Mortgage ile birlikte düşük faizli kredilerde teşvik ve bu yolla konut kredi kullanımındaki artış 2008 krizinin önemli bir faktörüdür. Kapitalizmin aşırı üretim hırsına dayanan bu kriz, gündemde görünmüyor gibi dursa da aslında geldiği aşama kendini tedirginlik, panik ve saldırı furyasında gösteriyor. Şimdilerde AB üyesi birçok ülke bankaların vermiş olduğu kredileri temin edemeyişini ve bu kapsamda yaşadığı krizi gidermek adına, çeşitli fon aktarımları gerçekleştiriyor.Devlet bütçelerinin tükenişinin emaresi olan bu süreç, birbirini tetikler türden.
Örneğin İspanya’nın borcu 2,5 trilyona ulaşmış durumda ve özel hane borçları bu rakamın % 70’ini oluşturmaktadır. Bu durumda olan sadece İspanya değil. Euro bölgesinde kamu borç yükü GSYH’nın % 90’ını bulurken özel borçlar milli gelirin üç katına denk geliyor. Konut kredilerini tahsil edemeyen birçok banka gelinen aşamada can çekişmeye devam ederken tahsil edilemeyen her meblağ zarar hanesine yazılıyor. İspanyol bankaları, gayrı menkul balonunun patlaması ile birlikte krizi giderek daha derinden yaşıyor.
Birçok devlet geçen yıl Euro istikrar Fonu’ndan milyarlarca Euro çekerek bankalarını kurtardı ve bankaların borcuna kefil oldu. Bu anlamıyla mesele bir an olsun durulmuş gibi görünse de hiç de öyle değil.
Bankalar dipsiz bir kuyu halini almış durumda ve birçok ülke, bankaları kurtardıktan sonra bu kez Euro kurtarma şemsiyesine sığınma gibi bir tehlikeyle karşı karşıya. Bu kurtarma operasyonunda özel borçların devlet borcu haline gelmesi ile birlikte birçok ülke enflasyon ile borç eritme yoluna gitmeyi planlamaktadır. Bu ülkelerin başında İrlanda, Hollanda ve ispanya bulunuyor. Ayrıca borçları giderebilmek adına bir başka yöntem de vergilerin artırılmasıdır. Bu yöntemlerle krizden çıkış yolu aranırken bu yol da emekçilerin sırtına basa basa çizilecek.
Uçuruma doğru yol alış
Özellikle Yunanistan, İspanya ve Portekiz, ödeyemedikleri borçlar yüzünden
devamlı ülke içinde vergi artırımları ve maaş kesintilerine başvurmaktadır. Azgınca devam eden sömürünün cefasını çeken emekçiler ise öfkelerini biliyor. Bu ülkeler borç affının gelmesini dört gözle beklerken bunun çok da kolay olmadığı gün gibi gerçek.
Zira borçların affı kapitalizmin bu zamana kadar ekonomik olarak rüyalarında aldığı yolu geri gitmek anlamına geliyor. Bu süreç, kapitalizmin yapısal çelişkilerinin geldiği aşama ile ilgili bir durumdur. 2008 yılından bu yana AB bu süreci atlatmanın yöntemlerini tartışırken birçok ülke AB
ile olan ilişkilerinde kaygılı yaklaşımlar taşıyor. AB içindeki krizin derinleşmesi
ile Almanya’da AB karşıtı partilerin ortaya çıkması dikkat çekiyor.
Yani; kriz, sadece ekonomik olarak değil aynı zamanda ortak kimlik olan AB kimliği üzerinden de yaşanıyor. Bu kimliğin tekrar pekiştirilmesi için şimdilerde Bankacılık Birliği’nden destek alma konusu tartışılmaktadır. Bankacılık Birliği’nden destek almak belli anlamları ile borç yükünü azaltacaktır. Ancak birliğin vereceği destek aynı zamanda toplum açısından ölüm anlamına gelen birçok yaptırımı da beraberinde getiriyor. Borcun geri ödenmesi için vergilerin artırılması, maaşlarda kesintinin yapılması (özellikle kamu sektöründe), 10 milyar dolar için 16 milyar dolarlık tasarrufa gidilmesi gibi sömürü paketlerinin hazırlanması gerekiyor. Bu da Avrupa’da mevcut hakların gasp edilmesi anlamına geliyor.
genç işsizler korkuyu büyütüyor
Krizin başlangıcından bu yana AB’de gençlik içindeki işsizlik oranı % 15’ten % 25’e yükseldi. AB İstatistik Kurumu’na göre 15 ile 24 yaşları arasındaki işsiz sayısı 5 milyon 600 bin. Gençlik için deki işsizliğin giderek artması, AB üyesi ülkeler için vergi gelirlerinin düşmesi anlamına geliyor. Konuya ilişkin açıklama yapan İrlanda’nın başkentindeki Dublin Üniversitesinden Maliye Profesörü Constan-tin Gurdgiev genç işsizlerin yarattığı korkuyu ortaya koyuyor; “Sosyal demokratlar tarafından yüzüstü hissine kapılan gençlerin radikal uçlara ve siyasi uçlara kayması söz konusu.” (Diplomatique Turque, Sayı: 55) Gençler için AB, 6 milyar Euro destek ayırmış durumda.
Desteğin büyük bir kısmı eğitim için kullanılacak. Ancak eğitimin geldiği aşama yine de işsiz gençlerin sorununu çözmüyor. Washington’daki Pew Research Center‘ın 89 AB ülkesinde yapmış olduğu bir ankete göre Avrupalı gençlerin % 40’ı Avrupa’yı terk ederek göç etmeyi planlıyor. Giderek büyüme gösteren ve bir türlü çözümün bulunamadığı genç işsizler ise AB’nin yaşadığı krizi giderek derinleştiriyor.