21. Yüzyılın en büyük soykırım saldırısını yaparak birkaç gün içinde saçtıkları dehşetle herkesi korkutup kaçırtacaklarını ve direniş güçlerini ezip geçeceklerini sandılar.
Rojava’da karşılaştıkları direniş onları şok etmiş durumdadır. Basın-yayın üzerinden tamamen yalan propagandayla gerçekleri saklıyorlar. Süper yalanlara sarılarak bu şoku ört-bas etmeye çalışıyorlar ama nafile! Şok üstüne şok yaşamaya devam ediyorlar.
İkincisi dünya halklarından
İkinci şoku da insanlığın Rojava halklarını desteklemesi karşısında yaşamışlardır.
Dünyanın vicdanını temsil eden halklar, devrimciler, aydınlar, siyasetçiler, sanatçılar Türk faşizmine karşı durmuştur. Büyük insanlığın vicdanı ayaklanmıştır.
Direniş büyüdükçe Türk faşizmine karşı oluşan insanlık halkası da her geçen gün büyümektedir. Kürdistanlı aydın ve sanatçılar tavırlarını ortaya koymuşlardır. Dünya çapında entelektüel aydın vicdanı ayaklandı ve kampanya yapmaya başladılar.
Üçüncü: Suriye ve Rojava anlaşması
Bu direnişin bölgesel ve küresel etkileri göz önünde bulundurulduğunda Ortadoğu’yu değiştirme gücünde olduğu görülecektir. Bir kere artık hiçbir saldırı 1. Dünya Savaşı sonunda ortaya çıkan statüyü geri getiremez. Çünkü Kürt halkı ve bölge halkları yüz yıl öncesi gibi örgütsüz ve öncüsüz değildir; özgürlüğünden vazgeçmeyecek halklar gerçekliği açığa çıkmıştır.
Sergilenen muazzam direniş bunun göstergesidir.
Bu sayede Suriye hükümeti ile özerk yönetim belli bir anlaşmaya varmış durumdadır. Yabancı güçlerin aradan çekilmesi Suriye’de siyasi çözümün önünü de açacaktır. Bu gelişme karşısında Türkiye şok yaşamıştır.
Fakat savaş içindeki ittifaklar bir yere kadar bölgedeki dengelerin şekillenmesinde etkili olacaktır. Stratejik sonucu ise direniş belirleyecektir.
Bu durumda Türkiye ne elde edecek? Sonuç için net olarak şunu belirtebiliriz; vahşi kapitalizmin en faşist, en barbar vurucu silahı olan Türk devleti bu savaştan kazanarak çıkamaz. İşgal ettiği toprakları istediği kadar genişletsin bu topraklar asla faşizme yar olmaz.
Dördüncüsü sanatçılardan gelsin!
ABD’deki tanınmış demokrat sanatçılar tepkisiz kalmadı. Şimdi bir öneride bulunabiliriz: Dünyanın tüm vicdanlı sanatçıları Rojava için ortak etkinlikler düzenleyebilirler.
Tavrını ilk ortaya koyan sanatçı Rihanna gibi isimler buna öncülük yapabilir. Sanat ve organizasyon merkezlerinden bu yönlü talep ve bağlantıların geciktirilmeden kurulması önemlidir. Bir miting, bir gece, bir konserde bir araya gelinebilir. Afrika’ya yardım için 36 sanatçının vokalistlik yaptığı “We are the World” şarkısı gibi bir organizasyon geliştirilebilir.
Dünyanın tüm vicdanlı sanatçıları Rojava’ya sahip çıkmalıdır. Böylece faşizme 3. Şokunu yaşatabiliriz.
Son şok: Devrim
Faşist Türk devleti kirli bir silahtır, bir soykırım makinasıdır, çoktan miadını doldurmuş, yok edilmesi gereken bir vahşet ve barbarlık sembolüdür. DAİŞ eliyle yaptıkları henüz hafızalarda canlıyken şimdi DAİŞ’in yapamadıklarını da yapmaya çalışıyor. Böyle bir vahşi devletin tüm dünya nezdinde hiçbir meşruiyeti kalmamıştır. İnsanlık nezdinde DAİŞ neyse Türk devleti de odur.
DAİŞ barbarlığını yenerek tüm insanlığın vicdanı ve onuru haline gelen Rojava’nın kadın-erkek direnişçilerine ve orada yaşayan halklara saldıran Türk devletinin meşruluğunu tanıyan her devlet bu vahşete ortaktır. DAİŞ yapınca vahşet oluyor devlet yapınca meşru mu oluyor? Tarih bunu asla unutmayacaktır. Değişen dünyada bir gün bu soykırım ortaklığının hesabını vereceklerdir.
Rojava direnişiyle şekillenen Ortadoğu ve dünya, kapitalist devletlerin buz gibi çıkarlarıyla tarif edilen bir dünya değil vicdanlı, demokratik bir dünya olacaktır. Böyle bir dünya tüm soykırımcı güçler ve onların destekçilerinden hesap soracaktır.
Bazı direnişler vardır ki ne kadar büyük bir alanı, mekânı ve sayıyı kapladığıyla değil ne kadar büyük bir anlam ifade ettiğiyle anılır. Rojava direnişi böyle bir direniştir. Ekim Devrimi kadar büyük sonuçlar doğuracak bir direniştir Rojava direnişi. Ortadoğu’yu ve dünyayı değiştirebilecek gelişmelere vesile olacak bir direniştir. Fakat Türkiye değişmeden tüm bunların gerçekleşmesi mümkün değildir. Ortadoğu halklarının kaderi Türkiye’nin değişmesine bağlıdır. Kürt halkının, Türk, Fars ve Arap halklarının geleceği de Türkiye’nin değişmesine bağlı hale gelmiştir.
Faşist rejimin elinde kıvranan Türkiye nasıl değişebilir? Açık ki bugünden sonra ancak büyük bir direniş gücüyle, büyük bir toplumsal devrimle değişebilir. Şimdi gelinen aşamada yapılması gereken şey, Türkiye’de oluşan devrim ortamını değerlendirmek, Rojava direnişi karşısında şoka giren faşizmi devirip Türkiye’nin demokratik devrimini gerçekleştirmektir.
Rojava halkları başta olmak üzere tüm halklar, tüm insanlık bu barbarlıktan kurtulmalıdır.
Son büyük şok işte böyle bir devrim şoku olacaktır! (Yeni Özgür Politika. 18 Ekim 2019)
