Makaleler

2012’de çevrenin çerçevesi

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın kurulması ile beraber elbet bazı tasarrufların önünün açılacağı gün gibi görünüyordu.

Eski TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar’ın bakan olarak görev yapması açık ki devletin talan üzerine gerçekleştirdiği ve gerçekleştireceği saldırıların yasal mevzuata büründürülmesi içindi.

Zira devlet, bakanlık olmadan da doğanın talanını öngören kararların tek muktediri konumundaydı. Bakanlık ile talan sadece kurumsallaşmış oldu.

2012 yılında en dikkat çekici konulardan birisi de söz konusu bakanlığın cüretli kararların altına imza atmasıydı. Bu kararların başında Kentsel dönüşüm, Petrol Kanunu, 2B Arazilerin satışa sunulması geldi.

Ekonomik siyasal kriz içinde bir yılı daha geride bırakırken devlet erkânının devamlı olarak övgüler yağdırdığı, herkesin ortak paydası olan inşaat sektöründeki büyüme dikkat çekti. Bu büyümenin elbette temel bir dayanağı ve nedeni bulunuyordu.

Kriz ile devletler, devlet bütçelerinde oluşan açık saldırılarını artırıp krizi derinleştirirken Türkiye IMF’den aldığı sıcak para ile devlet bütçesini diri tutma çabası içine girdi. Bu durum dışa bağımlılığı daha da pekiştirirken başta temel gıda maddeleri olmak üzere birçok noktada ithalata ağırlık verildi.

2011’i yüzde 9 büyüme ile kapatan Türkiye ekonomisi 2012’deistediği tabloyu yakalayamadı. Hızlanan inşaat yatırımlarının imalat sanayisini diriltmesine ihracat da eşlik etti. Sonuç olarak 2010’un 9 ayında yüzde 14.5, 2011’in 9 ayında yüzde 11’in üzerinde büyüme yaşayan imalat sanayi 2012’de ise yüzde 3’ün altına düştü. Bu tabloyu önceden sezenler ise devamlı propaganda yapadurdular.

“İnşaat sektörü bu ülkenin canı kanıdır”, “HES ülke ekonomisine katkı sunuyor”, “Barajlar cari açığa ilaçtır” diyenler bu söyledikleri ile doğaya yönelik gerçekleştirdikleri/gerçekleştirecekleri saldırılara meşruluk kazandırmak istediler/istiyorlar.

Konumuz itibari ile doğal alanlarına talanı ülkemizde üreticilerin/köylülerin yaşadıkları toprak sorununun bir parçası niteliğindedir. Bu saldırılara karşı özellikle Karadeniz’de -Sinop, Trabzon, Rize, Kastamonu, Samsun, Sinop, Ordu vd.- köylüler direniş çadırları kurarak mücadele sürecini bir okula çevirdiler. Gerçekleştirdikleri eylemlerle köylerine kurulacak olan HES’lere geçit vermeyen köylüler, HES’leri finanse eden ŞekerBank gibi kuruluşları da teşhir ettiler.

Eylemlerde dikkat çeken konulardan birisi de T. Kürdistanı’nda gerillaya yönelik katliam için ormanların yakılması, Karadeniz’de HES ve barajlarla rantın tesis edilmesi oldukça geniş bir kesimi bir araya getirmesi oldu.

Bunların yanı sıra Dersim’de Peri Suyu üzerine yapılmak istenen barajın şantiyesi Dersim Festivali sürecinde oldukça kitlesel biçimde protesto edildi. Dersim’de yıllardır uygulanan katliam politikasına karşı biriken öfke ile şantiye ateşe verildi. Şantiyeyi basan kitle araçları kullanılamaz hale getirdi.

Bu eylemde devrimcilerin aldığı pozisyon oldukça önemli bir noktada durdu. Eylemlerin ardından Peri Suyu direnişçileri gözaltına alınıp tutuklanarak sindirilmek istendi.

Tüm bu direnişler yukarıda bahsetmiş olduğumuz sermaye birikimi bağlamında inşaat sektörüne karşılık gelişti. Köylülerin direnişleri yüzeysel olarak bakıldığında HES, Termik Santral Maden ocakları vb. saldırılara karşı gelişmiş gibi görünebilir ancak meselenin özünde devlet politikalarına karşı bir karşı koyuş bulunmaktadır. Bu yüzden bu meseleye kayıtsız kalmak imkansızdır.

2013 yılına kapsamlı bir devir -Kentsel Dönüşüm- gerçekleştiren TC saldırılarını artıracak gibi.

Bu minvalde gerçekleşen direnişlerin yanında doğal alana yönelik devlet politikalarına da dikkat çekmek gerekmektedir. Hemen her projeye mahkemelerce durdurma kararı verilmesine karşın inşaatlar devam etmiş ve bu saldırılar devlet yasaları ile desteklenmiştir. 2013 yılına girerken gerçekleşen saldırıların en kapsamlılarını başlıklar altında anlatmakta fayda var:

munzur barajOrman Talanı için Petrol Kanunu

21 Aralık 2012’de Meclise sunulan Türk Petrol Kanunu Tasarısı talana açık davetiye anlamına geliyor aslında.

Tasarının petrol hakkı sahibinin özel mülkiyete devlete yahut hazineye ait bir arazinin kullanma hakkını düzenleyen 10. maddesinde orman, milli park ya da yaban alanlara ilişkin herhangi bir kısıtlama bulunmuyor.

Ayrıca, tasarı, arama ve işletme ruhsatı sahibine, ruhsat alanı içinde ve civarında petrol arama, çıkarma, sondajla su arama ve kullanma hakkını da veriyor. Bu tasarı ile işletmeler ormanlık arazileri talan edip petrol kurabilecekler.

Ormanların satışının önü açıldı

2B yasası. Çevirisini yapacak olursak “Orman vasfını yitirmiş” arazilerin satışını öngören yasa.

Bu yasa ile beraber köylülerin orman üzerinden sağladıkları geçim kaynakları engellenirken, ayrıca üretici köylülerin saldırılara karşı beka stratejileri de engelleniyor. Bu yasa kapsamında birçok orman özel şirketlere satılırken devlet buradan muazzam derecede sermaye birikimi elde etti.

Türkiye’nin en fazla 2/B arazisine sahip kenti olan Antalya’da yaklaşık 83 bin kullanıcının bulunduğu bölgede başvuruların yüzde 86’ya ulaştığını açıklayan Antalya Defterdarlığı, ilgili bakanlığa süreci uzatma başvurusunda bulundu. Bakanlıktan gelen cevaba göre başvurular 28 Ocak 2013’e uzatıldı.

Met Office:2013 En Sıcak Yıl Olacak

Küresel ısınma adı altında ortaya atılan ve doğal afetmiş gibi gösterilen emperyalist saldırganlık, bugün dünyanın atmosfer dengesini bozup doğal olanının dışında doğayı yapay bir seleksiyona tabi tutmaktadır. Bu durum karşısında doğa giderek yaşanması zor bir alan haline getiriliyor. Bu değişim üreticiden tüketiciye kadar geniş bir kesimi etkisi altına alıyor.

Konuyla ilgili olarak bir araştırma yapan Met Office 2013’ün kaydedilmiş en sıcak yıllardan biri olacağını tahmin ediyor. Met Office, gelecek yılın hava tahmini raporunda, 2013 yılının küresel çapta uzun dönem ortalamasının 0.57 C üstünde olacağını tahmin ediyor.

Bu, elbette emperyalist-kapitalist sistemin sömürüsünün küreselleşmesi ve hatta kendi sömürü çemberini dahi sömürmesi ile ilgili bir durumdur aslında.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu