Bölgenin terör devletleri, bir kere daha aralarındaki “it dalaşı“na ara verdiler. Kürt varlığının belini kırmak, güçleri yetiyorsa bu ırkın soyunu kurutmak güdüsüyle harekete geçtiler. Güney’i yutmanın işaret fişeğini Kerkük’te patlatıp, Kuzeydoğu Suriye (Rojava) Özerk Yönetimi’ni boğmak üzere, ortak cephede buluştular.
Oysa çatışmalı tarihsel olay ve olgular bir yana, bugün Kürtlere kötülükte birleşenler, daha dün Türklerin örgütleyip silahlandırdığı İslami terörün (IŞİD) ağındaydı. Bugün Türklerin kiralık işgal gücü olarak kullandığı teröristler, kan döküp ortalığı yaka yıka Irak’tan geçtiler. Suriye, Türklerin silahlarıyla yıkıma uğradı. Yangına tutuldu. Bir milyon kişi katledildi. Milyonlar mültecileşti. Suriye mal ve canın yanında onurunu da kaybetti.
Ve aynı Suriye, bu haliyle babası, kardeşinin katili, annesinin tecavüzcüsüne aşık avanak misali, o ülke ve halkı içi, canını feda eden Kürtlere karşı ittifak halinde.
IŞİD, Suriye ve Irak’ta tecavüz, hırsızlık, soygun peşinde koşup insanları iri diri yakıp başlarını keserken, İranlılar kazığa bağlı kurbanlık gibi sırasını bekliyordu. Ve beklerken aklını, aklıyla birlikte onurunu kaybetmiş andaval, aptal gibi, ayaklarının dibini kazan Türklerin koluna giriyordu. Putin’in himayesine sığınıp Astana’da kurulan ganimet masasına oturuyordu.
Ne onurlu bir görünüş ama: Oysa İran, o sırada tabur tabur askerleriyle Suriye’de koruyucu ve kurtarıcı rollerdeydi. Türkler ise Suriye’ye fetih marşları eşliğinde ilerliyor, Türklerin reisi Şam’da fetih namazını kılma tarihini açıklıyordu.
Suriye’yi himayaye gidip geri planda çıkarına bakan İranlı Mollalar, öte yandan Batı ittifakına karşılık Putin’in kanatları altındaydı. Yardım edecek diye Türkleri besliyor, petrol, gaz veriyordu.
Ama aynı zamanda, Rusya gibi, onlarla vekaleten savaş halindeydi.
Öyle bir halkı, İran Türkler’den Batı’ya karşı Badigartlık hizmeti sözü alıyor, Rusya da, asla kullanılmayacak üç milyar dolarlık füze satıyordu. Şunların onur püsküllü ticaretine bakın…
Rusya, aldıklarına karşılık Türklere “buyur geç“ mi dedi ve İran da ona yardım ile yataklık mı etti yani? Bilinmiyor ki! Pazarlıklar gizli. Arada, ışık sızdırmayan bir kara perde var…
Gelelim bugüne. Bu satırlar yazılırken Türklerin diktatör reisi Putin’le görüşmek için Rusya’daydı. Konu, Mafya türü vurgunla nakledilecek Ukrayna buğdayından pay alma ve de Kürt kırımı…
Reis’in “kara kutusu“ da İran’da. Onun konusu da, Kürt kapanı. Nasıl olsa ortalık toz ile duman içinde. Katil kurdun sevdiği hava bu. IŞİD ve işbirlikçiler yeniden iş başında.
Meğer, Rojava’nın Deriyézor bölgesinde ihanet fokurduyormuş. Burası IŞİD’in de cirit attığı bir bölge olduğu halde, SDG nasıl da uzun zaman haberdar olamadı, anlaşılır değil.
Oysa doğrudan Deriyezor Arap komutanı ve ekibinin rol aldığı bir buğday, petrol ve inşaat malzemesi hırsızlığı tezgahı kurulmuş. Öte yandan IŞİD ile işbirliği ve casusluk faaliyetleri.
Türklerin başını çektiği bir kötülük kervanı düzülmüş. İçeride düşman cephesi kurulmuş. Ancak, ihanetin neşterlenip patlatılmasından sonra, suçluluk üstünde yakalanlarla ortakları o telaş içinde silaha sarıldılar. O arada onları kullanan düşman cephesinin yüzündeki peçe de düştü. Açıkça saldırıya geçmeye başladılar. Ölenler var. Suriye Demokratik Güçleri (SDG) bölgeye askeri takviye göndermek zorunda kaldı.
Elektronik Nupel gazetesi, Pazar günü yayımladığı habere göre Amerika‘nın Şam Büyükelçiliği, Pazar günü yaptığı açıklamada, IŞİD’e karşı mücadelede SDG ile ortaklıklarının önemini yineledi. Suriye Gözlemevi de, ABD savaş uçaklarının da, cepheye sürülen İran destekli milis grupları vurduğunu açıkladı.
Bölgedeki tüm kötülükleri besleyip yayan Türk diktatörlüğü ayrıca cephe açtı. Saray’ın sözcülüğünü yapan bir haber kanalı, Suriye’deki Türk işgal güçleri bölgesinden, Rakka ile Haseki mıntıkasına saldırı başlatıldığını duyurdu.
Olanlar beklenmeyen, başka bir deyişle şaşırtıcı değildir. Türkler, yıllardır sivil katliama hiç ara vermediler. Kısacası olanlar yeni değildir.
Kürtlere gelince; Kürtler kan ve ateşin içinden fırlayıp geldiler. Kötülerin, başka bir deyişle insan kesen, diri yakan barbarlara direndiler, direnecekler. Onlara dayatılan bu…
(Yeni Özgür Politika – 5 Eylül 2023)