Kültür&Sanat

Belge Yayınlarından Yeni Kitaplar

YAĞMA ÜLKENİN MİMARI

İbretlik Bir İnşaat Serüveni

YALÇIN KARADAŞ

“Son zamanlarda “çılgın projeler”den ve kentlerin yeşil

alanları, su havzaları ve dere yataklarına dikilen, rüzgâr ve güneşin etkilerini bile değiştirecek lüks siteler ve gökdelenlerden geçilmiyor. Sanırsınız ki bir üfürükte yıkılıverecek yapı bozuntularını dikenler gitmiş, yerine bilimsel ve dürüstçe işini yapan akıllı yapıcılar gelmiş.

Yok öyle bir şey…

Başınıza her an yıkılması muhtemel yapılarla kentleri dolduranlar, şartlar gereği bugün de bunları inşa ediyorlar.

Görüntülerine ve süslerine sakın aldanmayın. Aynı insanlar gibi yapılar da göründüğünden çok farklı.

Rantın dini, imanı, mezhebi, milliyeti yoktur. Tatlıdır!

Doğa, tarih, kültür ve insan dinlemez.

Her gün kâr hırsıyla insanların göz göre göre öldürüldüğü doğa ve tarihin, insanın acımasızca yağmalandığı bu sektörü herkese anlatmalıydık. Hem de yangın çıksa nasıl, hangi alet ve makinelerle söndürüleceği, depremde nasıl kaçılacağı bilinmeyen, çoğu edepsizce, sadece para hırsı ile dikilen gökdelenlerin moda olduğu bu zamanda acele de etmeliydik.”

 

DİLİMİZ VARLIĞIMIZ DİLİMİZ KİMLİĞİMİZDİR

11 Yıl Sonra “Kürt Dili” Davası

GÜLÇİÇEK GÜNEL TEKİN

12 Eylül faşizminin en iğrenç uygulamalarından biri de, Kürt tutsakların Türkçe bilmeyen aile mensupları ile konuşmalarının engellenmesiydi. “Kamber Ateş Nasılsın?” sözü bir simge haline gelmişti.

 

Eski Diyarbakır Belediye Başkanı Mehdi Zana, 12 Eylül yargılamaları sırasında Kürtçe savunma hakkı için en kararlı mücadele veren birkaç kişiden biriydi.

 

İngiliz yazarı Harold Pinter, “Dağ Dili” adlı ünlü oyununu yazarak, anadil trajedisini evrenselleştirdi.

 

1990 yılında Ankara’daki IHD Genel Kurulunda Vedat Aydın’ın anadil hakkını kullanarak Kürtçe konuşma yapması, kimi IHD üyelerince bile dehşetle karşılanmış, salonu terk etmelerine neden olmuştu. Vedat Aydın ise Kongreden çıkarken, bir koridor oluşturan polisler tarafından, tercümesini yapan Avukat Okçuoğlu ile birlikte yaka paça tutuklanacaktı. Bir süre sonra serbest kaldı, ama kaçırılarak, işkence gördükten sonra hunharca katledildi. Ama onun bu sivil itaatsizlik eylemi 1991 de bu iğrenç anadil yasağı kanunun kalkmasında etkili olan nedenlerden biri oldu. Onu minnetle anıyoruz.

90’lı yıllarda Dr. İsmail Beşikçi, israrla, anadil çabasının, özgürleşme sürecinin son derece hayati bir parçası olduğunun altını çizdi, ve bu çabanın fiilen ikinci plana itilmesini haklı olarak eleştirdi.

HAWAR

Amed’te Vahşet Geceleri

ABDULLAH KANAT

Maşallah hoca, kararmış ve çukura kaçmış gözleriyle, karşıda büyük harflerle yazılı “Adalet mülkün temelidir” yazısına bakıyordu. Gözlerini adeta yazıya çivilemiş, öylece donup kalmıştı. Başka yere bakması ya da irade dışı bir tarafını oynatması, başına indirilecek şiddetli bir cop darbesi demekti. Ne olursa olsun uyanık kalmak ve hiçbir harekette bulunmamak gerekirdi. Onun için uyku haline karşı tedbirli olmak için parmağının arasında gizli tuttuğu toplu igneyi birkaç dakikada bir kimsenin göremeyeceği şekilde bacağına batırıyordu. Bazen de sağında oturmuş olan Welato’ya alttan dokunduruyordu. Çünkü Welato dalıp dalıp gidiyordu.

 

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu