Ankara’da, Valiliğin OHAL döneminde 18 Kasım 2017 tarihinde aldığı yasak kararından bu yana LGBTİ+ bireylerin düzenlemek istediği hiçbir etkinliğe izin verilmiyor.
Uluslararası Af Örgütü, OHAL’in sonlanmasına karşın LGBTİ+ bireylere yönelik yasağın devam ettiğini hatırlatarak etkinlik yasağının kaldırılması için imza kampanyası başlattı.
OHAL’İN ARDINDAN İKİNCİ YASAK
Ankara Valiliği, 18 Kasım 2017’de Olağanüstü Hal Kanunu’nu kullanarak, “toplumsal duyarlılıklar”, “kamu güvenliği”, “genel sağlığın ve ahlakın korunması” ve “başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması” gerekçeleriyle LGBTİ+ örgütleri tarafından kentte düzenlenecek tüm kamusal etkinlikleri süresiz olarak yasakladı.
OHAL’in kalkmasının ardından 3 Ekim 2018’de ikinci bir yasak kararı alan Ankara Valiliği, aynı gerekçelerle Ankara İl Emniyet Müdürlüğü’ne bir yazı gönderdi. “LGBTT ve LGBTİ etkinlikleri” başlıklı resmî yazıda yasağa gerekçe olarak 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nu gösterildi.
‘YILDIRMA POLİTİKASIYLA KARŞI KARŞIYA KALDIK’
LGBTİ+ etkinliklerine yönelik bir buçuk yıldır devam eden yasak kararlarını, “Tamamen ayrımcı, LGBTİ+ kişilerin haklarını yok sayan ve nefret söylemine kapı aralayan kararlar” sözleriyle özetleyen KAOS GL Derneği Medya İletişim Koordinatörü Yıldız Tar şunları kaydetti.
“Bir buçuk yıldır Türkiye Cumhuriyeti’nin başkentinde, toplumun parçası olan, hakları olan, örgütlenen, kendi ifade özgürlüğünü kullanan bir kesime dönük çok ciddi bir baskı, yıldırma politikasıyla karşı karşıya kaldık. Ankara Barosu’nun geçtiğimiz yıl LGBTİ+ filmi göstermesi bile polis baskısıyla engellenir hâle geldi. Bu durum korku iklimini yaygınlaştırıyor. Hem yasakla hem de bu yasağın uygulamasıyla, LGBTİ+ bireylerin bu toplumun bir parçası olmadığını, marjinal unsur olduğunu, mücadele edilmesi gereken bir grup olduğunu söylüyorlar. Bir buçuk yıldır, LGBTİ+ hakları açısından demokrasi ve insan hakları rafa kaldırılmış, onun yerine baskı ortamı tanzim edilmiştir.”
‘Uluslararası Homofobi, Bifobi ve Transfobi Karşıtı Günü’nün 17 Mayıs’ta dünyanın her yerinde kutlandığını, Ankara’da ise yasakların ardından hiçbir etkinliğe izin verilmediği için kutlanamadığını belirten Tar yasak öncesinde Ankara’daki LGBTİ+ bireylerin düzenlediği etkinliklere dair şunları söyledi:
“Ankara’da film gösterimleri, sempozyumlar ve toplantılarla çok canlı bir mücadele ortamı vardı. LGBTİ+’ların bir araya geldiklerinde nefes alabildikleri, sohbet edebilecekleri yerlerdi bu etkinlikler. Bu yasakla bu elden alındı.Yasağın hâlâ devam ediyor olması bizim daha fazla ses çıkarmamız gerektiğini gösteriyor. Hem Uluslararası Af Örgütü’nün imza kampanyası gibi kampanyalarla hem de herkesin bulunduğu yerlerde ısrar inat bu yasağın neden kaldırılması gerektiğini anlatmasından başka çıkış yolu yok. Bu yasaklar, LGBTİ+ bireyleri hedef almakla birlikte, bu ülkede yaşayan herkesin ifade ve örgütlenme özgürlüğünü ihlal eden, demokrasi ve insan haklarının altını oyan yasaklardır. Bu mücadele herkesin mücadelesi olması gerekiyor.”
KAOS GL YASAKLARI YARGIYA TAŞIDI
Valiliğin yasaklama kararının ardından KAOS GL Derneği yasakları yargıya taşıdı. OHAL dönemindeki ilk yasağa karşı idare mahkemesine başvuran avukatlar, süresiz yasaklama işleminin süreklilik arz eden bir temel hak ve özgürlük ihlali olduğu gerekçesiyle yürütmenin durdurulmasını talep etti. OHAL’in sonlanmasının ardından başvuruyu karara bağlayan mahkeme, “OHAL kalktığı için bu işlem de ortadan kalkmıştır” dedi ve davayı reddetti.
Valiliğin OHAL kalktıktan sonra yayınladığı ikinci yasak kararına karşı idare mahkemesinde açılan davada ise “Ortada sonuç doğurucu idari bir işlem yoktur” denilerek davanın reddine karar verildi. Mahkemenin “sonuç doğurucu” bulmadığı yasaklama kararı ile yasaklar fiilen devam ediyor.
‘HUKUKUN UYGULANMAMASIYLA KARŞI KARŞIYA BIRAKILIYORUZ’
KAOS GL Derneği Avukatı Yasemin Öz her iki mahkemenin kararlarını şu sözlerle değerlendirdi:
“Her iki mahkeme kararının gerekçesinde de işlemlerin hukuka aykırı olduğu tespit edilmesine rağmen hüküm kurulurken davaların reddedilmesi sıra dışı bir yaklaşım. Her iki yasaklama kararının da hukuka aykırılığı yoruma açık olmayacak derecede açık. İlk başvurumuzu görüşen mahkemenin ‘OHAL kalktığına göre yasaklar kalkmıştır’ yönünde bir karar vermek yerine, ‘OHAL koşullarında dahi yapılan işlem hukuka aykırıdır’ demesi gerekirdi. İkinci başvurumuzu görüşen mahkemenin ise ‘işlem hukuka aykırıdır’ demesi gerekirdi. ‘İşlem hukuka aykırıdır’ demek yerine ‘işlem sonuç yaratmamıştır’ gibi absürt bir gerekçeyle karar verdi. Biz bütün hukuk yollarına başvurduğumuz halde sonuç alamamış olduk. Elimizde her iki yasak kararının da ortadan kalktığını gösteren iki ayrı mahkeme kararı var. Ama mahkemenin sonuç doğurmaz dediği yasak kararının sonucu olarak halen tüm etkinliklerimiz fiiliyatta yasak! Hiçbir etkinliğimizi yapamıyoruz ve hukukun uygulanmamasıyla karşı karşıya bırakılıyoruz.”