İstanbul: İçişleri Bakanlığının “Meclis Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu”na 2 Temmuz 1993’te gerçekleştirilen Madımak katliamı ile ilgili gönderdiği fotoğraflar yaşanan vahşetten devletin haberi olduğunu bir kez daha ortaya koydu.
35 aydın, sanatçı ve ozanın diri diri yakıldığı katliam, polis ve jandarmanın gözleri önünde gerçekleşmiş, devlet bu vahşete açıkça göz yummuştu. Yılla süren mahkemenin sonunda katilleri ödüllendiren devletin katliama bakışını Tayyip Erdoğan milletimize hayırlı olsun sözleriyle özetlemişti.
Basına yansıyan haberlere göre, Bakanlığın Komisyon’a gönderdiği fotoğraflar ve video kayıtları katliamın hemen öncesine ait. Gönderilen 167 fotoğrafta katliamda devletin rolüne dair ilginç detaylar bulunuyor. Saat: 14.00’ten itibaren yapılan kayıtlarda gerici faşistlerin yavaş yavaş otel çevresinde toplanmaya başlarken, polis ve askerde buna eşlik ediyor. Gerici faşistlerin polisin kontrolünde ellerindeki benzin bidonlarıyla otele doğru hareketlenmeleri ve hazırlıkları kamuoyuna yansıyan fotoğraflarda açıkça görülüyor.
Devletin elinde bulunan ve bugüne saklanan bu fotoğraflar mahkeme sürecinde de saklanmıştı. Mahkemenin sonuçlanmasından sonra fotoğrafların ortaya çıkması da oldukça manidar.
Bugüne kadar ortaya çıkan tüm belgelere rağmen mahkeme nedense katilleri bir türlü “bulamadı” Oysa devlet, mahkeme sürecindeki yaklaşımlarıyla katilleri yargılamak gibi bir derdi olmadığını göstermişti. Otel cayır cayır yanarken “ otelin etrafındaki vatandaşlarımıza bir şey olmamıştır” açıklaması yapan Tansu Çiller’in başbakan oldu bir devletten söz ediyoruz. Böyle olması eşyanın doğarı gereği.
Katliamın 18. yıldönümünde Özel Harp Dairesinde subay olarak çalışan Üsteğmen H.Ç katliamı devlet eliyle nasıl gerçekleştirildiğini, 2 Temmuz 2011 tarihli Özgür Gündem gazetesine anlatmıştı: “Biz Erzincan’da Poligon Birliğindeydik. O zaman Teoman Koman vardı. Ordu komutanı bizzat gelip bir birimin Sivas’a gitmesi gerektiğini söyledi. Katliamdan iki gün önce helikopterlerle geldik ve Sivas’a 11 km kala bir mezraya indik. 13 kişiydik. İkişerli 6 gruba ayrıldık. Halkın arsına girip onları otel çevresine topladık. Beşinci gruptaki bir arkadaş bir mermi sıktı.Arkasından Molotoflar.. daha sonra insanlar Madımak Otelinin içerisine girmeye çalıştı. Halkı ateşledik ve timler bir anda geriye çekildi. Özel Harp Dairesi 93’te yeniden örgütlenmeye başladı. Bölgeye farklı birimlerden insanlar gönderildi. Ben bu insanlardan bir tanesiydim. Benim direkt emri aldığım kişi 93’te Teoman Koman arkasından Osman Önal geldi. İlişkide olduğum isimler de Fikret Altıoklar, Hasan, Atilla Uğur, Hurşit Tolon’dur”
28 Şubat soruşturması kapsamında gözaltına alınarak tutuklanan Tolon “yargılanırken” devlet ona bu katliamı sormadı bile.
Konuya ilişkin bir açıklama yapan Pir Sultan Abdal Derneği Genel Başkanı Kemal Bülbül, 20 yıl sonra aynı filmin ikinci defa gösterildiğini bu sefer başrolde AKP hükümetinin olduğunu söyledi. “20 yıldır aran sanıklar var. Utanmadan sıkılmadan “ileri demokrasi” lafını kullananlar katillerin elini kolunu sallayarak dolaşmasına göz yumuyorlar. Madımak katliamı davasıda Maraş ve Çorum katliamı gibi hasıraltı edilerek çürümeye terk ediliyor. Bu tutumun adı “İleri demokrasi” değil Türk/ İslamcı faşizmidir.” diyerek tepkisini dile getirdi.