Kültür&Sanat

İBRAHİM YOLDAŞA

(a)

‘’Ekmek kokusunu duymayayım mı?’’

Olmaz adettendir

Yazmalı başlı, sıcak terlerdir alnındaki

Teyzelerin akşama sofra kurma telaşı;

Ne verdiyse toprak,

Ne verdiyse fide ağaç,

Ne verdiyse koyun keçi,

Kime nasipse otursun diye akşamları.

Hep kapılar çalacak edasıyla,

Beklemeler vardır.

Gönlü zengin olanların fakir sofrasına

Bileceklerde daveti mecbur olmayan

Davetsizler

Tabağını bitirmeden

Doyup sofradan kalkmasını

Gelenek olmuştur adaletsizlik

Bilinir, arta kalanlar

Yine karın doyurmak içindir

Ertesi akşam

Öğretti öğretmen İbrahim

(b)

Ve daldı koyu düşüncelere İbrahim

Söyleyecek çok şeyi vardı

Sürüyle de sorusu kendi kendine

Yazdı çizdi İbrahim

İbrahimin yolunu

İnsanlığın yolunu bildi İbrahim

En ucundan gidecekti yolun

En acısını ama en şanlısını

Tadacağı yoldan ölümün

kaypakkaya izmirde anıldı 3(c)

Bayrak savaşıdır kendindeki

Göndere çekilecek

Kızıllıklar üstüne çizilen

Çekiç ile orağın.

Hakkın kulluğuna değil

Haklı olanın hakkını aramak inancına

Kavganın sevdasına

Güneş oldu doğdu İbrahim

(d)

Şimdi bizler

Açmak uğraşındayız perdeyi

İçerimize almak için Güneşi

Biliyoruz bugüne dek

Hep bizleri anlattılar

En güzel şarkı ile de şiiri

Bize yazdılar.

İnsanlığın en güzel heykellerine de

Bizim suretlerimizi kazıyacaklar!

İşçinin, emekçinin ve özgürlüğü

Heykellerine

Simgesi olacaz bütün hor görülmüşlerin

Umuttur bu, en muhakkak sebebi savaşın

Öğrendik, öğretti öğretmen İbrahim.

(e)

Duysa yoldaş İbrahim

Sesimiz çoğaldı!

İçimizden en gür seslisi konuştu:

Değme elem güçlüyüm artık!

Köhneliktir vatanın senin

Değme kibarlık değil!

Telaşı içindeyim kavganın

Hele’sini eritmek için yaşamanın

Her gün gibi Hele ile başlamayayım diye

cümlelerime

Bir fikir tuttu elimden

Yüreğime işledi o fikir

Ve ben kahırdan ölmem artık

(Antakya’dan Bir ÖG Okuru)

kayapkkayaANLATILA GELENLER!

(a)

Kimimiz bir elin sıcaklığını

Duymadı bile

Masmavi ağlamaktı gözyaşlarımız

Gülmek vasiyettir doğacaklara.

Süpürgesiz, küreksiz, susuz

Günlerin tozunu almaya

Uğraşmışlığımızda var.

Gururu endamımızdan büyük

Yılların yasaklı gecelerinde yazdıklarımızın,

Mahpus özgür yüreklerdik en nihayeti

Düşlerin fır fırıldak döndüğü koğuşlarda

Kolonlara arkadaşlık ederdik

Şahsımıza münhasır darlıklarda

Gardiyanın çiftesi pek olurdu

Pek olurdu gülüşmeler

Aksimizin tanınmazlığı düşerdi payımıza

(b)

Ayraçlı gönüllerimize işlemişti

İklimi soğuk yükseltiler

Dağılmış yüzlerimizden baharın çocukları

Bir ertelenmişlik lazım gelirdi

Kanın akmadığı bir dünya için

Ve susturmak için bazı sesleri

(c)

KAYPAKKAYA HAMBURG 3Kelebek ömrü mutluluklarımız olurdu,

Henüz mavi ile barışıkken

Şahı devran mutlulukları böyle kısaydı işte!

Radyoda sevdiğimiz şarkı çalardı elbet

Fikrimizin güllerini koklardık

Kavuşmak sıcaklığındaydı bedenlerimiz

Ve üşürken tatsız idi muhabbet

(d)

Külhanbeylerine yan bakmaktı cesaretimiz

Kurt sürülerini takmıştı peşimize

Sırra kadem bastı kimimiz

Gem vursak da kurşun ağrılarına

Nemrut gazabı iliklerimizdeydi her an

Tedariği bulunmazdı iyileşmelerin

(e)

Uçurtma alışkanlığıydı işte

Çocukluğumuzdan yadigar kalan

Oturduğumuz yerde gökyüzünden

Ne bir haber ne bir yaşamak

Küslük değil

Duvar aramızdaki

Ve demir çubuk

Ve karartısı

Gözümüzü köreden hücrelerin.

(f)

Gönlümüzün direttiği

Faslı revaydı, hesabı değil

Bizi kovmak zarureti üzerlerinden

Cennet diye bahsettikleri yerden

Secdesiz kalmış Tanrıların.

(Antakya’dan Bir ÖG Okuru)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu