Güncel

SÖYLEŞİ | “Bu gazete çıktığından beri, esas sorunun faşist garantör Türkiye olduğunu yazıyor”

Kıbrıs’ta 20 yıla yakındır yayın hayatını sürdüren ve geçtiğimiz aylarda TC Cumhurbaşkanı tarafından hedef gösterilmesi sonrasında saldırıya uğrayan Afrika Gazetesi yeniden Türkiye hükümetinin hedefi oldu. Özgür Gelecek gazetesi olarak süreci ve yaşanan gelişmeleri Afrika Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Şener Levent’le konuştuk.

Kıbrıs: Kıbrıs’ta 20 yıla yakındır yayın hayatını sürdüren ve geçtiğimiz aylarda TC Cumhurbaşkanı tarafından hedef gösterilmesi sonrasında saldırıya uğrayan Afrika Gazetesi yeniden Türkiye hükümetinin hedefi oldu. Türkiye’deki faşist rejimi ve onun Kıbrıs üzerindeki sömürge politikalarını teşhir eden tutumuyla bilinen gazeteye ve yazarlarına yönelik saldırının bir halkası olarak geçtiğimiz günlerde Ankara’da bir dava açıldı. Uluslararası kamuoyunda geniş yankı bulan olayla ilgili olarak biz de Özgür Gelecek gazetesi olarak süreci ve yaşanan gelişmeleri Afrika Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Şener Levent’le konuştuk.

“Saldırı, MİT başkanı tarafından organize edildi”

Söyleşimizde Afrika Gazetesi’ne yönelik saldırılar sürecini bu günlere taşıyan gelişmeleri aktaran Levent, daha öncede gazetenin bombalandığını, 2000 ve 2001 yılında iki defa gazete bürolarının saldırıya uğradığını hatırlatarak, hedef göstermelerle iki kez de gazete bürolarının kurşunlandığını ifade etti.

Gazeteye yönelik son saldırının ise TC cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Bursa’da düzenlediği bir mitingde “Pespaye gazete, şerefsizler, alçaklar ve umarım oradaki kardeşlerimiz gereken cevabı onlara verecektir” şeklindeki konuşmasının ardından gerçekleştiğini kaydeden Levent, “Bu şu demekti aslında, gidin ve gerekeni yapın. Eğer o gün bu nutku Bursa’da attığı gün (Kıbrıs’taki) herhangi bir politikacı, bir parti başkanı çıkıp ‘sen ne diyorsun ya, buradaki insanları gidip bir gazeteyi linç ettirmeye mi çalışıyorsun’ deseydi, o saldırı olmayacaktı. Bu saldırı büyükelçi de görevli MİT Başkanı tarafından organize edildi” dedi.

“Çağrımıza uymadınız, paralarınızı vermeyeceğiz”

Saldırının örgütlü bir saldırı olduğuna dikkat çeken Levent, kimi belediyelerin de otobüs kaldırarak katıldığı saldırıda, yapılan çağrılara karşılık vermeyen örgütlerin ise cezalandırılmak istendiğini ifade etti. Çağrıya karşılık vermeyen örgütlerden İnşaat Müteahhitleri Birliği Başkanı Cafer Gürcafer’in de arandığını belirten Levent konuşmasına şöyle devam etti:

“Saldırıya gelmeleri istenmiş. Müteahhitler Birliği bunu reddedince müteahhitlerin TC büyük elçiliğinden alacakları paraları kesmişler. Gürcafer büyükelçiliği arayarak, ‘niye vermiyorsunuz alacaklarımızı’ diye sormuş. ‘Siz bizim çağrımıza uymadınız’ şeklinde bir cevap verilmiş. İnşaat müteahhitleri de eylem yapmaya karar verdi ve bunu polise bildirmiş. ‘Afrika gazetesini taşlamaya gitmediğimiz için, paralarımız kesildi, bunu kamuoyuna ilan edeceğiz’ demişler. Böyle dedikten sonra ertesi gün paraları verildi.”

Cumhurbaşkanı önlem alınmasını istemişti

Yaşanan saldırı anında meclisteki yemin töreninde olan ve kapıya çıkarak Afrika Gazetesi önüne gelmek isteyen KKTC cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın Polis Müdürlüğü’nü ve Güvenlik Kuvvetleri Komutanı’nı 8 kere aradığını ve kendilerinden önlem almasının istediğini ancak doğru düzgün bir muhatap dahi bulamadığını ifade etti. Faşistlerin Afrika Gazetesi önüne gelmek isteyen Akıncı’yı da “Sen bizim cumhurbaşkanımız değilsin” diyerek yuhaladığını da belirten Levent, Akıncı’nın da linç tehlikesi ile karşı karşıya kaldığını kaydetti.

Tüm bu olayları yaşayan Akıncı’nın dahil yanlarında olmadığını belirten Levent, “Bizimle birlikte olmak kolay bir şey değil. Hele saraya Cumhurbaşkanı olarak oturduktan sonra Türkiye’yi sürekli işgalci diye suçlayan bir kesimle görünmek bile kendisi için tehlikeli bir durum. Maalesef kendisi için durum böyle” dedi.

“Madımak provasıydı”

Saldırı gününe dair, KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı’nın “Bakın (binadan içeri girmeye çalışanları göstererek) yakalım diye bağırıyorlar. Görmüyor musunuz, neden müdahale etmiyorsunuz” diye polis komutanına sorduğunu kaydeden Levent, Akıncı’nın olay sonrasında polis müdüründen bir rapor istediğini, ancak raporda istediği cevapları bulamayınca raporu tekrar istediğini belirterek saldırı gününe dair “Polisin himayelerinde olduğu bu saldırı çok açıktı. Kesinlikle olaylara müdahale etmeme talimatı vardı. Hatta müdahale eden polisleri cezalandırdılar. Tam bir Sivas Madımak provasıydı. Zaten pencereden tırmanan şahıs çakmağını çaktı ama tutuşmadı. Perdeleri tutuşturmaya çalışıyordu” şeklinde konuştu.

Saldırganlar serbest bırakıldıktan sonra Büyükelçiliğe teşekkür etti

Saldırı yaşanmadan önce gazete bürosu önünde 2 kişinin döner bıçaklarıyla yakalandığını ve tutuklandıklarını hatırlatan Levent şöyle devam etti; “Ama tutuklandıktan 1-2 saat sonra serbest bırakıldılar. Serbest bırakıldıktan sonra Türkiye büyükelçiliğine teşekkür ettiler. Ancak burada destek mitingi yapıldıktan sonra 6 kişi tutuklandı. Daha sonra şartlı tahliye ile onlar da serbest bırakıldı. 9 aranan şahıs da yakalanmadı. Oysa kimlikleriyle biliniyor. Doğrudan bir devlet terörizmi ile karşı karşıyayız. Kendimizi polise karşı korunmak durumunda hissediyoruz. Bütün bu olaylar gazeteyi susturmaya yetmedi. Ne tehditler ne bombalar ne kurşunlar ne linç hareketi. Biz hiç geri adım atmadık.  Hatta ben şunu duyurdum, Tayyip Erdoğan’ı azmettirici olarak dava etmek istiyorum.”

Bu saldırıların ardından Ankara’da haklarında açılan davaların benzerlerinin Erdoğan’ı tatmin etmek için Kıbrıs’ta da açıldığını işaret eden Levent, “Türkiye’den bir işgal hareketi daha, ‘Zorba Dsipriyot’ başlıklı yazıma dava açtılar. Karikatüre dava açtılar. Hatta bu davanın ilk duruşması görüldü. İlk duruşmayı yapan kıdemli yargıç Tacan Reynar sonra istifa etti zaten. Bu davada yargıcın son duruşması oldu. Yargıç bu davaya baktı ve dedi ki ‘Ben ayrılacağım, bu davaya bakmaya zamanım yetmez’ ve dava 20 Eylül’e ertelendi” dedi.

Kıbrıs’ta durum böyleyken Ankara’da da aynı yazılara dava açıldığını kaydeden Levent, “2 dava açıldı Ankara’da, buradakilerin aynısı. 2 polis geldi buraya bunu bize bildirdi. Ve savunmamızı istiyor. Polis, bizden savunma alacak Türkiye’ye göndereceklermiş! Suç ‘Türkiye’yi aşağılama’, ‘Türkiye’yi küçük düşürme’, ‘Türkiye hakkında fesat yayın yapma’, ‘Türkiye Cumhuriyeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin arasını açma’. Buradaki bütün maddelerde var. Türkiye’ye işgalci dediğim için beni burada mahkum edemez, yargılayamazsınız. Sizin yasalarınızda ben bunu söyledim diye beni yargılayabilecek ya da mahkum edebilecek bir madde yoktur. Gidin yasalarınızı değiştirin ve öyle gelin” dediğini ifade etti.

“Teslim edilmemiz söz konusu değil”

Normalde bu ifadeyi alanın polis değil mahkeme olduğunu kaydeden Levent,  “Türkiye’den bu talep önce İçişleri Bakanlığı’na gelmiş, İçişleri Bakanlığı da savcılığa bildirmiş. Savcılık da polise böyle görev vermiş. Bizim yüksek mahkeme başkanı Narin Refdi Şefik diyor ki, ‘İade söz konusu değildir, sonuçlarını biz tanımayız.’ İade kelimesi çok yanlış kullanılıyor burada hayret ediyorum. Ne demek iade. Sana ait olmayan bir şeyi geri verdiğinde iade ettim dersin. Ben Türkiyeli miyim ki beni iade edecek, ben teslim etmem demesi lazım. İade sözünü kullanıyorlar. Böyle bir durum yok. Teslim edilmemiz söz konusu değil bizim yasalarımıza göre. Cumhurbaşkanı Akıncı’da bu açıklamayı yani mahkeme başkanının açıklamasını kendisine kalkan yaparak, ‘biz de aynı görüşteyiz’ şeklinde bir hafta sonra zorlamayla olsa da bir açıklama yaptı. Hukukçu başbakandan; saldırı hakkında, saldırganların şartlı tahliyesi hakkında, yargıcın istifası konusunda ve bize açılan davalar konusunda da hiç bir fikir beyan etmedi. Bütün bu olaylar sanki kendi yurdunda değil gibi davranan bir başbakan var burada üstelik hukukçu. İçişleri bakanı da hukukçu ve başbakan yardımcısı da hukuk profesörü maalesef diğer bir trajik durumda bu”  diyerek KKTC siyasi yetkililerinin de bu saldırı karşısındaki sessizliğine dikkat çekti.

“Yazılması gerekeni yazmıyorlar”

Güney’de bulunan Rum hükümetinden saldırı anında ve dava sürecinin başından beri destek geldiğini belirten Levent,  Avrupa Birliği Komisyonu ve Avrupa Güvenlik İşbirliği Teşlikatı’ndan da destek geldiğini söyledi.

Avrupa Parlamentosu bir mesaj ileterek, davayı izleyeceklerini ve destekleyeceklerini belirtiğini söyleyen Levent Güney’de bulunan gazeteciler birliğinin de destek yayınladığını ifade ederek “Bize KKTC’de sadece Basın-Sen destek oldu. Onun dışında meslek örgütlerinin hiçbirinden destek gelmedi. Bazı sendika, toplumsal örgütler ve siyasi partilerden destek geldi. Bugün koalisyon olarak iktidarda bulunan hiç bir partiden destek gelmedi” dedi.

“Bu gazete çıktığından beri, esas sorunun faşist garantör Türkiye olduğunu yazıyor. Bunlar bizi yıldıramayacak, bizden nasıl kurtulurlar. Bizi yok ederek” şeklinde konuşan Levent, “21 tane gazete var burada. Aralarından Afrika’yı çekince hiç bir şey kalmıyor geriye. Çünkü yazılması gerekeni yazmıyorlar. Bunları yazarken de başıma neler gelebileceğini gayet iyi biliyordum.  Bunları yazdığımda neler olabileceğini biliyordum. Onları yazmak için çıkardım gazeteyi” dedi.

Saldırılardan sonra satıcıların boykotuna, baskılarına maruz kaldıklarını dile getiren Levent, “Gazete çıktığından beri yapılan şeyler bunlar. Saldırıdan sonra bazı marketler gazeteyi satmayı reddetti. Bütün bunlara rağmen Afrika gazetesi KKTC’de en çok satan üçüncü gazete. Ve halen yerini korumaya devam ediyor. Bütün engellemelere rağmen sadece satışından elde ettiği geliriyle ayakta duran muhalif bir gazete.  Burada böyle bir gazete 20 yıldır ayakta kalmayı başardı. Demek ki halkın önemli bir kesiminin ciddi bir desteği var. Onlar almaktan vazgeçselerdi, bizim başka bir dayanağımız olmadığından bizde çıkarmaktan vazgeçecektik” şeklinde konuştu.

“Türkiye’deki gazetecilerle dayanışma ve işbirliği içinde olmalıyız”

Güney’de de bir gazetecinin karşılıklı çatışma sürecine dair yaptığı haberler sonrasında ölüm tehditleri alması olayını sorduğumuz Levent, Kıbrıs Cumhuriyeti’nde çıkan ve kendisinin de 18 yıldır yazarı olduğu Politis gazetesi yazarlarından Costantis’in de “cezalandırılmamış suçlar” dosyası kapsamında yazılarından dolayı böylesi bir tehdit aldığını hatırlatarak, bunun güneyde ilk olduğunu ancak baskıların adanın kuzeyinde, güneyi ile kıyaslanamayacak düzeyde yoğun olduğunu ifade etti.

Levent son olarak şu sözleri ekledi; “Türkiye’deki gazetecilerle dayanışma ve işbirliği içinde olmalıyız. Hem sahada, hem de dayanışma içerisinde olmalıyız. Burada bir Kürt kardeşimize yapılan herhangi bir şiddet hareketini biz kendimize yapılmış sayarak, bu konuda yayın yapmaktayız. Ve her zaman onların yanındayız. Yalnız onlarda değil şu an hapiste bulunan herkesin yanındayız. Aynı düşüncede olmadıklarımızın da hapiste haksız yere tutulduğunu düşünüyoruz. Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Gülten Kışanak… tam bir faşizm var. Türkiye’nin ne iktidarında ne muhalefetinde hayır var. Ayrıca Kıbrıs hakkında Türkiye’de düşüncesi doğru olan tek bir parti var o da Selahattin Demirtaş’ın partisi HDP’dir. Başka parti yoktur.”

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu