Katolik dünyasının ruhani lideri ve Vatikan Devlet Başkanı Papa 16. Benediktus görevinden istifa etti. Papa’nın istifası dünyada, burjuva basında çeşitli tartışmalara yol açtı. Tartışmalar genellikle Katolikleri nelerin beklediği eksenli olsa da farklı olarak ortaya çıkardığı sonuçlar arasında, hayli “ilginç” olayların da olduğunu söyleyebiliriz.
Hiristiyanlığın üç ana mezhebinden biri olarak Katolikler, Papa’yı İsa yeryüzüne tekrar gelene kadarki vekilli olarak görüyor. Papa’nın kiliseye kabul edeceği veya kiliseden reddedeceği kişiler, Tanrı tarafından da kabul veya reddedilecektir. Kiliseyle barışma, Tanrı ile barışma olarak görülüyor. Öbür yandan ise Katolikler için bu kadar kutsal bir noktada duran Papa’yı farklı olarak örtbas etmekle görevli olduğu sayısız yolsuzluk, çocuklara cinsel istismar ile tanımlamanın daha objektif olacağı kuşku götürmez.
Ortaçağ’dan günümüze Vatikan henüz aydınlığa kavuşamadı
Papa yaptığı açıklama ile hem bedenen hem de zihnen sağlık durumunun ağır olmasından kaynaklı ‘görevini’ yerine getirmesine olanak olmadığını bu nedenle de görevinden istifa ettiğini söyledi. Sağlık durumu ağırlaşan papanın deşifre olan bir banka hesabında 32 milyar dolar olduğu da basına yansımıştı. Papanın bu hesaplarının 20’ye yakın olduğu da basına yansıyan bir başka bilgi. Aynı zamanda birçok kardinalin de benzer hesapları olduğu biliniyor. Anlaşılan dokunduğunu cennete yollayan, vekilliğini Tanrıdan alan bu kişilerin de dünyevi ihtiyaçları var ve üstelik ihtiyaçlarının tutarı birkaç yüz milyar dolar kadar. Papanın Katoliklere tek “hizmetinin” bu olduğunu düşünmek tabii ki eksik olacaktır. Katolik kiliselerinde 4.450 çocuğa papaz ve psikoposların cinsel istismarı olaylarını da unutmamak gerek.
Papa’nın istifa etmesinin sebebi bu olaylar mıydı?
Papa’nın bu kadar dünyevi sebepler nedeniyle istifa etmesi tabii ki de beklenemez. Sonuçta bu tür olaylar ilk defa 16. Benediktus döneminde yaşanmadı. Bu noktada, Papa’nın istifasını açıklarken bir noktada “haklı” olduğunu belirtmekte fayda var. O da görevi kilisenin pisliklerini örtbas etmek olmasına rağmen görevini yerine getirmekte başarılı olamamasıdır. Anlaşılan Ortaçağ Avrupa’sını karanlık kılan Vatikan henüz aydınlığa kavuşamadı. Varlığı karanlık olanın aydınlığa kavuşması da pek mümkün olmasa gerek.
“Din, halkların afyonudur”
Dini, sömürü ve yolsuzluk düzeninin sadece birkaç pratiği teşhir olmuş Vatikan üzerinden kavramsallaştırmak eksik olacaktır. Fazla uzağa gitmeden İslamiyet’in hakim olduğu ülkemizden örneklemek gerekirse, din kardeşlerine sık sık şükür etmeyi öğütleyen Diyanet İşlerinin bütçesi buna örnektir. Egemenlere karşı en ufak gelişen muhalefete dahi, Diyanetin fetvaları buna örnektir. Öyle ki dinle meşrulaştırılan sayısız katliam vardır.
Öte yandan dini bütün şıhların, şeyhlerin, hocaların, siyasetçilerin, yazarların cinsel istismar suçları sayılamayacak kadardır. Bütün bu pislikler ortak yönleri olmakla beraber esasını oluşturmadığını belirtmek gerek. Din egemenlerin, halk düşmanı politikalarını gerçekleştirmesinde adeta bulunmaz hint kumaşı misali bir araçtır. Bu anlamda düzen partilerinin, devlet “adam”larının Papa misali her zaman halka din kardeşliği propagandası yapması elbette tesadüf değil, istikrarlı bir trenddir.
Papa’nın istifası Vatikan’ı aşarak dünyanın gündemine otururken bir kez daha dinin nasıl bir çarkın parçası olduğunu gösterdi. İnsanlığı nirvanaya ulaştırma, kelimelerle tarifi olmayan cennetin kapılarını aralama gibi ortak iddiaların yanında, esas ortak yönlerinin yolsuzluk, sömürünün sistemleştirilmiş hali olduğunu gösterdi. Esas mutluluğu öteki dünyada yaşamayı vaat edenlerin, on milyarca dolarlık serveti, tabii vaat ettikleri dünyada da dolar kullanılamıyorsa, kendilerinin de cennete dair pek bir beklentilerinin olduğunu söyleyemeyiz. Kısacası yazımızı ünlü bir söz ile bitirelim “Din, halkların afyonudur”!