Devlet krizin faturasını işçilerin omuzlarına yüklemek isterken işçiler bu dar boğazı ortadan kaldırmak için mücadele etmeye devam ediyor.
Bu yılın sonunda gerçekleştirilmesi planlanan Toplu İş Sözleşmeleri(TİS) öncesinde çeşitli kollarda görüşmeler yapılmaya devam ediliyor.
Hükümetle görüşme gerçekleştiren HAK-İŞ, geçtiğimiz hafta anlaşmaya vardığını açıklarken Metal işkolunda yapılan görüşmeler devam ediyor. Patronların sendikası olan MESS ile TİS hakkı bulunan diğer sendikalar arasında gerçekleştirilen görüşmeler 130 bin işçinin koşullarını ilgilendiriyor.
Enflasyonda gerçekleşen dalgalanmanın en büyük yansımalarından birini yaptığı iki yıllık sözleşmeden kaynaklı Metal iş kolu hissederken yapılan bu görüşmeler işçiler açısından önemli bir yerde duruyor.
İlk görüşme Türk Metal ve MESS arasında gerçekleştirildi. İçeriğine dair basına çok fazla bilgi yansımazken büyük oranda anlaşıldığı söyleniyor. Ancak Birleşik-Metal Sendikası ile yürütülen görüşmeler hala devam ediyor.
Bu görüşmeye dair kamuoyuna yansıyan bilgilerde16 madde üzerinden tartışmalar yürütüldüğü ifade ediliyor.
Bu maddelerden 8 tanesinin önceden imzalanan sözleşmede var olan maddeler olduğu ve yeniden kabul edildiği; ancak diğer maddelerin tartışılmaya devam edildiği ifade ediliyor. Maddeler arasında 8 Mart’ın tatil günü olması gibi gündemlerde yer alıyor. Tartışmalı maddelerin bulunduğu görüşme başka bir toplantıya ertelenmiş durumda. Bir sonraki görüşmenin 4 Kasım’da gerçekleştirilmesi bekleniyor.
Türk Metal ve Birleşik-Metal Sendikası ile ayrı ayrı görüşen MESS kontrolü elinde tutmak istiyor. Geçtiğimiz dönem yapılan sözleşme 2 yıllık iken bu sözleşmenin 3 yıllık olması yönünde baskı yapıyor.
Enflasyon oranındaki artış ve dalgalanmanın derinleşeceği öngörülüyorken buna onay vermek işçi açısından büyük bir kayıp ifade ediyor. Krizden istifade işçilerin kazanımları gasp edilmek isteniyor. Birleşik-Metal Sendikası bu durumu kabul etmeyeceklerini açıktan ifade ediyor. Bu hakkın gasp edilmesinin kendileri açısından grev gerekçesi olduğunu ifade ediyor.
Görüşmeler devam ederken MESS hamlelerini yapıyor
Eskişehir’de aynı şirkete bağlı 3 fabrikada çalışan işçiler 4 aydır maaşlarını alamıyor. Dört aydır maaşları ödenmeyen beş yüzün üzerinde işçinin mağduriyeti sonucunda Birleşik-Metal üyesi işçiler Eskişehir’de AVM önünde çadır kurarak açlık grevi başlattı.
Açlık grevinin başlatılmasının ikinci günü Eskişehir’den Ankara’ya yürümek isteyen kitleye, polis saldırısı gerçekleştirildi. 35 işçi işkenceyle gözaltına alındı. Aralarında Birleşik-Metal sendikası başkanı ve yöneticilerinin bulunduğu kitleye yönelik saldırının boyutu şiddetin gözdağı olarak kullanıldığını ortaya koydu.
Maltepe’de belediye temizlik işçilerinin gerçekleştirdiği direnişe yönelik polis saldırısı bu gözdağına örnek teşkil ediliyor.
“İş barışı” ne demek?
Görüşmeler devam ederken MESS yöneticileri tarafından gerçekleştirilen açıklamalar da oldu. MESS resmi internet sayfasında yayınlanan bu açıklamalar, metal işkolunun ekonomiye etkisini vurguluyor.
MESS başkanı tarafından “Ülkemize, yurdumuza karşı sorumluyuz” ifadeleri kullanıldıktan sonra, “Geçmişte yaşanan olumsuzlukların ekonomiyi olumsuz etkilediği, vatandaşları da olumsuz duruma soktuğu” söyleniyor. Yapılan atıfta 2015 yılında gerçekleştirilen metal eylemleri ifade edilirken bugün “iş barışı”nın önemine değiniliyor.
Hak gasplarını derinleştirmek, işçiyi daha büyük dar boğaza itelemek isteyen patronlar işçilerin direniş pratiklerini olumsuz örnek olarak gösteriyor.
Devlet hak arama mücadelelerinin önünü kapatmak için çabalarken işçilere “iş barışı” çağrısıyla pasif olma talebi iletiliyor.
İşçilerin hak arama mücadelelerine şiddetle karşılık vermekten çekinmezken, iş barışından bahsetmekten çekinmiyor. Çünkü kendisi açısında çözüm olarak başka bir şey gözükmemektedir.
Devletin Kürt ulusuna yönelik imha saldırıları devam ederken egemenler Türk halkının şovenizmle kontrol edip iş barışını sağlayamadığı takdirde iktidarını koruyabilecek gözükmüyor. İşçilerin öfkesi her geçen gün farklı alanlarda kendisini ortaya koyuyor. Çeşitli işkollarında başlayan parçalı direnişlerle devam eden mücadelesini sürdürüyor.
Devam eden direnişler ve gelişecek direnişler engellenmediği sürece devletin gasplarını derinleştirmesi mümkün gözükmüyor.
Bu çerçeve de TİS görüşmelerine yansıyan ve çeşitli işkollarında yürütülen tartışmalar patronlarla işçiler arasındaki makası gittikçe açarken “işbarışından” bahsetmek temenniden öteye gitmiyor. Çelişkilerin daha fazla yoğunlaştığı, işçi direnişlerinin işçiye açılan savaşın büyüdüğü bir süreç bizi bekliyor.