Yeniden gündemimiz Mısır… Herkesin büyük bir merakla sorduğu “neler oluyor” sorusu son haftalarda en fazla Mısır için sorulur oldu.
Devrimsel bir süreç geçiren Mısır, bu süreç içerisinde Mübarek’i devirmişti.
Kurucu Meclis’in oluşturulmasıyla, herkes sürece daha iyimser bir şekilde bakıyordu. Ancak umutların yerini bir şaşkınlık, bir öfke patlamasının alması uzun sürmedi ve Mısırlıların önemli bir kısmının gözünde devrim daha bitmedi.
Emperyalistler ve uşakları her daim devrimsel süreçlerden korkmuşlardır. Toplumsal huzursuzluk devam ederken, Mısır’da kitlelerin demokrasi talepli mücadeleleri hız kesmiyor. Toplumsal kutuplaşma sürekli bir şekilde artarak büyüyor, Mübarek rejimine karşı aynı safta yer alanlar, bugün karşı karşıya geliyor.
Bu durum Abdülbari Atwan tarafından şöyle ifade ediliyor: “Yakın geçmişe kadar çatışmalar devrimin çocukları ve baskıcı diktatör rejiminin yardımcıları arasında gerçekleşiyordu. Şimdi ise, saldırılar devrimin kendi çocukları arasında başladı.”
Elbette bakış açısını Müslüman Kardeşler’den yana tutan yazarın altını çizdiği gibi Mısır’da toplumsal kutuplaşma devam ediyor. Ortaya konan eylemlerin kitleselliği de gösteriyor ki ülke egemenler açısından yönetilme sorunu yaşıyor. Bu da devrimci durumun güncelliğinin devam ettiğini gösteriyor.
Müslüman Kardeşler’in, sırtını ABD’ye daha fazla yasladığını her adımda görüyoruz. Bu sayede örgüt, Mısır’ı yönetmenin bütün ayrıcalığını elinde tutarken, öte yandan halkın demokrasi talepleri de karşılanmamış oluyor.
İhvan’ın her adımında AKP’yi çağrıştırması artık aşina olduğumuz bir durum haline geldi. Elbette bu durum İhvan’ın kendisine AKP’nin politika üretme tarzını örnek aldığını göstermiyor. Bu fotoğrafın gösterdiği durum daha farklı:
AKP’nin politika yapma tarzının patentinin kendisinde olmadığını bizzat ABD patentli olduğunu gösteriyor. Ne olursa olsun AKP’nin politika yapma tarzıyla İhvan’ınki kesişiyor.
Nedir bu kesişim noktası?
İhvan da AKP gibi kitlelerin demokrasi taleplerine gözünü kapamıyor. Aksine görüyor, inceliyor ve kendi çıkarına uygun bir tarz tutturuyor. Mısır’da da yeni yönetim, bu talepleri gündemde tutarak, ABD’nin ve kendi kliklerinin çıkarlarını garanti altına alacak adımları atıyor.
Hepimiz hatırlarız AKP, ilk çıktığında AB uyum yasaları çevresinde adımlar atarak Türkiye halkının demokrasi taleplerinden bazılarını karşılamak suretiyle imajını farklı çizmişti. Erdoğan Amed’de yaptığı konuşmada ülkedeki Kürt sorununun “kabulü” vb. açıklamaları ile, liberal kesimi kendisine hayran bırakırken, çeşitli toplumsal kesimlerden destek aldığı gibi, bilhassa burjuva-feodal kalemşorlar tarafından olumlu bir AKP algısı yaratıldı.
Geçirilen yasaların “normalleşmeye” hizmet ettiğini, ülkemizdeki demokrasinin geliştiğini hatta bazı liberal kesimler tarafından yapılanların “demokratik devrime” denk düştüğü açıklamaları hafızamızdaki tazeliğini koruyor.
Elbette atılan bütün adımlar, devletin, ABD’nin bölgesel politikalarıyla uyumlu hale getirilmesini içeriyordu. AKP kliğinin faşizmin kurumlarındaki üstünlüğünü pekiştirmesiyle birlikte, dünyadaki ekonomik krize paralel ülkenin ve AKP’nin faşist yüzü daha açığa çıktı.
Mursi şahsında da İhvan’da olan şey bu. Ancak AKP’nin faşist yüzü geniş kesimlerce fark edilmesi biraz daha fazla zaman almışken, İhvan’da her şey bir-iki yılda açığa çıktı.
Mursi de Mübarek rejiminde katliamlardan sorumlu olanların daha geniş bir kesimi kapsayacak şekilde yeniden yargılanmasını istiyor(!) Ekonomik kriz giderek derinleşiyor. Halkın beklediği demokratikleşme de bir türlü gelmiyor.
İhvan bütün bu taleplere göz kapamıyor aksine, egemenlik alanını genişletmek için kullanıyor. Arada eski rejimin görevlilerinin tekrar yargılanmasının önünü açarken, öte taraftan yargıyı da işlevsizleştirerek, bütün kararları yargı denetiminden uzak tutacak adımı atıyor.
Mübarek rejiminden bıkan kitleler açısından Mısır’da gelişen durum demokrasi değil diktatörlüğün yeniden inşası olarak algılanıyor, doğallığında da bu duruma halkın tepkisi daha şiddetli oluyor.
Ancak bir şeyi yeniden ifade edelim ki, gelişen bütün süreçler bir kez daha gösteriyor ki emperyalizmin bulunduğu yerde demokrasiden söz edilemez.
Kaldı ki Mursi’nin attığı bütün adımlar ABD tarafından onaylanıyor. Halkın demokrasi talebinin karşılanması, belki bazı kesimlere bayatlamış bir düşünce gibi gelecek ama bu talebin karşılanması halk devrimi meselesidir.