Adana’da sayacılar, ayakkabı patronlarının zam talebini karşılamaması üzerine iş bırakma kararı aldı. Ayakkabı patronlarından yüzde 40 zam talep eden sayacılar, uzun yıllardır ayakkabı üretiminin yapıldığı Büyük Saat bölgesinde yarın iş bırakacak. 2018’deki dolar krizinden bu yana uzun süreli işsizlik yaşayan sayacıların kayıpları büyük. Ayakkabı patronları ise bu kayıpları karşılamaya uzak duruyor.
Evrensel’de yer alan habere göre; işlerin yoğunlaştığı bu günlerde iş yetiştirmekte zorlanan sayacılar, saya fiyatlarını karşılayabilmek için uzun saatler çalışmak zorunda kaldıklarını belirtti. Hakları olan zamları almak istediklerini ifade eden sayacılar, ayakkabı dikimi için yüzde 40 zam talep etme kararı almıştı. Ayakkabı İmalatı Çalışanları Derneğinin görüşmeleri sonuçsuz kalınca sayacılar 20 Eylül’de iş bırakacak. Sayacılarla iş bırakma eylemi öncesinde konuştuk.
Her yerde iş olduğunu ancak ücretlerin iyi olmadığını ifade eden Murat Ataş, “Geçen sene söz verilen zamlar sağlanmadı. Artık kanmayız. 25 kuruş, 50 kuruş. 25 kuruş, haftada 500 iş diksek 125 lira. Biz üç kişiyiz nasıl paylaşacağız bu yüz 125 lirayı? İp 13 lira, iğne 11 lira. Nasıl yapacağız. Ayağım sakat zorla çalışıyoruz” dedi.
2 sene önce 3.5 lira olan şekerin 6 liraya, yağın 30 liradan 70 liraya çıktığını ifade eden Ataş, “Geçinemiyoruz ki. Bir makine çalışıyor dükkana 100-150 lira elektrik geliyor. Ayrıca dükkan kirası var. Kazancımız sıfır. Asgari ücretle işe alsalar çalışırım. 8 saat değil mi ben 12 saat çalışıyorum. Sigortası var, yemeğim oradan, servisim oradan. Çalışırım. Günde 10 çay içsen 10 lira. Kahvaltı en kötüsü 7-8 lira. Öğlen yemeğinin en kötüsü 10 lira. 30 lira yaptı. Bizim canımız hiç mi tatlı istemeyecek?” dedi.
İktidarın değişmesi gerektiğini dile getiren Ataş, “Ben AKP’liyim mesela. Kaç senedir oy verdim. Bu sene vermeye niyetim yok. Kafam karmakarışık. Kararsızım. Gidişatımız çok kötü. Emekçilerin çözümü birlik. Hep beraber olmamız lazım. Kalktık mı oturmayacağız. Acımızdan ölecek değiliz” dedi. Meslekten ayrılmak için bir süre sigortalı olarak fabrikada çalıştığını anlatan Ataş, önünde sonunda yine mesleğe dönmüş. Bu sefer de kurtuluş olarak emekliliği beklediğini anlatan Ataş, “Ama olmadı. EYT’liyim ben de” dedi.
22 senedir sayacılık yapan Mehmet Özay, yıllar içerisinde yaşadıkları gelir kaybını şu sözlerle dile getirdi: “Bir çift saya diktiğimde diyordum ki ‘Ben bununla yemeğimi yerim, ayranımı içerim, çayımı içerim bugünün parası ile 10 lira da cebimde kalır’ ama şimdi yaptığım bir çift ayakkabı 6-7 TL ise… Döner olmuş 14 TL. Bu da en ucuzu. Bir çift ayakkabı fiyatı ile eşleşmiyor.”
Atölyecilerin her seferinde daha zor modellerle karşılarına çıktıklarını ancak modellerin zorluğunu karşılayacak bir fiyat alamadıklarını dile getiren Özay, “Modeller zorlaştıkça bizim kazancımız azalıyor. Biz o modeli çıkarabilmek için daha uzun saatler çalışıyoruz ancak ücretlerimiz aynı kalıyor. 8 saat çalışacağımız yerde 14 saat çalışıyoruz. 8’de gelebilmem için 6.30’da kalkmam gerekiyor. 8’de işe gelip bu kafesten çıkamadan geç saatlere kadar çalışıyoruz. Bu model mesela 20 lira olsa. 50 çift dikip evime giderim. Ama 12-13 lira olunca 100 çift dikiyorum ki evime ekmek götüreyim. 9’da buradan çıkıyorum. Eve gidene kadar 10 oluyor. 13 saat çalıştığın zaman asgari ücrete bile denk gelmiyorsa bunda bir sıkıntı var” dedi.
13 saat çalışmaya asgarinin altında ücret
Elindeki ayakkabıyı göstererek konuşmasına devam eden Özay, “Bunun fiyatı 25 TL olması gerekirken 12-13 TL. Patron modeli parçalayıp daha detaylı bir model yapmaya, iyi modellerle daha çok satmaya kafa yorarken işçiye gelince bu çabanın onda birini düşünmüyor. Orada kendi rekabet gücünün peşine koşarken işçinin peşine koşmuyorlar. Bu ayakkabıdan haftada 700 lira. Günde 120 lira iyi para gibi görünüyor. Ama günde 13-14 saat çalışıyorsam bunu çift mesai yaparak kazanıyorum. Ben haftada 1000 lira da alsam o para normal mesaide 500 liradır. 6 gün, 75 liraya denk geliyor. Asgari ücret 2 bin 800 iken benim aylığım 2 bin 200 lira oluyor. Üstelik benim sigortam yok, uzun saatler çalıştığım için sosyal faaliyetim yok, çalışma koşullarım iyi değil” dedi.
Bir firmada vitrinde, kendi bünyesinde sayacı olarak 10 kişinin gösterildiğini ifade eden Özay, “Ama 10 bin çift ayakkabıyı 100 kişi dikebilir. Geri kalan 90 kişi nerede? Onu denetleyin. Ama bu ülkedeki yönetim sistemi bu şartlarda çalışıldığını çok iyi biliyor. Denetlemeye gidildiğinde ofislerde oturup gidiyorlar” dedi.
“Ben devleti zengin ediyorum”
Sayaya senede bir zam aldığını ancak yemekçinin, çaycının iki kere zam yaptığını ifade eden Özay, “Enflasyon enflasyon diye diye ülke tepe taklak. Yemekçi diyor ki hamura zam geldi, ayran içiyorsun, ayrana zam geldi. Adama diyorsun ‘Döner yap’ ‘Tavuğa zam geldi’ diyor. Bir senede iki üç kere zam geliyor. Ücretlere gelince patron “Zam verdim ya” diyor. Sözde veriyor. 2 TL 3 TL vermesi gereken yerde 50 Kuruş veriyor. Bir de verdim diyor. Tamam verdin de ne kadar verdin? Benim yaptığım ayakkabıyı sen mağazada 1000 liraya satacaksın. Ben bir çift ayakkabı dikip bir tane tavuk döner yiyemeyeceğim. Ben emek harcıyorum, ailemden, sosyal yaşamımdan kısarak ben patronu zengin ediyorum. Ben devleti zengin ediyorum” diye konuştu.
Atölyecilerin “Biz de kazanmıyoruz” diyerek kendilerine zam vermek istemediğini anlatan Murat Cengiz, “Bugün kazanmayan kişi bu işe devam eder mi? Oto center işine gir, galeri aç, market aç. Devam ediyorsa kazanıyor. En küçük atölye 600 çift ayakkabı yapıyor. Kazanmayan bunu nasıl yapıyor?” dedi.
Her şeye zam gelirken işçinin ücrete istediği zamma tepki gösterildiğini dile getiren Cengiz, “Bu ayakkabıyı 6 liraya dikiyorum. Bunun tabanı 12 lira. Deriyi alıyorlar 7 liraya. Biz bu tabanı 10 liraya alıyorduk. Bu tabanın yüzüne bakılmıyordu. 6 milyona dikerken 1 lira zam istedim. Bu bir şey değil. Çünkü bunu 4 işçiye böleceğim, masrafa böleceğim. Adam bana diyor ki, ‘Sen kapatmamı istiyorsun benden’ 1 lira zammı bana vermiyorsun. Ama bu tabancı 10 lira iken 12 lira yapıyor. Ağzını niye açmıyorsun? Deri 5 lira iken 7 lira oldu. Ama işçiye gelince veryansın ediyorsun. Ben bugün dolmuşla eve gidiyorum. Patron Passat’la gidiyor. Malında mülkünde gözümüz yok ama hakkımızı versinler. Çok şey istemiyoruz. Ben de ailemle gidip sıcak çay içmek isterim. Ama buradan gidince vurup kafayı yatıyorum. Çocuklarımla bile bir hayat yaşayamıyorum” dedi.
“Biz grev olmasını istiyoruz. Herkes hakkını alsın”
2017’de 4.5 liraya saya dikerken yemeğin 6 lira olduğunu dile getiren Cengiz, “Yıl olmuş 2021. Ben 6 liraya saya dikiyorum. Yemek 12 lira. Bana ekonomiden bahsediyorlar. Bu şekilde siyaset yapılmaz ki. ‘Ekonomimiz iyi gidiyor’ Hükümet bile zenginin yanında. Fakiri görmüyor. Senden mal, mülk istemiyoruz. Sadece yaptığımız işin hakkını istiyoruz” dedi. Atölyede 11 kişi çalıştıklarını dile getiren Cengiz, “Şu an 2 kişi ile çalışıyorum. Aldığım maaşım asgari ücretin altına düşmüş. Sigortalı iş bulursam gideceğim” dedi.
Emrah Cengiz ağabeyinin yanında saya işçisi olarak çalışıyor. Mola sırasında Büyük Saat manzarasında sohbet ettiğimiz Cengiz, güvencesizlikten ve uzun çalışma saatlerinden şikayetçi. 15 senedir meslekte olduğunu ifade eden Cengiz, “13 yaşımda başladım. Başladığıma pişman oldum. Bugün eve 5’te gideceğimize 9’da, 10’da evimize gidiyoruz. Eve gidiyoruz çocuğumuz yatıyor, göremiyoruz. Sabah 7’de kalkıyoruz çocuğumuz yatıyor. Ne çor çocuğumuzu görebiliyoruz ne de başka bir şey yapabiliyoruz. Ayakkabılar mağazalarda 300-500 liraya satılıyor. Biz Burada 3-5 liraya dikiyoruz. Asgari ücret olmuş, sigorta primini de eklersen 3 bin 500 lira. Benim sigortam da yok. Ben alıyorum haftalık 750 lira. Sigortam da yatmıyor. Saya fiyatı artınca benim ücretim de artacak. Bu adalet mi? Biz grev olmasını istiyoruz. Herkes hakkını alsın” dedi.