Çin Halk Cumhuriyeti, 1950’lerin ortası ile 1980’lerin başı arasındaki uzun zaman diliminde, kırsal komünler ve kolektifler tarafından sürdürülen bir sosyalist kırsal ekonomiye sahipti. Bir komün genellikle bir kasabaya tekabül ederken, tipik bir birlik köy büyüklüğündeydi. Bu kurumlar, kırsalda yaşayan milyonlara ücretsiz ya da düşük maliyetli eğitim ve sağlık hizmeti sunmanın yanı sıra kolektif tarımsal ve sınai üretimi yönetmekteydi. Bu kolektiflerin başarı hanesine yazılanlar oldukça etkileyiciydi. Gıda üretimi önemli ölçüde artmıştı ve tahıl ile pamuk üretimindeki büyüme oranları, reform sonrası tarım göstergelerinden önemli ölçüde yüksekti. 1 Kolektifler aynı zamanda, kırsal emeği, su depoları gibi çeşitli alanlarda uzun vadeli altyapının inşası için de seferber etmişti.2 1957’de 27 milyon hektar olan etkin sulama alanı 1980’de 45 milyon hektara yükselmiştir. Hepsi bu kadar değildi. Neredeyse her köyün bir ilkokulu ve (yalınayak doktorlar olarak bilinen) yerel sağlıkçıları vardı. Ulusal düzeyde, okur yazarlık oranı 1953’te % 61.9 iken 1982’de %76.5’e, 1949’da 35 yıl olan ortalama yaşam süresi ise 1970’lerin ortasında 65’e yükselmişti.3
Çin, 80’lerin başında kırsal komün ve kolektiflerini dağıtmaya başladı. Mao sonrası liderlik, kırsal kolektif kurumların, o dönem başlatmakta oldukları kapitalist yönelimli reform için büyük bir engel olduğuna inanmaktaydı. Sadece 4-5 yıl içinde ülke genelindeki dekolektivizasyon [tarımsal kolektiflerin dağıtılması] seferberliği tamamlandı ve tarım arazileri ile diğer kolektif varlıklar farklı aileler arasında bölüştürüldü. Toprağın ortak mülkiyeti kağıt üzerinde hala devam etmekteydi fakat fiili özel mülkiyet adım adım kurulageldi.
Bu süreç hakkındaki, hem Çin yetkilileri hem de anaakım akademi tarafından desteklenen hakim anlatı, kolektiflerin verimsizlikten muzdarip olduğunu ve dekolektivizasyon reformunun üretkenlikte devasa bir artış sağladığını öne sürer. Aynı zamanda, dekolektivizasyon reformunun bir taban hareketi [aşağıdan halk hareketi] olduğu ve köylülerin bunu desteklediğini savunurlar. Anaakımın bu hikayeyi böylesine çok sevmesi şaşılacak şey değil. Buradaki kutsal üçlü kolaylıkla görülebilir: bireysel özgür seçim, kendiliğinden oluşan düzen ve iktisadi verimlilik.
Öte yandan, daha dikkatli bir inceleme ortaya çok farklı bir tablo koymaktadır. Komünizmden Kapitalizme isimli son kitabım, dekolektivizasyonun üretim üzerinde çok da fazla olumlu etkisi olmadığını ve çıktı artışının önemli bir kısmının, diğer etkenlerin yanı sıra, gübre kullanımındaki artışla açıklanabileceğini göstermektedir. Reform bir taban hareketi olmaktan epey uzaktaydı. Merkezi yönetim tarafından zorla uygulandı ve başka bir “seçim” söz konusu değildi.
Reform, düşük maliyetli eğitim ve sağlık hizmeti gibi komünizm döneminden kalan mirasın çoğunu neredeyse yok etti. Bu zaruri harcamalar için kolektif destek olmaması nedeniyle, insanlar bu masrafları karşılamak için bazen yiyecek tüketiminden kısmak zorunda kalıyorlardı. Dağılmış haldeki köylülerin Çin siyasetindeki önemlerini yitirmiş olmalarından bahsetmeye gerek dahi yok. Son yıllarda, köylülerin siyasi ve iktisadi durumları kayda değer düzeyde kötüleşmişti.
Kırsal dekolektivizasyonun Çin’de kapitalizmin gelişimini nasıl kolaylaştırdığını görmek önemlidir. Maocu komünlerin dağıtılması kapitalist reforma ivme kazandırdı, reformun “başarısı” Mao sonrası liderliğe meşruluk sağladı ve sonuç olarak, zayıflayan kırsal ekonomiden oluşturulmuş yeni “artık” kırsal işgücü yeni kapitalist kentsel ekonomi için yedek ordu haline geldi. Bu, yeni kapitalist sınıf için gerçekten büyük bir başarıdır. Esas itibarıyla kırsal reform, kolaylıkla kanıtlanabilir bir biçimde, Çin’deki mevcut ekonomik modelin iktisadi ve ideolojik temelini oluşturmaktadır. Bu aynı zamanda, anaakımın reformu kutsal bir mertebeye koymasının ve neoliberal vaazın tüm güzel sözcükleriyle tasvir etmesinin de nedenidir.
Kırsal reform, kentsel ekonomideki kapitalist büyümeyi kolaylaştırsa da, tarımın kendisi uzun bir süre boyunca kapitalizmin dışında kalmaya devam etmiştir. Yöneticiler, reformun başladığı 1980’lerde, halka bunun kapitalizme yol açmayacağına dair güvence vermişti. Çin kırsalı, 1980’lerin ortasından itibaren onlarca yılı aşkın bir süredir, büyük ölçüde, çok sınırlı arazi yoğunluğu ve ücretli istihdama sahip küçük hane üretimi tarafından işgal edilmiştir. Birçok kişi Çin’in, son kırk yılda, geleneksel sosyalist ekonomiden kapitalist ekonomiye hızlı bir dönüşüm yaşadığına katılacaktır. Gene de tartışmaların çoğu tamamıyla kentsel sektöre odaklanmaktadır. Çoğunlukla, kırsalın daha geniş ölçekli toplumsal dönüşümlerden yalıtılmış bir “öteki” olduğu düşünülür.
Gerçekte ise kapitalist ilişkiler Çin’in kırsal ekonomisinde giderek gelişiyor. Şimdiye kadar bu gelişme ağırlıklı olarak ihracata yönelik mahsul [cash crop] ve hayvansal ürünle sınırlı olsa da genel eğilim oldukça açıktır. Hesaplamalarıma göre, kırsal ücretli emekçilerin sayısı, 2000 yılındaki önemsiz rakamlardan 2014 yılında yaklaşık 40 milyona yükseldi.4 Pek çok önemli sektörde, kapitalist çiftlikler çoktan baskın hale geldi. Örmeğin, en tepedeki yüzde 0.2’lik dilimdeki domuz çiftlikleri (günde 100’den fazla kesim yapan 900 bin çiftlik), alt sıralardaki yüzde 95’in (45 milyon hane) tamamından daha fazla kesim yapmıştır.5
Kapitalist gelişme, dekolektivizasyonu mantıksal olarak takip eden bir adımdı. Köylüler arasındaki mesleki faaliyete dayalı farklılaşmalar nedeniyle, varlıklı olanlar nihayetinde diğerlerinden daha fazla arazi edindi ve işçi istihdam etmeye başladılar. Tarımsal ekonomi iyi durumda değil ve insanlar geçimini sadece ekip biçerek sağlamakta çoğunlukla zorlanıyor. Aslında, bugünlerde, kırsalda yaşayan ailelerin yarısından fazlasının geliri, aile bireylerinin aile dışı tarımsal üretimde ücretli emekçi olarak çalışmalarıyla sağlanmaktadır. Çin hükümeti bu süreçte yine etkin bir rol oynamaktadır. “Aile çiftliklerinin” kurulmasını açıkça teşvik etmektedir. Bununla, ortalama küçük aile işletmeleri değil, ABD’de olduğu gibi büyük kapitalist çiftlikler kastedilmektedir.
1980li yıllarda küçük ölçekli üretim yapan bir kırsal ekonominin oluşumu kapitalizmin gelişimine yardımcı olduysa da, mevcut kapitalist gelişme Çinli kapitalistler için o kadar da iyi olmayabilir. Çin hükümeti ve akademisyenler, yıllarca, ekonominin ambarı olarak hizmet eden benzersiz bir kırsal ekonomiyle övündüler. Kentsel kapitalizmin başarılı olduğu zamanlarda, kırsal kesim ucuz işgücü ve kaynaklar sağlar; ve ekonomide kriz söz konusu olduğunda, işsiz kalan kentli emekçiler kolaylıkla kendi memleketlerine dönebilir ve aile tarımında çalışmaya devam ederler. Dekolektivisazyondan sonraki yaklaşık 20 yıl boyunca kısmen doğru olsa da, ne kadar da popülist bir rüya. Şimdi, kırsal ekonomideki milyonlarca ücretli emekçiyle, daha da fazla kapitalist hale gelen kırsal kesim, kentsel ekonomiden gelen işsizliği ve diğer şok dalgalarını artık kolaylıkla ememiyor.
Özetle, dekolektivizasyon ve ardından gelen kapitalist geçiş, Çin ekonomisi ve siyasetini derinden değiştirdi, lakin daha iyi yönde değil. Gıda güvencesizliği ve aşırı kirlilik gibi birçok ağır sorun da son 40 yılda yaşanan zirai değişimle bağlantılı. Genel olarak, kapitalizm Çin’de ve dünyanın her yerinde meşruluğunu yitirmektedir. Yukarıda gördüğümüz üzere, 1980’lerde Çin’de kapitalizme yardımcı olan kırsal ekonomi de kapitalizme sırtını çeviriyor. Bütün kapitalist dramanın son sahnesine tanıklık ettiğimize inanıyorum.
Dipnotlar
* Zhun Xu, Howard Üniversitesi’nde ekonomi profesörüdür. Komünden Kapitalizme: Çin Köylüleri Kolektif Tarımı Nasıl Kaybedip Kentsel Yoksulluğu Kazandılar adlı kitabı kısa süre önce Monthly Review Yayınevi tarafından yayınlandı.
1) Örneğin, hububat verimi 1956 ile 1989 yılları arasında, yılda yüzde 2.79 oranında, kırsal reformun 1984’te sonlanmasının ardından 1984 ile 2008 yılları arasında ise yılda sadece yüzde 1.32 oranında artmıştır. Veri, Tarım Bakanlığı’ndan alımıştır. (2009). Xin Zhongguo Nongye 60nian Tongji Ziliao (Çin’in 60 Yıllık Tarım İstatistikleri). Beijing: Zhongguo nongye chubanshe.
2) Xu, Z. (2017). Çin’de dekolektivizasyon, ortak miras ve eşitsiz tarımsal gelişme. World Development, 98, 290-299.
3) Ibid.
4) Xu, Z. (2017). Çin’de Kapitalist Tarımın Gelişmesi. Review of Radical Political Economics, 49(4), 591-598.
5) Ibid.
İngilizceden çeviren: Mehmet Mutlu
Kaynak: Abstrakt dergi