Bugün Yunanistan yandığı için sevinenlerle dün komşularını yakanların beslendikleri ideolojik zeminin bu canlı türünü yetiştirmesinden daha doğal ne olabilir?
Yunanistan yanıyor.
Korkunç bir insani trajedi yaşanıyor. Şu ana kadar bebek, çocuk, kadın, erkek 79 kişinin yangında öldüğü, yüzlerce yaralının olduğu açıklandı. Yangının kaç canlıyı kavurduğu, ne kadar ağacı kül ettiği henüz tam olarak belli değil.
Dünya basınına düşen fotoğraflar, canını kurtarabilenlerin tanıklıkları insanın yüreğini titretiyor.
Bu korkunç felakete ilişkin bizim ülkemizden sosyal medyaya yağan mesajlarda ise yüzlerce ‘Müslüman Türk’ün Ortaçağ’dan bu güne hiç evrim geçirmeden ulaşabildiğine ilişkin nadir örneklerinden.
Sosyal medyadan bütün farklılara nefret kusanların çoğunun genç olmasına bakılırsa, övünecekleri tek şeyin komşu yakmaya hevesli genleri olduğuna kuşku yok.
Yunanistan’a uçaklarla benzin dökmekten ölü sayısının artması için dua etmeye, Filistin ve Suriye ile kıyaslamaktan felakete üzülenlerin ‘kanından şüphe etmeye’, “insan”ı tanımlayan değerlerin dışında her şey bir aradaydı.
Bu mesajları yazabilenlere, 1999 yılındaki büyük İzmit depreminde yardıma koşan ilk ülkenin Yunanistan olduğunu hatırlatmanın, resmi tarih yalanlarından bahsetmenin, Yunanistan’a üzülenlerin Filistin ve Suriye için yalnız üzülmediklerini pek çok eylem ortaya koyduklarını, AKP iktidarının Yunanistan’ın fiilen el koyduğu 16 ada hakkında hâlâ bir açıklama yapmadığı gerçeğinden söz etmenin yararının olmayacağı açık.
Belki çok naif gelecek ama bana göre en acımasızı “Ateşin bol olsun komşu” idi.
1914 Ermeni katliamından 1978 Maraş, 1980 Çorum katliamlarından 1993 Sivas Madımak katliamına ülkemiz toprakları adeta bir tür Türkçü İslamcı piroman laboratuvarı gibiydi.
6-7 Eylül olayları dahil tarihimizdeki Türk-Sünni olmayanlara ve bu fabrikasyon kimliğe itirazı olanlara yönelik tüm katliamların arkasında devlet organizasyonu olsa da, katliama hevesli, koşa koşa giden komşu hatta hısım bulmakta hiç zorluk çekmediler. Ama hiç olmazsa bu ‘sıradan’ katil ve yağmacıların hiçbiri ortaya çıkıp, utanmazca ellerindeki kanı savunmaya, suç ortağı olmaktan gurur duyduklarını açıklamaya kalkmadı.
Bugün Yunanistan yandığı için sevinenlerle dün komşularını yakanların beslendikleri ideolojik zeminin bu canlı türünü yetiştirmesinden daha doğal ne olabilir?
Onlar herkesi tehdit edebilir, küfredebilir, hedef gösterebilir ve hatta Suruç’ta olduğu gibi bir cinayet dizisine bile imza atabilirler. Yine de ya ‘ifade özgürlüğünü’ kullanmış ya da soruşturmaya bile gerek duyulmayacak kadar önemsiz canlıları yok etmiş olurlar. Egemenlerin ‘makbul vatandaşlar’ dışındakilere bakışı tam da budur.
Türkiye’yi çürüten bu afet, Yunanistan’la kıyaslanamayacak kadar ağır, ürkütücü ve derinken, asıl kendimize üzülmeliyiz. Yunanistan yaralarını onarabilir ama hiçbir insani değeri olmayan varlıkları insana dönüştüremezsiniz.
Gelecekte bu dönem tarif edilirken altı çizilecek en önemli unsur herhalde ‘yandaş suçluların ve yanlı suçların’ meşrulaştırılarak normalden sayılması ile hukuk alanının dışında onlara sunulan özel ‘serbest bölgeler’ olacak. (Artı Gerçek 26 Temmuz 2018)