Artık varlıklarına alıştık sayılır; birkaç cins insan var etrafımızda. Sadece sosyal medyada değil, gerçek hayatta, sağımızda solumuzda hayli kalabalık gruplar olarak varlar. Sürekli ‘alarm’ halindeki güzel memleketimizde bir yerde bir şey olduğunda, ki hep oluyor, değerli fikirlerini püskürtüyorlar üstümüze. Tren faciasından bir babanın intiharına kadar her mevzuda tekrarlanan veciz fikirler giderek bir topluluk davranışı haline dönüşüyor, katılaşıp kalıyor.
En son ve en parlak örnek, malumunuz, 3. Havalimanı macerasıydı.
Belki daha fazlası vardır ama benim sayabildiğim yaklaşık beş cins, bu olayda da hemen ortaya çıktı.
Birinciler, ‘Manidar’ beyler ve hanımlar olarak adlandırılabilir. Ana fikirleri, 4-5 yıldır devam eden bir inşaatta, bu kadar korkunç koşullar olduğu halde dün değil de ille bugün eylem yapılmasının ‘manidar’ olduğu şeklindedir: Tam da açılış yapılacakken!
Bu cinsin en kötü türleri, üç yanı deniz dört yanı düşman olan ülkemize hainler tarafından her sabah komplo kurulduğuna kesin olarak inanmışlardır. Yarın twitter’da, “3. Havalimanı’nda olayların sürdüğü saatlerde Paraguay İstihbarat Şefi ile Kuzey Kore Devlet Başkanı Kim Jong İl, Rahmi Koç’un yalısındaki kahvaltıda ne konuşmuşlardı” diye sorsam yemin ediyorum ciddiye alan olur! O kadar yani! 4 yıldır oradaki insanların dertlerini anlatmak için nasıl çırpındıklarını bilmezler, okudukları ‘şey’lerde, baktıkları kutularda bunları göremezler çünkü. En iyileri bile “canım o kadar dayanmışsınız…” deyip, “masum işçiler-provokatörler” labirentinden geçerek yine ‘manidar’a varırlar: Biraz daha sıksaydınız dişinizi!İkinci cinsimiz ise, ‘Beter’ beyler ve hanımlardır.
Bu insanların hayattaki en mühim marifetleri, nerede bir eylem olsa, hemen google’dan o ilin ya da ilçenin oy oranlarına bakarak, sunturlu bir “beter olsunlar” bedduası patlatmaktır: Oy verdiniz ya çomarlar!
Şeker Fabrikası kapatılan iller mesela favoridir: Geberin işşallah! İnşaat işçileri onca zamandır kaç eylem yapmış, hiç mühim değil: O kadar zaman niye susmuşlar? Tahtakuruları yesin hepsini!
Trajiktir, bu insanların da neredeyse yüzde 99’u, AKP’yi yıllardır iktidarda tutan ve ‘Reis’ her çağırdığında Yenikapı’ya koşan Kemal Bey’e oy verenlerdir. Olsun! İnsanlar neden bu kadar çaresizdir, ona bizim aklımız ermez: Sürüm sürüm sürünsünler!
‘Makro’ beyler ve hanımlar, yani üçüncü cinsimiz ise eylemcilerin “nas’olsa hizaya getirileceğine” adları gibi emindirler. Kadrolu pesimizm: Amaan, nas’olsa üç kuruş verir sustururlar! O “üç kuruşluk” fazlanın sağladığı özgüvenin ne anlama geldiği, bugün kazanılanın yarına ne taşıdığı onları ilgilendirmez: Görürsün bak üç gün sonra kuzu gibi çalışırlar! Eylem eninde sonunda, (600 gözaltıyla filan!) sona erdiğinde de en sağlam kanıtı bulmuş olurlar: Aaa, bunlar Süpermen değillermiş!
Dördüncü cinsimiz olan ‘Steril’ beyler ve hanımlar ise en güzelleri, ben en çok onları seviyorum. ‘Manidar’ ailesiyle yakın akrabalığı olan bu cinsin, ilk cümleleri hep şöyledir: HDP ve solcular filan bu işe karışmasa… Gerekçeleri bellidir; HDP malum, veba mikrobu taşımaktadır; solcular ise amaaan şimdi bölünürler tartışırlar filan, bir çuval inciri berbat ederler! İşin başından beri şantiyelerde koşuşturan insanlar zaten solcular ve HDP’lilermiş, inşaat iş kolundaki üç sendikanın kadroları direniş boyunca hiç rekabet etmeden omuz omuza durmuşlar, hiç öyle didişmeden aynı baraka merdiveninden işçilere birlikte hitap etmişler ne gam! Bozarlar canım, bozarlar, solcu bunlar, kesin bozarlar!
Ve nihayet bir ‘Parti’ beyler ve hanımlar vardır ki beşinci olarak, şunca yaşıma geldim bir onlardan kurtulamadım. En tutarlı cins bunlardır. Dünya yıkılsa nakaratları değişmez: İşçi sınıfının partisi olmadıktan sonra… Gezi’ye de akşam yemeğinden sonra şöyle bir uğrayıp giderlerdi: Çok örgütsüzsünüz çocuklar, çoook! Parti kurmuş da sanki biz burun kıvırmışız! Yahu, eğer işçi sınıfının partisinden kastedilen, ‘niyet’in ötesinde işçileri hakikaten yönlendirebilen bir şeyse, e senin o dediğin ben beni bildim bileli yok! Ne halt yiyelim şimdi? Amele bunlar, laftan da anlamazlar, bekleyin desek beklemezler ki!
***
En iyisi siz, boş verin bu cinsleri. Salın yakalarını gitsinler. Daha basit şeyler yapabilirsiniz mesela; şu içerideki işçilere oturup bir mektup yazabilirsiniz ya da kitap gönderirsiniz, duvarlarında bir pencere filan açılır. Ya da bu zahmet edip dünyanın en zor işkolunda deli divane cebelleşen şu adamlara bir ihtiyaç var mı abi diye sorabilirsiniz. Altıncı cins olmanız gerekmez bunun için. Biraz akıl, biraz da tarih bilgisi yeter bu kadarına. Bir yerden başlamış olursunuz en azından. Yürüyünce bir kez, buluşmak kolay olur yollarda.
Kaynak: Yeni Yaşam