamını ileteceğini dile getirdi. Saldırıları yapan fabrika şefinin dolandırıcılık ve sahtekârlıktan hüküm giydiğini, fabrikanın iflas etmesinin ardından fabrikayı işgal eden işçilere karşı devlet güçlerinin saldırdığını anlattı. Devlet güçlerinin saldırıları karşısında direndiklerin dile getiren Fortuna işçisi, bu saldırılarda devletin kadın-erkek eşitliğini sağladığını iranik bir biçimde dile getirdi.
Konferans, Türkiye’de tutsak düşen Adil Demirci, aktif çalışmaları sonucu işten çıkarıl Opel işçisi Christian Kovoll, Sevim Dağdelen’e ilişkin etkinlik yaparken etkinlikleri yasaklanan ve IG Metall tarafından tehditlere maruz kalan sendika aktivistleri ve işçileri ile, Güney Afrika’da direnen işçilerle, aylardır grevde olan Bosna Fortuna işçileri ile dayanışma içinde olduğunu belirten mesajları oy birliği ile kabul edildi.
Birçok ATİF aktivisti işçinin konuşmaları ve aktardıkları deneyimler ilgiyle karşılandı. İşçi Platformu’nun önerisi ile Konferansların devam ettirilmesi ve işçilerin yürüttükleri mücadelelerin ortaklaştırılması noktasında adım atacak bir yürütme oluşturuldu. Sonuç bildirgesinin tartışılması ve oy birliği ile onaylanmasının ardından Enternasyonal marşının Almancası hep birlikte söylendi ve konferans sona erdirildi.