“Umudu Tohumca Büyütüyoruz” şöleni yaklaşırken bizde Özgür Gelecek Gazetesi olarak sanatçı dostumuz Grup Munzur’la, Munzur’un çalışmalarından, devrimci sanatçıların-grupların yaşadığı sorunlara, Tohum Kültür Merkezi’nden, “Umudu Tohumca Büyütüyoruz” şölenine kadar birçok konuda bir söyleşi gerçekleştirdik.
Bize Grup Munzur’dan, kuruluş sürecinden ve çalışmalarından bahseder misiniz?
Grup Munzur 20 yıldır müzikal çalışmalarına aralıksız devam eden devrimci bir müzik grubu. 1992 yılında kuruldu, İzmir’de… Daha sonra çalışmalarına İstanbul’da Yüz Çiçek Açsın Kültür Merkezi’nin bir birimi olarak devam etti. 1992 yılından bu yana 7 albümle, yüzlerce konser, dinletiyle dinleyicileriyle buluştu. Bunların yanında ülkemizde gelişen toplumsal muhalefetin yanında olmaya, türkülerini basın açıklamalarında, eylemlerde, grevlerde söylemeye devam etti. Kurulduğundan bugüne ezilenlerin, işçilerin, emekçilerin, devrimcilerin yanında, türkülerini onlarla birlikte söyledi, söylemeye de devam ediyor.
Sizce devrimci sanat nedir?
Devrimci sanat yapmak dünyada ve ülkemizde ezilen halkların yaşadığı tüm sorunlara, sıkıntılara, baskılara, anti demokratik uygulamalara karşı olmak, halkın haklı direnişinden beslenip üretmek, eşit, özgür, sömürüsüz bir dünya için sanat yapmaktır.
Devrimci sanat bizce insanın insanca yaşaması için düş kurup bu düşü her gün biraz daha büyütmek için türkü söylemek, şiir yazmak, resim yapmaktır. Devrimci sanat bir biçim değil; özdür, niteliktir. Bu anlamda eserlerimizin niteliğini, esin kaynağını yaratan şey ise tarihten bugüne zulme karşı başkaldıran halkların direnişidir.
Devrimci sanat faşizme karşı olmaktır, devrimci sanat zulme karşı koymaktır. Devrimci sanat halka rağmen halkla yürümek, halkın ilerici sanatını yaratmaktır. Devrimci sanat, halkın yaşantısını, acılarını, mutluluklarını elbette umutları ve onların yüzyıllardır yarattığı kültürel mirası sahiplenip ileriye taşımaktır.
Alternatif bir dünyanın varlığını ve bunun ancak halkın örgütlü gücüyle olabileceğini anlatmaktır. Devrimci sanat sorgulamak, hak aramak, halkın haklı davasının yanında olmaktır bizce…
Devrimci sanat yapan gruplar, sanatçılar bu ülkede herkesim belli sıkıntılar yaşıyorlar. Siz de devrimci sanat yapan bir müzik grubu olarak ne gibi sıkıntılar yaşadınız, yaşıyorsunuz?
Evet… Bu sıkıntılar çok yönlü, çok boyutlu aslında… Birincisi hakim sistemin sahipleri tarafından sürekli bir tutuklama, soruşturma, dava tehdidiyle karşı karşıyayız. Söylediğimiz her şarkı, türkü, marş sisteme karşı. Onlar tarafından tehlike olarak görülüyor. Bu nedenle, demokrasi palavralarının ayyuka çıktığı şu günlerde şarkılarımız nedeniyle yargılanıyoruz. En son Dersim Hozat’ta okuduğumuz “İbrahim Yoldaş” şarkısı nedeniyle yargılandık. Pınar Aydınlar’la birlikte… Davamız 18 Ekim’de karar bağlandı. 3 yıl boyunca aynı kapsamda başka bir davadan “ceza” alırsak erteleme iptal edilecek ve dava yeniden görülecek. Alın size bir tehdit daha. Erteleme denen şey, tamamen caydırma, sindirme, susturma üzerine kurulu. Biz haklılığımızdan ve sözümüzden asla taviz vermeyeceğiz.
Grup olarak varlık gerekçemiz olan tek şey; duygu ve düşüncelerimizi ifade ettiğimiz alan; şarkılarımız yasaklanıyor, engelleniyor.
İkincisi yine hakim sistemin medyası tarafından çok yönlü bir “görülmemeye” maruz kalıyoruz. Bu çok doğal bir şey… Bizi, çalışmalarımızı, varlığımızı etkileyen çok önemli bir etken değil. Fakat bizi etkileyen, engellendiğimizi hissettiren üçüncü bir sıkıntı var: Devrimci, sosyalist, muhalif basın ve çevreler tarafından sahiplenilmemek oldukça sıkıntılı bizce.
Eğer popüler alanda varsanız (hakim sistem tarafından belirlenen) maalesef sosyalist basın da ancak o kadar değer veriyor sanki sizin haberlerinize, türkülerinize… Bunu reformist, sistem içi grupların, partilerin, anlayışların yapması bizce normalken devrimci basının ve çevrelerin yapması birliğin, dayanışmanın, devrimci sanatın gelişmesinin, güçlenmesinin önünde ciddi bir engel bizce… Mesela bir sendikanın etkinliğine, işçiler talep etmesine rağmen, yöneticileri tarafından radikal bulunduğumuz için çağrılmayabiliyoruz. Bir kültür derneğinin üyeleri grubu isterken yine yöneticiler tarafından radikal bulunduğumuz için çağrılmayabiliyoruz. Oysa düşümüz ortak değil mi? Hepimiz aynı dava için, düş için türkü söylemiyor muyuz? Ya da orada olamamamızın sebebi; Kaypakkaya için türküler yapmamız mı? Kaypakkaya’yı savunmak mı? Bizce bu ciddi bir engelleme. Bunlar bu ülkede devrimci mücadelenin geldiği noktayı da gözler önüne seriyor. Birlikten, dayanışmadan, ortak mücadeleden, cesaretten uzak, birbirinden uzak, egemen gerici güçlerle değil, birbirleriyle yarışan, birbirlerini engelleyen, devrimci gruplar topluluğu… Birleşmek, fikir farklılıklarını tartışmak yerine, uzaklaşmak… Böyle bir yaklaşımın ne bu ülkenin devrimci sanatına ne de devrimci mücadeleye katacağı bir şey olduğunu düşünmüyoruz. Aksine zayıflatıyor. Egemenlerin hiçbir şey yapmasına gerek yok nerdeyse… Bunun nedenini hep birlikte düşünmemiz gerekir bizce… Kültürel-sanatsal ihtiyaçlar, ihtiyacın giderilmesi için uygulanan çözümler ve kazanılanlar nedir; anlamakta zorlanıyoruz açıkçası. Günü kurtaran, fayda üzerine kurulu siyasetin, kültürel şekillenişin, sanatsal etkinliklerin, eylemin bir süre sonra devrimciliği; devrimci sanatı yok edecek bir silaha dönüşebileceğini düşünmekteyiz.
Dördüncüsü ise mali zorluklar elbette. Bu da belirleyici bir yerde durmuyor. Fakat hepimizin yaşaması için asgari belirli ihtiyaçlarımız var. Bu sorun ise kolektif yaşamın iyileştirici, geliştirici özellikleriyle ortadan kaldırılabiliniyor… Her şeye rağmen maddi, manevi tüm zorluklara rağmen; 20 yıldır sanatımızın, müziğimizin susmaması, şarkılarımızın hiç durmadan özgürlük düşüne ortak olması, olmaya devam etmesi gurur ve onur verici…
Alternatif kültür-sanat alanında bir kültür merkezi olması neden önemli? Tohum Kültür Merkezi’ni bu çalışmaların neresinde görüyorsunuz?
Biz de Grup Munzur olarak Yüz Çiçek Açsın Kültür Merkezi’nde çalışmalarımıza devam ediyoruz. Kültür merkezinin önemli bir parçasıyız. Burada olmak bizim için alternatif-devrimci sanatın yaratılması için gerekli. Bireysel bir yaşam planlamaktansa, kolektif bir yaşamın parçası olmanın, örgütlü olmanın ideallerimizi gerçekleştirecek yegane yol olduğunu düşünüyoruz. Egemen sistem kendi kültürünü ve sanatını her gün yeniden yeniden yaymak, yaygınlaştırmak, beynimizin en ince kıvrımlarına yerleştirmek için ideolojik saldırılarına devam ediyor, hem de hiç durmadan. Eğitim kurumları, sokak, sosyal ve kültürel alan, her şey… Her anımızda, çoğunlukla farkında olmadan; sistemle barışmamız için ikna edilmeye, sömürücü sistemin vahşi yasalarını kabul etmeye, kanıksamaya zorlanıyoruz. Bu anlamda muhalif değil, alternatif alanlar yaratmak çok hayati bir yerde duruyor. Alternatif yaşam alanları, sanat alanları, kültürel alanlar yaratmak önemli. Ama halk için. Sadece kendimiz için değil…
Tohum Kültür Merkezi’de kurulduğu günden itibaren devrimci sanatın yeniden üretilmesi için, alternatif bir yaşamın var olması için emek veren bir kurum. Tohum Kültür Merkezi’nde Grup Munzur olarak konserler de verdik. Birkaç yıldır çalışmaları dursa da yeniden kurulması, doğru bir devrimci sanat yaklaşımıyla şekillendiğinde hayatımızı, ufkumuzu, bilincimizi körleştiren hâkim sisteme karşı önemli bir kurum olabileceğini düşünüyoruz.
11 Kasım’da Umudu Tohumca Büyütüyoruz şiarıyla bir şölen düzenlenecek. Gazetemiz aracılığıyla okurlarımıza şölenle ilgili neler söylemek istersiniz?
On yıllardır, yüzyıllardır tıpkı bu ülkenin ezilenleri, emekçileri gibi faşizmin karşısında başımız dik, türkülerimizle sınıf mücadelesinin bir yerinde durduk. Devrimciler kimi zaman azaldı, kimi zaman çoğaldı, kimi zaman ve hala soruşturmalarla, tutuklamalarla susturulmaya çalışıldı. Fakat hiç susmadık. Çünkü varlığımızı ve gücümüzü halkın engin deryasından, haklı mücadelesinden aldığımızı biliyorduk. Kendisinden olmayana yaşam hakkı tanımayan bir sistemin içinde var olmanın, üretmenin bugün zor olduğunu biliyoruz. Umudu Tohumca Büyütüyoruz şöleni hakim sisteme karşı bir sestir, soluktur. Grubumuza gücünü veren; tarihten bugüne uzanan Pir sultanların, Dadaloğlu’nun, Köroğlu’nun, İnce Memed’in zulme boyun eğmediğinde; Nazım Hikmet’in, Ruhi Su’nun, Yılmaz Güney’in ve daha nice halk sanatçısının ürettiğinde beslendiği kaynak neyse elbette bu şölenin kaynağı da odur… Biz Grup Munzur olarak Umudu Tohumca Büyütüyoruz şöleninde özgür ve sömürüsüz bir dünya düşümüz için şarkılarımızı, marşlarımızı söyleyeceğiz. Herkesi Tohum Kültür Merkezi’nin sesine ses katmaya davet ediyoruz.
Teşekkürler…
Biz teşekkür ederiz…