Nice acıya hüzne mutluluğa güzelliklere doğumlara ve ölümlere tanıklık eden Anadolu toprakları; bu kez, 1869 yılında adı Soğomon Soğomonyan olacak ve daha sonra Gomidas Vartabet ismini alacak bir bebeğin doğumuna tanıklık etti.
Gomidas, henüz bir yaşındayken annesi Takuhi S.ve 10 yaşındayken de babası Kevork S. hayatını kaybetti. Yetim kalan Gomidas’ın sesi çok güzeldi ve bundan kaynaklı 1881 yılında Erivan yakınlarında bulunan bir Ermeni kilisesinin merkezi konumundaki Etchmiadzin Manastırı’na bu sebepten ötürü götürüldü.
Gomidas daha sonra bütün adayları geride bırakmış ve Ruhban Okulu’na girdi. Harika bir müzikal yeteneğe sahip olan Gomidas, herkes tarafından sevilmekteydi ve çevresindeki insanlarda hayranlık yaratıyordu. 1893 yılında Gomidas okulunu bitirerek mezun oldu. Fakat mezun olduğu okuldaki geleneklere göre yeni atanmış olan rahiplere yeni de isim verilmesi gerekiyordu ve onun ismi artık Soğomon Soğomonyan değil Gomidas/Komitas’tı.
Gomidas, mezun olduğu okulda kendisini epeyce geliştirmiş ve müzikal birikiminin ilk meyveleri olan eserlerini bestelemeye başlamıştı. Çevresindeki insanlar sürekli konservatuvar okumasını istemeleri üzerine sonunda ikna olmuş ve kendisini geliştirmek üzere Berlin’e öğrenim görmek için gitmişti. Gittiği üniversitede Prof. Rşchard Schmidt’in gözetiminde çalışmalarını gerçekleştirdi. Tabii bu sırada kilise için bir koro da kurdu ve bu koronun şefliğini de üstlenerek çalışmalarına devam etti. Daha sonra Kaiser F.W universitesine giren Gomidas, Berlin’de bir çok panele katılarak Ermeni müziği üzerine bir çok anlatımda bulundu ve Kürt Müziği üzerine tez yaparak müzikoloji alanında doktora unvanı aldı. Bu muhteşem insan, Paris’te küçük bir plak doldurdu, dört sesli kilise müziği üzerine çalıştı fakat maddi destek bulamayınca 1899’da Etchmiadzin’e geri döndü. Tabi döndüğünde de boş durmadı ve çok sesli erkek korosunu kurup yönetti.
Müzikal alanda hiçe sayılmayacak işler yapan Gomidas’ın Ermeni müziğine en büyük katkısı etnomüzikoloji alanında oldu. Ermeni halk şarkılarını derlemek için Ermeni halkının yaşadığı alanlara geziye çıktı ve 4000’e yakın Ermenice Kürtçe Arapça ve Türkçe halk şarkılarını notaya alarak bugünlere kadar ulaştırdı.
Günlerden 24 Nisan, günlerden kara bir örtü…
1910 yılında kendisini geliştirmek üzere İstanbul’a yerleşen Gomidas burada Gusan-Kusan adlı bir koro kurarak yeni yeni besteler yaptı ve birçok yeni müzisyen ile tanışma fırsatını yakaladı. Gusan ile Anadolu’nun birçok yerinde konserler verdi ve gittiği yerlerde büyük bir etki yaratarak kendisinden oldukça fazla söz ettirdi. Gomidas, mütevazı ve nazik kişiliğiyle de insanlarda hayranlık bırakıyordu. Bazı anlatımlara göre köy köy gezer duyduğu ezgileri notaya aktarır çobanlar şarkılarını söylerken o bir köşeye oturur ve hemen notaya alırmış. 1869’da dünyaya gelen Gomidas, artık çok iyi bir insan ve iyi bir müzisyen olmuştu. Peki sonra ne mi oldu?
Bir gece kapısı çalındı ve kapıyı açtığında polisler karakola kadar gelip ifade vermesini söyledi. Gomidas üzerini değiştirmek istedi fakat işinin uzun sürmeyeceği ve hemen gelip geri dönebileceği söylenince ev haliyle karakola götürüldü ve tutuklandı. Tabii kimler yok ki içerde Ermeni aydınlar doktorlar iş adamları tiyatrocular… Gomidas, 24 Nisan 1915 günü tutuklanan 250 aydın içerisinde yerini aldı. Daha sonra Çankırı’ya sürgün olacaklar söylendi ve cehenneme doğru yolculukları başladı. Ermeni Soykırımı başlamıştı ve dört bir yanda Ermenilere azgınca saldırılıyor kadın erkek yaşlı genç çocuk demeden öldürülüyorlardı. Sürgüne gönderilenler aç susuz yollarda ölüme terk ediliyordu. Gomidas’ın doğumuna tanıklık eden Anadolu bu kez nice Gomidas saflığındaki insanların kıyımına tanıklık ediyor ve bir kez daha kan doluyordu gözlerine ve kan ağlıyordu çığlıklarla karışık. Gomidas sürgün yolunda yaşadığı bir olaydan ötürü sinir krizi geçirmiş ve o andan itibaren tuhaf davranmaya başlamıştı. Bir süre hiç konuşmayan Gomidas, daha sonra gördüğü askerlerin önlerinde gülerek eğiliyor ve onları hürmetle selamlıyordu. Biraz yukarıda başarılarından bahsettiğimiz o müthiş müzikal yeteneğin sahibi artık aklını yitirmiş biri haline gelmişti. Ve acı olan şu ki binlerce derleme yapan çobanların şarkılarını yazan korolar kuran Gomidas, bir daha hiç konuşmadı ve bir akıl hastanesine ömrünün son 8 yılını hiç konuşmadan ve çalıp söylemeden geçirip 22 Ekim 1935’te hayatını kaybetti. Daha sonra Ermenistan’da gömüldü.
Faşizmin kanlı ve acımasız yüzü bu kez bir müzisyenin yaşamında karşımıza çıkıyor. Bu bir utançtır ve bu utanca göz yummayıp mücadele etmek boynumuzun borcudur başka Gomidaslar ölmesin diye…
{youtube}https://www.youtube.com/watch?v=mbuc7vilzXk{/youtube}